NURAY ÇAĞLAR

NURAY ÇAĞLAR

Unutulmaz bir öykü…

Dünya tarihinin tartışmasız en büyük lideri kimdir?

Bu soruya herkes bir cevap verebilir…

Kimileri  İngilizler’in efsanevi başbakanı Churchill diyebilir…

Bu efsanenin ise ırkçı olduğu ve heykellerine saldırılar düzenlendiği unutulmamalı…

Kimilerine göre Ghandi… Bir büyük barış insanı..

Güney Afrika’nın sözde  kahramanı Mandela’nın ise  ABD sermayesinin oyuncağı olduğu anlaşıldı. Mandela’nın ülkesinde ırkçılık hız kesmedi ve hala siyah beyaz ayrımı tüm şiddetiyle sürüyor…

Örnekleri çoğaltmak mümkün…

Tüm bu efsanelerin sonunda bir defosu ortaya çıkıveriyor…

Bugüne kadar tüm dünyanın eleştiremediği;  eleştirmek için gerekçe bulamadığı tek lider ise BÜYÜK ATATÜRK oldu…

Atatürk’e hayranlık farklı bir duygu…

Cahit Önder - "7 Cephenin Gazileri Anlatıyor" adlı kitabının bir bölümünde anlatılan bir öykü Atatürk’e olan bu sevginin saygının en yalın anlatımı var..

Mehmet Şanlı, Biga, Aksaz Köyü'nden.

İstiklal Savaşının isimsiz kahramanlarından biri… Savaş anılarını anlatırken Atatürk’ü şöyle anlatıyor…

“Atatürk bizi çok teftiş etti. Şöyle konuştuğunu hatırlıyorum 'Ey askerim, ey evlâtlarım, sevgili kardeşlerim. Biz Yunan'ı Anavatandan çıkarmadıkça teskere alıp, anamıza, bacımıza kavuşacağız diye hiç düşünmeyin. Anavatanı Yunan'ın pis çizmelerinden kurtarmadıkça katiyen teskere yoktur'

Ben Atatürk'ün hemen arkalarındaydım. Atatürk, bambaşka bir insandı. Heybetliydi, insan güzeliydi, yakındı, çok titiz bir komutandı ...“

Gelin bu insanı duygulandıran öyküyü şöyle bir okuyalım…

 xxxxx

 "Biga'da Rüştiye'nin 2. sınıfından gönüllü olarak askere gittim. İstanbul'a gönderdiler. Konya'dan, Adana'ya geldik. Pozantı'dan Gavur dağlarını aşıp, Halep'e geldik, Halep'ten yaya olarak Musul'a vardık. Alaman Mavzeri vardı elimde. Üzerimde iki tane şaplı Alaman el bombası, 250 mermi vardı.

Çantamda da çamaşırlarım ve 250 mermi yedeğim vardı. Musul'da, 179. Piyade Alayı, 2. Tabur, 5. Bölük, 2. Takım, 3. Manga'da çavuştum. Musul'da bir sene harp ettik. Kış gelirken, geriye çekildik. Ben geriye çekilme sırasında ayağımdan yaralandım. 1 ay hastanede yattım.

Kışı yer altında «Zeminlik» dedikleri yerlerde geçirdik. Çok açlık çektik. 48 saatte bir enfiye kutusu buğday veriyorlardı. Açlıktan her gün 5-10 kişi ölüyordu. Yaza çıktığımızda 350 kişilik bölükten 18 kişi kalmıştık. Halep'e 18 kişi gelebildik.

Filistin Cephesine geldik. Filistin Cephesinde 1 sene harp yaptık İngilizlerle. Altı ay sonra İngilizler bizi Şeria Vadisi'nde çevirip esir aldılar. Seyd-i Beşer dedikleri yerde 3 sene esir kaldık. Ben bir sene hastanede yattım... Gözlerim rahatsızlandı... Kanlı basur oldum.

Port-Said'ten vapurla 3 gün 3 gece süren bir yolculuktan sonra İstanbul'a geldik. 8 gün karantinada tuttular bizi. O sıralarda İstanbul işgal altındaydı. Boğazda yabancıların harp gemileri. İstanbul'un içinde de yabancı devletlerin askerleri vardı.

İstanbul'dan tanıdığım bazı arkadaşlarımın yardımıyla Anadolu'ya geçtim. Trabzon'a geldik. Limanda bizi üç gün beklettiler. Trabzon'dan çıkamayınca, İzmit-Akşehir'e çıktık. Üç günde yaya olarak Eskişehir'e gelebildik. İnönü Harbinde üç defa Yunan'a karşı süngü hücumlarına girdik.

Yunan bize 16 defa hücum etti. Haymana'da bir sene savunma, Türbe Tepe'de 24 saat hücum ettik. O hücum sırasında dağ taş ateş kesildi.12 gün 12 gece meydan savaşı yaptık. Yunan'a doğru Afyon' un arkasından hücum ettik. Yunan Afyon ovasında dağıldı. Yunan kaçıyor biz kovalıyoruz.

Atatürk bizi çok teftiş etti. Şöyle konuştuğunu hatırlıyorum 'Ey askerim, ey evlâtlarım, sevgili kardeşlerim. Biz Yunan'ı Anavatandan çıkarmadıkça teskere alıp, anamıza, bacımıza kavuşacağız diye hiç düşünmeyin. Anavatanı Yunan'ın pis çizmelerinden kurtarmadıkça katiyen teskere yoktur'

Ben Atatürk'ün hemen arkalarındaydım. Atatürk, bambaşka bir insandı. Heybetliydi, insan güzeliydi, yakındı, çok titiz bir komutandı ..."  

xxxx

Evet bir ulusal kurtuluş savaşı ve bir büyük önder işte sadece böylesine yalın anlatılabilir.

Bu nedenledir ki, Atatürk sevdası insanımız yüreğinden kolay kolay silinemez…

Ona dil uzatanların anlatacak ne öyküleri olabilir ki…

Sadece yenilgini verdiği içlerinde büyüttükleri kin…

O kin bir gün onlarında sonu olacak o kadar…

<