VE DARÜŞŞAFAKA
Sevgili dostlar, herhangi bir konuyu gündeme almak, o alanla ilgili doyurucu bilgi dağarcığı gerektirmekle birlikte tavsiyede bulunmak ve yol göstermek ise çoğunlukla kolaydır. Birisine “Oku adam ol” demek kolay da, bir çok açıdan içinde bulunduğu hayatın bazı şartlarının gereği okumak, ilkokula başlandığından itibaren üniversiteyi bitirinceye kadar 16-17 yıl süren bir tahsil hayatını sürdürmek ve bitirmek kolay mı?.
Bu değerlendirmeyi özellikle maddi açıdan imkansızlıklar içinde çırpınıyorken, bir de annesini ya da babasını kaybetmiş ama içindeki okuma aşkını dindiremeyenler açısından ele alırsak..,
Her ne kadar katılmamış olsak bile 2. Dünya Savaşı sonuçlarının Ülkemizi de yakından etkilediği yıllarda ilkokula başlamış birisi olarak özellikle ilkokul, ortaokul ve lisede maddi ve manevi imkansızlıklar nedeniyle ya okula hiç başlamayan ya da başladıktan sonra göz yaşları içinde okulu terk eden çok arkadaşım oldu.
Değerli okurlar, okul hayatı maddi olanaklarla yakından ilgilidir. Özellikle bizim öğrenciliğimiz döneminde Ankara, İstanbul, İzmir, Erzurum, Adana, Bursa ve Trabzon gibi illerin dışında başka illerde üniversite yoktu. Dolayısıyla bu illerin dışında ikamet eden ve üniversite sınavını kazanan öğrenciler bu illerde ailelerinden ayrı olarak yaşamak ve geçinmek zorundalardı. Bu durum ise doğal olarak pek çok aile tarafından karşılanması güç maddi zorluklar demekti.
O genç yaşlarda geleceğimi kazanacağım derken nelerden mahrum kalındığını, nelere katlanıldığını yaşayanlar bilir. Tek bir ceketi aynı yurtta kalan 2-3 arkadaşın ortaklaşa giyindiğinden tutun da, terazilerde 25 gr. olmadığı için iki arkadaşın birlikte 50 gr. peynir alarak bölüşüp çeyrek ekmeğe katık yapması, öğün atlatması günlük yaşantının sıradan enstantaneleriydi.
Bugün çoğu hayatta olmayan ya da emekli olan bu nesiller anılarının asıl konusunu teşkil eden o günleri, güçlü kişilikleriyle üstesinden geldikleri buruk birer hatıra olarak saklamakta, üzülmesinler diye çoğu kez çocuklarına bile anlatmamaktalar. Ancak albümlerde kalan siyah beyaz bazı kareleri saklamak da mümkün olmuyor..
O günlerden çıkıp bu günlere gelindiğinde ise görünmez şefkat ellerinin zamanında uzanmasıyla çoğunun farkında bile olamadığımız aynı zorluklarla karşı karşıya yine pek çok aile ve öğrenci bulunmakta..
Bizler şimdilerde bu tespiti yaparken bundan 155 yıl önce aynı tespiti yapan ve isimleri tarih sayfalarına geçmiş insanlar da vardı;
Yusuf Ziya Paşa (1825 – 1882), Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa (1832 -1901), Gazi Ahmet Muhtar Paşa ( 1839 – 1919), Sakızlı Ahmet Esat Paşa (1828 – 1875) ve Ali Naki Efendi (1836 – 1923) 1863 yılında Darüşşafaka’yı kurdular.
Okuma hevesiyle dolu, annesi ya da babası olmayan, maddi olanağı kısıtlı çocuklarımızı yalnız bırakmayan, eğitim ve öğretimde şefkat kucağı açan Darüşşafaka’yı..
Basketbolda Rus Takımı Lokomotiv Kuban’ı 67 – 59 yenerek EuroCup Kupası’nı Türkiye’ye getiren ve sporda da başarıyı zirveye taşıyan Darüşşafaka’yı..
İlim yuvasını kutluyoruz.. Başarılarının devamını diliyoruz..
Esen kalın.