FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

FARKLI TARAF

ÜÇÜNCÜ İTTİFAKIN GÜCÜ

Siyasette Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve erken seçim tartışmaları bitmek bilmiyor.

Her ne kadar C.H.P. Genel Başkanı’nın, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları’nın isimleri ön plana çıkmış olsa da, bu isimlerle seçim kazanabilmek çok riskli olacağı için, her ne kadar, Genel Başkan’ın bu konuda tavrı önemli ise de, C.H.P. Yetkili Kurulları ve parti teşkilatının bu konuda tavrı, seçimlere doğru önem kazanmaya başlayacak ve büyük ihtimalle bu riski göze alamayacaklardır.

Geçmişte yapılan tüm seçimlerde Genel Başkan başarılı olamamış, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kaybetmiş bir adayın Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilmesi büyük bir riziko olup, ne Genel Başkan ne de partinin yetkili kurulları ve teşkilat mensupları için bu rizikoyu göze almak zor bir karardır.

İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarının adaylığı konusunda da, Genel Başkanın bu konudaki açıklaması, bu seçeneği de imkânsızlaştırmış olup, Büyükşehir Belediye Başkanlarının Genel Başkana rağmen aday olabilmeleri mümkün görünmeyip, seçimi kaybetmeyi göze almayı gerektirecek olup, aynı zamanda da Büyükşehir Belediye Başkanlığını da seçimden önce iktidara devretmek olacağından, partinin yetkili kurulları ve teşkilatları buna asla izin vermez.

Ana muhalefet partisinin Cumhurbaşkanlığı adaylığını Millet İttifakının diğer partisine belirleme imkânını tanıması çok uzak bir ihtimal olup, dışarıdan bir aday getirmek de geçmişte denenmiş ve başarısızlıkla neticelenmiş bir model olup, partiler bu konuda da olumsuz düşüncelerini açıklamışlardır.

Bu itibarla, Millet İttifakının Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda iki nokta belirsizdir:

Birincisi, eğer seçim barajı %5’e indirilirse ve ittifaklar için baraj yüksek tutulursa, İyi Partinin kararı ne olacaktır?

İkincisi Millet İttifakı ortak aday çıkaracak mı? Yoksa ilk turda her parti kendi adayını çıkarıp, en fazla oy alan adayı ikinci turda destekleme kararı verilebilecek mi?

Bu iki husus seçimin kaderini belirleyecek kadar önemli noktalar. Bunların netleşmesi zaman alacak önemli noktalardır.

Bu belirsizlik noktaları da dikkate alınacak olursa C.H.P. Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanı adayı olarak Ekrem İMAMOĞLU ve Mansur YAVAŞ’ı aday yapma planı olmayıp. Genel Başkan kendisi aday olmazsa, Millet İttifakı muhafazakâr kesimden oy alabilecek bir ortak aday çıkarabilir. Bu adayın kim olabileceği de yeni bir tartışma konusu yaratacak olup, Ana Muhalefet partisinin kendi içinden ismi geçen adayların dışında bir aday belirlenmesi en idealidir.

Bu durum karşısında Ekrem İMAMOĞLU’nun C.H.P. Genel Başkanlığına kendini hazırlaması, ikinci bir Muharrem İNCE vakası yaratacak olup, Ekrem İMAMOĞLU bu hataya düşmemeli ve siyasetteki parlak geleceğini rizikoya sokmamalıdır. Muharrem İNCE ve Mustafa SARIGÜL bu hataya düşmüşlerdir.

Eğer adayı Millet İttifakı belirleyecekse, bu konuda en önemli kişi Meral AKŞENER’dir. İstediğini aday gösterme şansı olmasa da, istemediği birisinin aday olmasına engel olma şansı var olup, Abdullah GÜL ismi üzerinde bu şansını kullanmıştır. Bu husus dikkatle değerlendirilmelidir.

Bütün bu hususlar göz önüne alınıp değerlendirildiğinde, Millet İttifakı’nın gözünden kaçan en önemli husus, küçümsenen diğer partilerdir. Ali BABACAN, Ahmet DAVUTOĞLU, Muharrem İNCE ve Mustafa SARIGÜL tecrübeli ve bir iddia ile yola çıkmış, partilerini kurmuş ve teşkilatlanmışlardır. Kamuoyu anketlerine bakarak, bunları küçümseyerek, küçük bir paye vererek bunları Millet İttifakı’na dâhil etmek düşüncesi çok yanlıştır. Zira bu insanlar önemli mevkii ve makamlarını bırakarak bu mücadeleyi göze almış yetenekli siyasetçilerdir. Bunların bir araya gelerek üçüncü bir ittifak kurmalarını diğer ittifak partiler hiç düşünmemekte ve hesaba katmamaktadırlar. Kurulacak üçüncü bir ittifakın seçimi kazanma gücü var mıdır? Bunu kestirebilmek zor. Ancak diğer ittifaklara verecekleri zararı kestirmek mümkündür. Zira bu partilerin mensupları iktidar ve ana muhalefet partisinden ayrılan insanlardır.

Siyaset tarihimizde geçmişte Adalet Partisi ve C.H.P.’den ayrılan insanların kurduğu partiler Adalet Partisi ve C.H.P.’ye çok zarar vermiş olup, Adalet Partisi’nin iktidardan düşmesine ve C.H.P.’nin baraja takılmasına sebebiyet vermişlerdir. Eğer Millet İttifakında bir anlaşmazlık olur da İyi Parti ayrılırsa ve diğer partilerle üçüncü bir ittifak kurması halinde bundan en büyük zararla çıkacak olan parti C.H.P.’dir. Üçüncü ittifakın bu nedenle ana muhalefet olması imkân dâhilindedir.

Yeni seçim sisteminde yapılmakta olan düzenlemeler kurulma ihtimali olan, aldığımız duyumlara göre çalışmaları başlatılan üçüncü ittifaka büyük bir şans tanımaktadır.

Uzun yıllar siyasette bulunmuş bir köşe yazarı olarak mevcut ve kurulacak ittifaklar konusundaki bu açıklamalarımı yetkili siyasetçilerin dikkatlerine arz ediyorum.

Siyasette sadece seçimleri ve kendi adaylığını değil, Ülkenin geleceğini düşünür ve çalışırsan başarılı olursun.

Siyasi partiler ağaçlara benzer. Bir kökü kadar güçlü, dalları kadar gösterişli, meyveleri kadar faydalı ise:

Siyasi partilerin kökü güçlü liderleridir. Gövdesi ve dalları teşkilatlarıdır. Meyveleri ise sandıktan çıkan geçerli oylardır.

MALAZGİRT VE BÜYÜK TAARRUZ ZAFERLERİNİ KUTLARIZ

26.08.1071 MALAZGİRT ve 30.08.1922 BÜYÜK TAARRUZ destanlarını yazan büyük komutanlarımız Sultan ALP ARSLAN, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü ve aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve hürmet ile anıyor,

BÜYÜK ZAFERLERİMİZİ KUTLUYORUZ.

ÇİĞİLTEPE DESTANI

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 57. Tümen Komutanı Albay Reşat’ı arıyor. Reşat Bey “Taarruzun mutlak kazanılması için Çiğiltepe’nin alınması gereklidir.” deyince, Mustafa Kemal Paşa’nın yakından tanıdığı albay yanıt olarak:

- “Alacağız komutanım.”

-“Reşat Bey hedefinize ne zaman muvaffak olursunuz?”

- “Yarım saat sonra komutanım.”

Vakit dolduğunda Mustafa Kemal Paşa tekrar aradığında telefonu bir subay açıyor.

Mustafa Kemal Paşa:

-“Albay Reşat Bey’i veriniz.”

-“Komutanım, albayım size verdiği sözü tutamadığı, Çiğiltepe’yi yarım saatte alamadığı için bir not bırakıp tabancasını şakağına Sıkıp hayatına son verdi.”

Mustafa Kemal Paşa’nın gözleri yaşarıyor. 

Albay Reşat’in intiharı askeri coşturuyor. Düşman Mehmetçiğin süngüsü önünde duramıyor. 

Allah-u Ekber tekbir sesleri ile on beş dakikada Çiğiltepe Destanı gerçekleşiyor.

Kahraman komutanı rahmet ve saygı ile anıyoruz.

Soyadı Kanunu 02.01.1935’te yürürlüğe girince, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından ailesine "ÇİĞİLTEPE" soyadı verildi.

Sağlıcakla kalın.

<