DEMET CENGİZ

DEMET CENGİZ

Virüs erkekleri, eve kapanmak kadınları öldürüyor

İnsanın kendi yaşamına son verme hakkı var mı? Bu iç ahlaki sorgulamaya girmeden başkalarının neden olduğu intiharlara yakından bakmak zorundayız. Ki insanda ölme isteği yaratanlar çoğunlukla diğer insanlar. Siz hiç canına kıyan bir kaplan gördünüz mü? Murathan Mungan’ın şiirinde “Aslında giden değil kalandır terk eden” dediği gibi çoğunlukla intihar eden değildir kendi canını alan.

Bursa’da intihar eden asistan doktor Mustafa Yalçın’ın altı sayfalık mektubunu birkaç kez okudum. Ne tesadüf ki Yalçın’ın intiharından bir hafta önce yaşanan bir aksilikle karanlık, 14 derece sıcaklıkta olan bir odada karşıma çıkan bir kitabı birkaç saat içinde titreye titreye okumuştum. Ünlü yazar Matt Haig yirmilerinin başında yaşadığı ağır depresyon ve panik ataklar sonucu ölümü bir hedef olarak seçtiğini ‘Yaşama Tutunmak İçin Nedenler’ adlı kitabında anlatıyor. 

Haig görünmez bir hastalık olan depresyonun insanı nasıl ölüme sürükleyebildiğine değinip, “İntihar edenler ölümden korkmuyor değiller. Herkes kadar ölümden korkuyorlar ama çektikleri acılara son vermek istiyorlar” diyor. Acının sonsuza kadar süreceğine olan inanç ve umutsuzluk ölme isteğini artırıyormuş.

Mustafa Yalçın’ın mektubunu o kitabın rehberliğinde okuduğumda gördüm ki genç bir ruhu insanlar yormuş, umudunu ve yaşam sevincini elinden almışlar. Zorba insanların güç kullanarak kendinden zayıfları tir tir titrettiğinden, ezip geçtiğinden yakınmış Yalçın. Mobbing, zorbalık, duygusal şiddet, taciz ve cinsel saldırılar insanları intihara sürükleyebiliyor.

HER 40 SANİYEDE BİR KİŞİ İNTİHAR EDİYOR 

Covid-19 şu ana kadar resmi rakamlarla neredeyse 2.5 milyon kişinin ölümüne neden oldu. Tüm dünyada kadınlar ve erkekler eşit oranda enfekte olmasına rağmen, hastalığı erkekler daha şiddetli yaşayabiliyor ve erkeklerde ölüm oranları kadınlara kıyasla çok daha yüksek. Pek çok tez ortaya sürülmekle birlikte bunun tam olarak neden gerçekleştiğini bilmiyoruz. 

Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamlarına göre her yıl 800.000 kişi kendi yaşamına son veriyor. Yani her 40 saniyede bir kişi intihar ediyor. Dünyada sokağa çıkma yasakları dahil pek çok sıkı önlemin alındığı son bir yılda ise intihar eğiliminin arttığı görülüyor. Bir yanda işini, gelirini kaybeden insanların umutsuzluğu diğer yanda eve tıkılan insanlar arasında artan tahammülsüzlükler ve şiddet insanları yaşamdan koparıyor. Evlere tıkılmış yalnız insanların dramı ise ayrı bir kopuş nedeni.

Evden çalışmak gibi yeni alışkanlıkların ortaya çıktığı bu belirsizliklerle dolu düzende kadınların yükü iş; ev, çocuk ve aile bakımını üstlenmeleriyle katlanarak arttı. Kadınların yaşamı eskisinden daha da zor! Hem evden çalışma zorunluluğu hem de diğer kısıtlamalar evinde fiziksel veya psikolojik şiddet gören kadınların durumunu da güçleştirdi. Aile içi şiddette olduğu gibi cinsel taciz, istismar ve saldırılara maruz kalan kız çocukları ve kadınlar için de yaşam eskisinden daha zor. Gidecek bir yeri olmadığı duygusuna saplanıp kalan ve umudunu yitiren kadınlar artan baskı, şiddet ve saldırı sonucu yaşamlarına son verme eğilimine girdi. 

KADIN İNTİHAR ORANI %70 ARTTI

Japonya’da son 11 yılda ilk kez intihar oranlarında ciddi bir artış gözleniyor. Pandemi sürecinde yüzde 15’e ulaşan kadın intihar oranlarındaki artış kaygıyla izleniyor. Japonya’da 2008 yılında yaşanan küresel ekonomik krizde orta yaş erkekler arasında intihar oranı artmışken, 2020 yılında erkek intihar oranında pek bir değişiklik yok. Geçen ekim ayında Japonya’da kadın intihar oranları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 70 arttı. 

Japonya’da eski gazeteci Jun Tachibana’nın kurduğu Bond Project, kadınlara el uzatarak intiharların önüne geçmeyi umuyor. Bond Project sayesinde hayata tutunan birkaç genç kadının BBC’ye verdikleri demeçten gidecek bir yerleri olmadığı ve evde yaşadıkları fiziksel, duygusal, cinsel şiddet arttığı için intihar girişiminde bulunduklarını anlıyoruz.  

Şiddet gören ve istismar edilen çocuklar ve kadınlardan biliyoruz ki ev her zaman en güvenli yer değil. Görünüşe göre Covid-19 pandemisinde virüs erkekleri, eve kapanmak ise kadınları öldürüyor.

BİZE BAHŞEDİLMİŞ HAYATA SAHİP ÇIKMAK

Matt Haig’in kitabında da dediği gibi bize dayanılmaz ve sonsuza kadar sürecekmiş gibi gelen acılar bitiyor. 

Yaşam hiçbir zaman pürüzsüz, dümdüz bir yol değil. Yine güçlükler, zorluklar, acılar kaçınılmaz olarak yaşanacak; kalbimiz kırılacak, hayal kırıklığı yaşayacağız, başarısız olacağız, belki meteliksiz kalacağız, belki çok ciddi sağlık sorunları yaşayacağız ama hiçbir şey sonsuza kadar sürmeyecek. Bize bir kereliğine bahşedilmiş bu hayattan kendi isteğimizle vazgeçmeden önce belki de sadece bunu hatırlamak yeterli olacaktır. Bizim olan hayata başkaları nedeniyle küsmeyeceğiz ve yaşamımıza sahip çıkacağız.

<