SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

.VE HİKAYE ŞÖYLE BAŞLIYORDU..

İŞİN İÇYÜZÜ

"Ter içinde kalmıştı. Çelik gibi gerilen adaleleriyle yavaş yavaş uçuruma doğru kayan arabasını durdurmaya çalışıyordu. Arabanın içinde 18 yıldır onlar için hayat kavgası yaptığı çocukları vardı."

"Feci kaza Adana'ya bağlı İncirlik köyünden Abdullah Bağlan'ın çocukları ile Kozan ilçesine arkadaşının düğününe giderken meydana gelmişti. Arabası su kaynatan Abdullah Durmuş, arızanın nedenini araştırıyordu. Ancak bu sırada araba on metre mesafede bulunan uçuruma doğru kaymaya başladı. Abdullah ilk aklına gelen çocuklarını kurtarmak için bir takoz gibi arabanın altına yatmaktı. Fedakar baba takozluk görevini yaptı, çocuklarını kurtardı ama onları da yetim bıraktı."

BİNLERCE ABDULLAH'DAN BİRİ

Abdullah Bağlan, Türkiye'mizdeki binlerce Abdullah'dan sadece biriydi. Bu olay sadece gözyaşlarıyla geçiştirilecek türden bir olay da sayılmamalıdır. Gerçekten de Abdullah Bağlan'ı iki tonluk kamyonuna takoz olmaya iten nedenlerin üzerine eğilinmeli ve mesele gazete sütunlarının arasında unutulup küllenmeye terk edilmemeliydi.

Çünkü Abdullah Bağlan borç harç ile ve taksitle satın aldığı kamyonun uçuruma gitmesini ve de çocuklarının ölmesini önlemek için aklına ilk gelen işi yapmıştı. O kadar ki iki tonluk kamyonu uçuruma gitseydi her şeyi mahvolacaktı. Borç da bir türlü bitmemişti ki.

Madalyonun Öteki Yüzü

Abdullah Bağlan olayı biraz deşilince altından daha büyük facialar çıkıyordu. Örneğin facialardan biri tanesi montaj olayı idi. Nitekim Türkiye de mevcut montaj sanayi bazı bankalarla işbirliği yaparak otobüs, kamyon gibi araçlardan satın almak isteyenlere büyük ve fahiş fiyatlarla mal satıyor, bunu da bonolara veya teminatlara bağlıyordu. Müşteriye kolaylık adı altında, müşteri soyuluyordu.

TAM 40 YIL ÖNCEYDİ..

Türkiye, taşımacılıkta buna benzer olayları yaşıyordu. Montaj sanayine dayalı ekonomik bir modelin ortaya çıkardığı arızılar bunlardı. Ticari taşımacılık yapan şoför esnafı, bu olumsuz gelişmeler nedeniyle çaresizlik için kıvranır hale düşmüştü.

Şehirlerarası karayolu ağının kapasitesi ile kamyon ve otobüs parkının sayısal büyüme hızları uyumlu değildi. Böyle olunca da taşıma talebiyle taşıma aracının artışı arasındaki dengesizlik büyüyordu.

"Az yüke çok kamyon.. Yetersiz yolcu talebine karşı çok otobüs oranları şeklinde olumsuz artış yaşanıyordu.

Devletin düzenleyemediği karayolu taşımacılığı, yük naklinde kamyonları kıyasıya bir rekabet yarışına itiyordu.

Taşımacı esnafının, montaj sanayinden, karaborsa satış yapan aracı firmalara kadar soygun düzenini yaşamak kaderi oluyordu.

Gerek kent içi gerekse şehirler arası taşımacılığın temel unsurları "Petrole dayalı" enerji kaynağına bağımlıdır. Bu bakımdan ticari taşımacılık hiçbir dönem disiplin altına alınmamıştır.

Ticari şoförlerin emeği, alın teri ve nafakasından koparılan haksız harcamaların kökeninde "Taşıma düzensizliği" yer almaktadır.

Taşımacılığın, yazımızın ön bölümünde anlattığımız gözyaşı ve ölümlere bağlı bu faciaların kaynağını kurutacak olan "Devlet Baba"dır.

Yük taşıyan kamyonların yükleme-taşıma sisteminde uygulanan yönetmelik ve kararlar, çağ dışı önlemler içmektedir.

Aşırı yük yalnız yolu değil, taşıtın kendisini de yıpratmakta ve meslek şoförlerini tüketmektedir.

Ticari taşımacılık yapan şoförlerin, "ölüm-kalan" mücadelelerini incelemek için yeni bir düzenleme arayışına hemen geçilmelidir. Türkiye'yi bölünmüş yol yapımlarıyla hayranlık çeken projelere imza atmış olanların mürekkepleri kurumadan (Yük Piyasasına) yeni bir sayfa açılmalıdır.

Şurada burada güçlü adımlarla dolaşmaktansa, doğru yolda sekerek yürümek iyidir. (Augustinus)

<