ZAFER BENGİ

ZAFER BENGİ

Uçuyoruz... Uçuyoruz...

Türk toplumu olarak büyük küçük ayrım yapmadan uçuyoruz...

Her konuda uçuyoruz...

Siyasilerin açıklamalarıyla...

Kredi kartları borçlarıyla...

Tüketici kredisi taksitleriyle...

Emlak vergileriyle...

Eğitim giderleriyle...

Kiralarla...

Daire fiyatlarıyla...

Akaryakıt fiyatlarıyla...

Doğal gaz fiyatlarıyla...

Su fiyatlarıyla...

Ulaşım giderleriyle...

Sağlık harcamalarıyla...

Ödemek zorunda olduğumuz harçlarla...

Vergilerle...

Meyve, sebze fiyatlarıyla...

Yağ fiyatlarıyla...

Et, süt, peynir fiyatlarıyla...

Tüm gıda maddeleriyle...

Giyim, kategori dışı...

Neden mi?

Donumuz kalmadığından!

Uçmadığımız tek bir şey var, o da maaşlar...

Emekliler alçak sürünme yaparken, çalışanlar bir ileri iki geri yaparak ayakta kalmaya çalışıyor...

Gök yüzündeyiz halkım!..

Siz hala farkında değil misiniz?

Yaradan'a yaklaştıkça yaklaşıyoruz...

Bizi Allah’ımıza yakınlaştıranların da, yaratanımıza yakınlaşmasını rabbimizden diliyoruz...

Görür müyüz bilemem...

Bu şartlarda zor, ama yine de biz Allah’tan niyaz edelim...

Âmin!..

***

Biz Türkler, uçmayı sevdiğimizin en büyük kanıtı Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” adlı eserinde yer alan Hezârfen Ahmed Çelebi bölümü...

4. Murad döneminin bilim insanı Hezârfen Ahmed Çelebi, 1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi'nden kuş kanatlarına benzer bir araç ile kendini boşluğa bırakması ve İstanbul Boğazı'nda 3.358 metre yukarıdan süzülerek Üsküdar’daki Doğancılar Alanı'na inmesi ile tanınır.

Bu durumun “hikâye” olduğu söylense de, biz “dünyada uçan ilk insan” olarak kendimizle övünürüz...

Yalan mı?

Hezârfen Ahmed Çelebi, kanat takarak uçarken, günümüz Türk insanı da yaşamıyla mücadele ederek uçuyor...

Her ne kadar, ileriyi görüp, “uçuşa geçeceğiz” denildiyse de, biz sürünerek uçmaya uzun süre devam edeceğiz gibi...

Allah sonumuzu hayırlı eylesin!

Dualar bizi kurtaracaktır, eminim...

Yağacak...

Yağacak...

Yağacak...

Benimkisi de züğürt tesellisi mi acaba?

<