CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

VİTRİNLERDE GEZE GEZE

Adliye'den Şişli'nin sosyetik caddelerine doğru yürüdüm. Ben buraların yabancısıyım. Beşiktaş'a gideceğim.

Sordum bir simitçiye; '' 35M gider '' dedi. Tarife göre aşağı doğru yürüdüm... Cadde kalabalık ... Cadde boyu simitçi , çiçekçi, şık bayanlar, müşteri bekleyen  mağaza sahipleri...   

Bir kitapçı vitrini önünde  durdum. Vitrine yerleştirilmiş  iki figür dikkatimi çekti. Bunlar  cübbeleriyle  bilgisini pahasına satmaya çalışan bir avukat, diğeri kibir ve azametiyle tahta tokmağını kürsüye vuran bir yargıç...

Bunların  bizim hukukçularla alakası yok. Bizimkilerin suratı ne kadar ekşi olsa,ne kadar  mahkeme duvarı soğukluğunda da olsa , Allah için bu  latin hukukçular kadar suratsız ve kibirli olamazlar.

Zira bizim hukukçularımızda insan sevgisi ve  vicdan  daima  kariyerlerinin önündedir.

Nitekim az önce ziyaret ettiğim ,adliyenin önde gelen bir hukukçumuzun üstün ahlak ve faziletine tanık olmuştum.Bundan ziyadesiyle etkilenmiştim. Genç kız ,işsizlikten boşluğa düşmüş, huzursuzluğuyla hem kendine kendine , hem  ailesine manevi işkence ediyordu. Ebeveynleri ise  çocuklarının düştüğü  durumdan fevkalade  müteessir idiler.

Laf lafı açar, laf olayları resmeder.

Büyük resmi gören  hukukçu dostumuzun  vicdanı ,mevkisinin de önüne geçti. Sosyal sorumluluğa inanıyordu. İnancına göre bilmek, harekete geçmek demekti.

Bir dostuna telefon açtı.  İki kelime ile durumu izah etti. İnsanlık namına bir talepte bulundu. Karşı taraf  bu talebi yerinde gördü. Kızın elinden tuttu.   Böylece kızcağız hayata tutundu.

Bir anda bir aile mutluluktan uçar oldu.  İşsizliğin getirdiği çatışma  üçüncü bir kişinin el atmasıyla çözülmüştü.

Kapı   adliye kapısında değil dışarıda açılmıştı. Kapının tokmağına devlet eli değil  bir insan eli değmişti. Kapı, '' bir kapı kapanırsa bin kapıyı açan Cenab-ı Rabbül Alemin'in ruhsatıyla'' açılmıştı.

Aile ve  hukukçu dostumuz bundan mesut ve mesrur oldular.

Bunları düşüne düşüne Şişli kırsalında otobüs durağına inerken  bir kuyumcu vitrinine iliştirilmiş şöyle bir yazı dikkatimi çekti:  BURADA  '' ÇOCUK GELİNLER '' İÇİN HİÇ BİR ÜRÜN SATILMAMAKTADIR.

İçeri girdim. Küçük kuyumcu dükkanının tezgahında zarif bir hanımefendi hemşerim Çiğdem  Şen ile karşılaştım.

Çiğdem Hanım ''Taksana -Aksesuar'' isimli tabela altında  altın gümüş takılar satıyor. ''Çocuk Gelinler'' olayına vitrini açıp bir farkındalık ortaya koymuş. Bu duyuru medyanın da ilgisini çekmiş. Sayfalarını bu vitrine açmışlar değerli hemşerim ile röportajlar yapmışlar...

Neyse laf orada değil...

Otobüs durağında  bekliyordum...  35M  gelince  atladım. Otobüs Beşiktaş'a doğru hareket etti.

<