Osman Güvenir

Osman Güvenir

VEFAYLA VEFASIZLIĞIN KESİŞTİĞİ NOKTALAR

Bütün insanlığın duygusal yapısında, her zaman vefayla vefasızlığın

kesştiği noktalar vardır. Vefa, esasında bir erdemdir. Vefasızlık da erdemsizlik

ve acımasızlıktır. O bağlamda dün geride bıraktığımız son “Babalar Günü” için

birşeyler karalamak geçti içimden.

Belki bana soracaksınız...

“Bu yazıyı neden Babalar Günü’nde yayınlamadınız?”

Bence doğru bir sorudur da, “Babalar Klasiği” olmasın diye Babalar

Günü için bütün düşüncelerimi ve yaşadıklarımla yaşayamadıklarımı bugüne

bıraktım. Böyle günlerde gazetelerin hep babalarla ilgili olur. Lakin ben, sevgi

ve sevgisizlik ötesindeki “Baba ve evlat ihanetlerine” atıfta bulunmak istedim.

Esasında her baba, arkasından gelen evlatları ve nesiller için bir

fenomendir. Hep onun geçtiği yollardan yürümek isterler. Veya onun duygu ve

düşünceleri ile hayatlarını sürdürmek isterler.

Bu konuda ne kadar yazı yazdığımı hatırlamıyorum. Bu yazım da “Babalar

için” son halka olsun diyorum.

Hani yazarlar için söylenen bir söz vardır...

“Yazarın yazdığı kendi derdir” derler ya... Herhalde benim de bugünkü

duygusal yazım, kendi derdim olsa gerek.

İnsan hayatında pek çok sevinçler ve kederler vardır. Kendi kitaplarımda

dile getirdiğim duygusal ögeler, gerçekte benim duygularımla yaşadıklarımdır

diyebilirim.

Babamı İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında 1948 yılında bir 29

Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda kaybettiğimde henüz beş yaşında idim. O

bağlamda o yaşta babasız büyümenin acılarını yaşarken, hep anılarımla ve

babamla geçirdiğim günleri düşünürüm zaman zaman. Hatta İkinci Dünya

Savaşı esnasında Alman uçakları üzerimizden geçerken, unutamadığım en etkili

korku, herhalde babamın beni kaptığı gibi bahçemizdeki sığınağa girişimizdir.

O yaşta kaç tane hatırası olur insanın? Veya yaşananların kaçını

hatırlayabilir. İşte o bağlamda bazı yaşanmışlıklar belleğimde kalırken, zaman

ve hayat gerçeğinin terazisinde kendimi tartar ve annesiz veya babasız büyüyen

çocukların duygularını bir hamur yaparak romanlarımı ve öykülerimi kaleme

alırım.

Şiirsel akışta da hep o anılar vardır esasında.

Uzun bir hayatın akışında insanlar neler neler görmezler veya yaşamazlar

ki...

Uzun memuriyet yaşantımda hasbelkader Çocuk Yuvaları ve

Huzurevi’nin sorumluluğunu bana vermişti bakanım nedense. O bağlamda

kendi yaşadıklarımla gözlemlerim, gerçekten hayat gerçeğini anlatıyordu

2

bana. O kimsesiz çocukların bazıları “kimsesiz” değil, anne ve babaları

tarafından terkedilmişlerdi. Hep günleri anne babalarının özlemleri ile

geçerdi. Nice hayırsever insanlar zaman zaman gidip o çocukların arasına

oturup, onları sevip okşadıklarında veya onlarla uzun sohbetler yaptıklarında,

o çocukların sevgi açlığını daha rahat görebiliyordum.

İşte o bağlamda “Vefayla vefasızlığın” fotoğrafını çekip okurlarımın

önüne koymak istedim.

Elbette hayat akıp geçecekti... Zaman zaman bazı ünlülerin hayatlarına

ilişkin mülakatlarını okurken bu ve buna benzer “terkedilmişlik” duygularını

okuyorum. İsmi gerekmez...

O ünlülerden birkaçının verdiği mülakatta, babası tarafından yetiştirme

yurduna verilişi veya terkedilmişliği acılarla dolu ifadeler taşır. Adam ünlenince

nedense yıllar sonra babası önünü kesimiş ve “Ben senin babanım oğlum”

diyebilmiş ama o ünlü genç, “Benim senin gibi babam yoktur ve olmaz

olsaydın” diyebilmiştir. Herhalde o çıkarcı ve egoist baba, oğlu ünlenip para ve

şöhret sahibi olunca, ondan nemalanmak istemişti.

Gerçekte hayatın akışı içinde evlatların daha bir vefasız oluşuna tanık

olmuşuz. Gençler evlenip hayatlarını kurunca, bir de huysuz ve egoist eşle

yaşamaya başlayınca, işte o zaman vefasızlıklarını gösterirler. Sanki o adam

getirmemiş kendini dünyaya. Sanki onun genleri ile hayat bulmamış.

O bağlamda bir annenin veya bir babanın evlat vefasızlığı ile kahırları

daha büyük bir dram ve acıdır.

O nedenle insanoğlu empati yaparak yaşarken, kendisine yapılanları,

kendisinin de kendi evlatlarına yapması veya yapmaması gerekir diye

düşünüyorum.

Belki bu konuda binlerce yazı yazabilirim. Büyük göçlerle veya büyük

savaşlarla var olmaya çalışan milyonlarca çocuk var dünyada. Doğal afetlerde

veya savaş sonrasında annesini babasını kaybeden çocukların acıları ne kadar

büyüktür bilir misiniz?

Bazı duyarlı insanlar kendilerini bu durumdaki çocuklara yardım için

hayatlarını koyarlar ortaya. Yani onlar Cennetliktirler esasında.

Daha da yazalım bu vefayla vefasızlık ve insanlık üzerine?

Bugünlük bu kadar... Bütün babaların geçmiş “Babalar Günü” kutlu

olsun, diyorum.

<