VİTRİNLERDE GEZE GEZE
Adliye'den Şişli'nin sosyetik caddelerine doğru yürüdüm. Ben buraların yabancısıyım. Beşiktaş'a gideceğim.
Sordum bir simitçiye; '' 35M gider '' dedi. Tarife göre aşağı doğru yürüdüm... Cadde kalabalık ... Cadde boyu simitçi , çiçekçi, şık bayanlar, müşteri bekleyen mağaza sahipleri...
Bir kitapçı vitrini önünde durdum. Vitrine yerleştirilmiş iki figür dikkatimi çekti. Bunlar cübbeleriyle bilgisini pahasına satmaya çalışan bir avukat, diğeri kibir ve azametiyle tahta tokmağını kürsüye vuran bir yargıç...
Bunların bizim hukukçularla alakası yok. Bizimkilerin suratı ne kadar ekşi olsa,ne kadar mahkeme duvarı soğukluğunda da olsa , Allah için bu latin hukukçular kadar suratsız ve kibirli olamazlar.
Zira bizim hukukçularımızda insan sevgisi ve vicdan daima kariyerlerinin önündedir.
Nitekim az önce ziyaret ettiğim ,adliyenin önde gelen bir hukukçumuzun üstün ahlak ve faziletine tanık olmuştum.Bundan ziyadesiyle etkilenmiştim. Genç kız ,işsizlikten boşluğa düşmüş, huzursuzluğuyla hem kendine kendine , hem ailesine manevi işkence ediyordu. Ebeveynleri ise çocuklarının düştüğü durumdan fevkalade müteessir idiler.
Laf lafı açar, laf olayları resmeder.
Büyük resmi gören hukukçu dostumuzun vicdanı ,mevkisinin de önüne geçti. Sosyal sorumluluğa inanıyordu. İnancına göre bilmek, harekete geçmek demekti.
Bir dostuna telefon açtı. İki kelime ile durumu izah etti. İnsanlık namına bir talepte bulundu. Karşı taraf bu talebi yerinde gördü. Kızın elinden tuttu. Böylece kızcağız hayata tutundu.
Bir anda bir aile mutluluktan uçar oldu. İşsizliğin getirdiği çatışma üçüncü bir kişinin el atmasıyla çözülmüştü.
Kapı adliye kapısında değil dışarıda açılmıştı. Kapının tokmağına devlet eli değil bir insan eli değmişti. Kapı, '' bir kapı kapanırsa bin kapıyı açan Cenab-ı Rabbül Alemin'in ruhsatıyla'' açılmıştı.
Aile ve hukukçu dostumuz bundan mesut ve mesrur oldular.
Bunları düşüne düşüne Şişli kırsalında otobüs durağına inerken bir kuyumcu vitrinine iliştirilmiş şöyle bir yazı dikkatimi çekti: BURADA '' ÇOCUK GELİNLER '' İÇİN HİÇ BİR ÜRÜN SATILMAMAKTADIR.
İçeri girdim. Küçük kuyumcu dükkanının tezgahında zarif bir hanımefendi hemşerim Çiğdem Şen ile karşılaştım.
Çiğdem Hanım ''Taksana -Aksesuar'' isimli tabela altında altın gümüş takılar satıyor. ''Çocuk Gelinler'' olayına vitrini açıp bir farkındalık ortaya koymuş. Bu duyuru medyanın da ilgisini çekmiş. Sayfalarını bu vitrine açmışlar değerli hemşerim ile röportajlar yapmışlar...
Neyse laf orada değil...
Otobüs durağında bekliyordum... 35M gelince atladım. Otobüs Beşiktaş'a doğru hareket etti.