ÜSKÜDAR'DA BİR SABAH; TERZİ OSMAN OĞLU OSMAN …
Daha önce bu sütunlarda “Üsküdar’ın üstü dardır; inşallah rızkı dar olmaz!” mealinde bir yazı yazmış, naçizane bazı temenni ve dileklerimi Üsküdar Belediye Başkanı Sayın Av.Hilmi Türkmen’in takdirlerine sunmuştum.
Demiştim ki, mademki eski belediye binası ,müştemilatı dükkanlarıyla kaldırılıyor, barı buradaki küçük esnafın geleceğiyle ilgili bazı tedbirler alınsın. Bir ada tahsis edilip bir araya toplansın. Üsküdar tarihi , küçük esnafıyla,gönül ehli, büyük insanlarıyla anlamlıdır. Yazıktır, bu tarih yok olmasın …
Bunları kaybedersek, sözgelimi iğne, ipliğimizi ,fermuarımızı nereden temin edeceğiz?
Genç nesili bilmiyorum ama,benim gibi ellili yaşlarını devirmiş olan hanımlar iğne iplik,nakış, pantolon veya çorap yamamak gibi ev işlerini asli işlerden saydıklarından, bu küçük dükkanların sadık müşterisidirler. Bunlar pazarlarda bir dikiş parasına satılan konfeksiyon işlerine,ucuz Çin mallarına gönül indirmezler; eskisi olmayanın yenisi olmaz, diyerek ev ekonomisine katkıda bulunurlar.
Tıpkı , Başbakanımız Sayın Binalı Yıldırım’ın dediği gibi onlar da,“seçim zamanı değil,geçim zamanıdır!” kanaatindedirler.
Gerçi zamanımızda şimdiki gibi bir yırtık pantolon modası yoktu. Af buyurun; pantolonun baldır bacak, kıç kısmında yırtıkla gezmek ayıp sayılırdı. İşte o zamandan kalan hanımlar ,bu ayıbı örtmek için Şemsettin Dayıyı aramaktadırlar.Orada iğneden ipliğe,türlü fermuara her çeşit malzeme bulunmaktadır.
Ne var ki, “atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş bulunuyor”. Bu yazıyı yazdığım sırada dükkanların yıkım kararı çoktan alınmış hesaplar kesilmiş bulunuyordu. Esnaf çarnaçar sağda solda bir küçücük fıçıcık bir dükkan peşindeydi.
Bu nedenle endişelerimi belirtmiş, tahliye edilen “bu küçük esnafları nereden , nasıl bulacağız? “ demiştim.
Bugün Üsküdar’a indiğimde ,Aydın Fermuar Hastanesi’nin yerinde yeller estiğini gördüm.Bir hüzün çöktü içime.
Kendimi dağıttığım günlerden bir gün; bugün gömleğimin bir düğmesi fırlamış Karacaahmet mezarlığının oralarda kaybolmuştu. Aradım bulamadım. Üsküdar’a indim. Aydın Tuhafiye, Fermuar Hastanesinin yeni adresi olan Kapalı Çarşı 215 nolu dükkana gittim. Dükkanı buldum. Şemsettin Dayının oğlu Vehbi bey,dükkanı açmış,ufak tefek temizlik işleri yapıyordu. Selam verdim. Hayırlı olsun diledim. Bir düğme aldım.
Dükkanın kapısında duran ellili yaşlarda bir adam, elimden düğmeyi aldı,gel dedi. Pasajın bir kat yukarısındaki terzi dükkanına gittim. Oturdu,bir iğne alıp üzerimdeki gömleğime düğmeyi dikti. Dikerken sohbet ettik. Ordu’nun Mesudiye ilçesine bağlı bir köyden gelmiş İstanbul’a. Nüfus cüzdanını gösterdi. Terzi Osman oğlu Osman… Yetim kalmış .Kendisini anneannesi yetiştirmiş. Evlenip çoluk çocuğa karışmış. Hepsini yetiştirmiş. İşgüç sahibi yapmış…
Bizim oralarda bir inanç vardır. Gömlek üzerindeyken dikiş yapılırken konuşmayacaksın. Konuşursan iftiraya uğrarsın,derler.
Tüh ,usta düğmemi dikerken konuştum. Acaba bana bir şey olur mu?
Neyse ,bir daktilo sayfasını aştım. Terzi Osman oğlu Osman’ın hikayesini daha sonra anlatayım.