ÜSTÜ KALSIN / Yazarlardan Yazar Beğen
YAZARLARDAN YAZAR BEĞEN
Yaygın ve yerel basından “yazar”dan geçilmiyor.
İstanbul’da yayımlanan ve tüm yurtta dağıtılan 32 gazetenin yazarlarına Bursa, Kocaeli, Antalya, İzmir, Gaziantep, Kayseri ve Konya başta olmak üzere taşrada yayımlanan yerel gazetelerin yazarlarıyla haftalık ve aylık gazete ve dergilerin yazarlarını da katacak olursanız “yazar” sayısı bine ulaşmış, belki de geçmiştir.
Bu ne bolluk?
Meslekten yazarlara, yani yıllarca gazeteciliğin çeşitli aşamalarından geçtikten sonra yazmaya başlayanlara saygı duyuyorum.
Bir de gazetecilikle ilgisi olmayan sözüm ona “yazar”lar var ki, bu yazının asıl konusu onlar.
Türkiye’de en kolay “olunan” şeydir yazarlık.
Eminim siz de tanık olmuşsunuzdur, bir gazetenin okuyucu mektupları köşesinde imzası çıkan komşunuzun yazarlık böbürlenmelerine.
Kim bunlar ve meslekleri ne?
Bunlar, gazete sahiplerinin şöhretlerinden yararlanarak yazmalarına zemin hazırladıkları şarkıcı, türkücü, lokantacı, gece kulübü işletmecisi, sendikacı, siyasetçi, kabzımal, emekli general, manken, hakem, futbolcu, sinemacı, akademisyen, kaptan, bankacı, doktorlardır.
Bu kişilerin meslekleriyle ilgili olarak yazmalarına itirazım yok.
Adının yanına yöresine mesleğini yazarsınız, biz de ister okur ister okumayız.
Sonuçta varlıkları gazetelerde bir renktir.
Ama hayır.
Bu “yazar”lar mesleğimi bana öğretmeye kalkan konulardan, Türkçe bilgiçliğinden tutun da ülkeyi kurtarmaya kadar her konuda ama her konuda yazıyor.
Bir de bunlar televizyonlarda - hele bugünlerde- gazeteci/yazar diye tanıtılmıyor mu, kahroluyorum.
Peki, gazetelere gazeteci olmayanlar yazamayacak mı?
Elbette yazacak.
Yukarıda da değindim, yazacak.
Gençler de yazacak.
Edebiyat yazacak, sinema yazacak…
Gazeteler onlara da yer ayıracak.
Zamanla onlar arasından da sivrilenler olacak.
Benim itirazım asıl mesleklerini yazdığım kişilerin benim önüme geçmesine, onlarca genç meslektaşımın ekmeğine engel olmasına ve mesleğin çilesini çekmiş arkadaşlarımın emeğine çalmasına.
BİR İKİ SATIRLA
Zengin sofralarında yiyip içtiklerini ballandıra ballandıra yazanlardan sonra zengin davetlerinde kıldıkları namazları anlatan gazeteciler türedi. Yaşasın basın özgürlüğü.
Haber kaynaklarıyla ilişkisinin dozunu ayarlayamayan meslektaşların düştükleri/ düşürüldükleri içler acısı duruma çok üzülüyorum.
Şiar Yalçın öldü, Türkçeyi doğru kullanmak konusunda fetva vermek gazozcu vezninde “medyacı” garabetini dilimize yerleştirmeye çalışanlara kaldı. Minel garaib.
Özel hayatlarında saz çalıp türkü söylerken ağlayan kimi yazarların gazetelerindeki emanet köşelerinden birer canavar kesilmelerini anlayamıyorum.