ÜSTÜ KALSIN / Bir Türk Sürgünün
BİR TÜRK SÜRGÜNÜN
Mübadele günlerinde belleklerde derin izler bırakan onca acı ve dramı yaşayan ailelerden bazıları ayrıca sürgün dramını yaşadı.
Bu ailelerden biri de Dramalı Parmaksızzade Ailesi’ydi.
1916 yılında Drama’da doğan gazeteci Abbas Parmaksızoğlu, babası “tüccardan” Parmaksızzade Hasan Bey’in Girit’teki sürgün günlerine ve mübadeleye yedi yaşındayken tanık oldu.
Parmaksızoğlu felaket, sıkıntı, üzüntü ve acı dolu günleri bana şöyle anlatmıştı: (*)
“Rahmetli pederimin Drama'daki son yılları hep sürgünde geçti. Drama ne zaman işgal edildiyse babamı hep sürgüne göndermişler. Rahmetli validem anlatırdı. Babam Balkan Savaşı'nda yüzbaşı rütbesiyle bir askeri birliğe tayin edilmiş. Evden ayrılırken kılıcını kuşanmış, ‘Hanım inşallah Cuma Namazı'nı Sofya'da kılacağız' demiş. Ama tam aksi olmuş ve askerler mağlup olup babam eve dönmüş. Ve ondan sonra acılar ve sürgünler başlamış. Babam eşraf olduğu için hep sürgüne gönderilmiş. Son kez, ‘Sen Mustafa Kemal'in ajanısın' demişler ve Girit'e sürmüşler.”
Gelelim Hasan Bey'in Girit'te sürgünde tuttuğu notlara.
O notlardan bazı satırbaşları şöyle:
"19 Mart 1339 (1923): Kaptan bir kayık ile dışarıya çıkıp Hanya'ya gitti. Kaptan gelinceye değin vapurda bir çok rivayetler, şayialar deveran etti. Şöyle ki: Bazıları, Hanya Belediyesi dışarı çıkmamıza müsaade etmiyormuş. Bazıları da karantinaya tabi tutulduğumuzu, bir takımları da bizim çıkmamız aleyhine Hanya'da mitingiler yapıldığını beyan ettiler. Kaptan Hanya'dan gelir gelmez çıkmamız için müsaade aldığını tebşir etti (müjdeledi). Dört beş günlük vapur seyahati hususiyle Bulgarlar ile çoluk çocuk bir arada hayli sıkıntı çektik. Her nereye olursa olsun vapurdan çıkmak bizim için bir halas, bir saadet olacağını tahmin etmekteydik. Filhakika öyle oldu. Bir kumandan listeden adlarımızı okuyarak bizi teslim aldı. Askeri kışlalara sevk edildik. Orada Anadolu üserasından 300'ü mütecaviz bir esir bulunuyordu.
19 Mart 1339 Salı günü Hanya'da Mevlevi dergâhına sevk edildik. Arkadaşlarımın bazı uygunsuz hareketleri ruhumu sıkıyordu. Dergâhta münzevi denilecek kadar yalnız bir hayat geçirmekte idim.
20 Haziran 1339: Kavalalı arkadaşlarımızdan Hafız Rahmet ve Muhtar Bey'ler terhis edildiler. Dergâhtan çıkıp Hanya'ya gittiler. Pire tarikiyle memlekete hareket ettiler.
17 Temmuz 1339: Salı günü mesele tenevvür etti. Artık terhisimiz için emir verildiğini resmen tebliğ ettiler. Çarşamba günü tezkerelerimiz yapıldı. 19 Temmuz Perşembe günü Miros Vapuru'na irtikâben Cuma günü alafranga saatle saat 08.30'da serbest olarak Pire Limanı'na vasıl olduk elhamdülillah.
20 Temmuz 1339: Felaketin sonu."
....
(*) Abbas Parmaksızoğlu 12 Eylül 2001 tarihinde öldü. Onunla yaptığım röportaj İki Vatan Yorgunları kitabımda yayımlandı.