ÜSTÜ KALSIN / Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz
YARIN CUMHURİYETİ İLAN EDECEĞİZ
“Gece olmuştu. Çankaya’ya gitmek üzere meclis binasını terk ederek koridolarda bana intizar etmekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşalar’a tesadüf ettim. Ali Fuat Paşa Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya muvassalat eylediklerini o günkü gazetede ‘Bir teşyi ve bir istikbal’ serlevhası altında okumuştum. Henüz kendileriyle görüşmemiştim. Benimle mülakat için orada geç vakte kadar intizarda bulunduklarını anlayınca akşam yemeğine gelmelerini, Müdafayı Milliye Vekili Kâzım Paşa vasıtasıyla tebellüğ ettim. İsmet Paşa’yla Kâzım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle beraber gelmelerini söyledim. Çankaya’ya gittiğim zaman orada beni görmek üzere gelmiş Rize Mebusu Fuat, Afyonkarahisar Mebusu Ruşen Eşref Bey’e tesadüf ettim. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek esnasında ‘Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” dedim. Hazır bulunan arkadaşlar derhal fikrime iştirak ettiler. Yemeği terk ettik. O dakikadan itibaren sureti hareket hakkında kısa bir program tesbit ve arkadaşları tavzif ettim.”
Mustafa Kemal cumhuriyete giden yolu Nutuk’ta böyle özetlemişti.
Ertesi gün 29 Ekim 1923’tür ve cumhuriyet ilan edilmiştir.
O günü hatırlayanların sayısı gün geçtikçe azalıyor.
Cumhuriyetin ilanını tanıklarından biri de romancı Cahit Uçuk’tu.
2004 yılında 95 yaşındayken ölen Uçuk o kutlu güne tanıklığını bir röportajda bana şöyle anlatmıştı:
“Cumhuriyetin ilan edildiğini Malatya’nın Hekimhan İlçesi’nde öğrenmiştik. Gece eve telgraf geldi. Babam telgrafı okuyunca sevinçten havalara zıpladık, ‘Yaşasın cumhuriyet, yaşasın Mustafa Kemal.’ diye bağırdık. Hekimhan halkı haberi duyunca davullar zurnalar çaldırdı, halaylar çekildi. Herkes evlerini bayraklarla süsledi. Hekimhan’da 3,5 yıl kaldıktan sonra Alanya’ya gittik. Babam Alanya Kaymakamı olmuştu. Biz bir süre Alanya’da babamla birlikte oturduktan sonra Antalya’ya anneannemin yanına gittik. Mustafa Kemal’i de orada gördüm.”
Cumhuriyetin 89. yılı “CUMHUR”a kutlu olsun.
YALANIN BÖYLESİ
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Cumhiriyet Bayramı dolayısıyla Facebook’ta şu mesaj defalarca paylaşıldı:
"Yıl 1937. Atatürk çok hasta. Doktorlar ‘Gitmeniz intihar.’ diyor ama o ‘Hayır.’ diyor. ‘Halkın morali bozulur, kutlamalar olacak ve ben gideceğim."
Çok büyük yanlış.
Yanlışın ötesinde katmerli yalan.
Hassas bir konuda bilgi kirliliğine, dezenformasyona çok kötü örnek bu.
Bu yalanı kim veya kimler ortaya attı ve sanal ortamda paylaştı bilmiyorum.
Çocukça bir davranış mı, yoksa planlı bir dezenformasyon mu, onu da bilmiyorum.
Bildiğim bunun Atatürk’e hakaret olduğu.
Daha önce Bizim Gazete’de yazdım, bir kez daha yazayım.
Atatürk 22 Haziran 1937'de Yalova'da kendi isteğiyle Prof. Dr. Nihat Reşat Belger'e muayene oldu. Muayenede dikkate değer bir bulguya raslanmadı.
Bu bilgi Utkan Kocatürk’ün Kaynakçalı Atatürk Günlüğü’nde de böyle geçiyor.
Atatürk’ün 1937 yılındaki sağlık durumuyla ilgili olarak başka kaynaklarda da benzer değerlendirmeler var.
Ama hepsi o kadar.
Kaynaklarda o yıl Atatürk’ün “Çok hasta” olduğundan asla söz edilmiyor.
Kısacası, 1937’de Atatürk’ün sağlık problemi yok ve doktorların onu engellemesi söz konusu değil.
Onun için Atatürk 29 Ekim 1937’de gündüz cumhuriyetin 14. yıl kutlama törenlerine, gece de Cumhuriyet balosuna katıldı.
Hem de hasta olarak değil, sağlıklı olarak.
Facebook’ta hiç sorgulanmadan paylaşılan bu yalanın yarın öbür gün bir lise öğrencisinin kompozisyonunda, kes/yapıştırcı yazarlardan birinin köşe yazısında, hatta bir kitapta Atatürk'ün vecizesi olarak karşımıza çıkmasından yana endişeliyim.