RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Yağmur duasında koğucu


Hazreti Musa aleyhisselam bağlılarını almış, yüksekçe bir tepeye çıkmışlar. Dua edecekler. Günlerdir yağmur yağmamış, bitkiler kurmak üzere, hayvan ve insanlar susuzluktan kırılmak üzere.
Dua ediliyor ama Hazreti Musa olumsuz bir hava seziyor. Dönüp cemaatine diyor ki, ‘aranızda bir koğucu var. O kafileden ayrılsın. Yoksa yağmur için yaptığımız dua kabul  edilmeyecek’. Bunun üzerine bir adam kafileden ayrılıyor ve dua tamamlanıyor, yağmur da geliyor.
Gazeteci Abdullah Işıklar bunu anlatınca, ağabey o çıkan adam gazeteci mi imiş diye sordum latife olsun diye. İkimiz de gazeteciyiz ya. Gülüştük.
Abdullah ağabey taşı gediğine koydu.
‘Gazeteci koğucu olmamalı. Laf getirip-götürmemeli, dedikodu yapmamalı. Gazeteci iyi bir insan olmalı. Yoksa gazetecilik insanlığa hizmet eden bir meslek olmaktan çıkıp günah işleyen insanların ortak mesleği haline gelebilir’ dedi.

Xxxx

Muhammed Hamidullah onun sahibi olduğu Fetih Gazetesinde yazılar yazıyordu. Abdullah ağabey onunla da çok iyi münasebet geliştirmişti. Muhammed Hamidullah demokrasiyi sevmezdi. Abdullah ağabey de sevmiyor. Türkiye’deki uygulamaları demokrasi kabul ediyor ve ‘başımıza ne kötülük geliyorsa bu demokrasiden geldi, bu demokrasiyi budamak ve bize uygun hale getirmek gerek’ diyor.
Halbuki Türkiye’de çok partili hayata geçme denemeleri ile sadece hizipçilik yapılabiliyor. Demokrasinin de sadece vatandaşın sandığa gitmesinden ibaret olduğu sanılıyor. Türkiye’de sandıkrasi vardır. Ama demokrasi yoktur. Demokraside şehid olmaz., gazi de olmaz. Demokrasi aynı zamanda din dışı beşeri bir nizamdır. Dini tabirleri demokrasi içinde kullanmak yanlıştır.

Xxxx

Ali İhsan Yurt ile Abdullah Işıklar’ın arkadaşlıkları çok eskilere dayanıyor. Purofesör Hakkı Dursun Yıldız Üsküdar’da bir kitapçıda topladığı gençlere tarihten milli şuur yükleyen olayları anlatıyor. Bir akşam o toplantıya beraber gidiyorlar ve arkadaşlıkları orada başlıyor. Sönmez Neşriyat’ın kuruluşunda ve daha sonra çalıştırılmasında da beraberler.
Yuşa hazretlerinin makamını ziyarete gidiyorlar 60 ihtilalinden önce. Vasıta yok. Beykoz Kundura Fabrikasının arkasından yürüyerek gidiyorlar. Ağaç yok, yeşillik yok. O arada sohbet ediyorlar elbette.
Ali İhsan Yurt Medineli Osman Efendi’den duyduğu bir meseleyi anlatıyor arkadaşına.
Medineli Osman Efendi Yuşa hazretlerinin makaını ziyaret etmek için bu ağaçsız bölgede yürürken, aklından,bu ıssız yerde, kuş konmaz-kervan geçmez yerde ne işi varmış Yuşa hazretlerinin diye düşünmüş. Anında ensesine bir tokat gelmiş. Ama arkasına, etrafına baktığında kimseyi görememiş.
İhtilalden sonra oralar şu andaki haline getirilmiş. Ağaçlar, yeşillikler koru o dönemin eseri. Zaten insafla bakılırsa askeri bölgeler dışında ağaçlık alan kalmıyor.

Xxxx
Ali İhsan Yurt şahsına münhasır bir adamdı.orta boyu ve 120 kiloluk cüssesinden ziyade bir Osmanlı bakıyesi engin bilgisi, derin irfanı, farklı anlayışlarıyla dikkat çekerdi. Her mevzuya ilgi duymuş,malumat sahibi olmuş, kendini yetiştirmiş, her alanda kitap toplamıştı.
Başından hiç çıkarmadığı bir beresi ve elinde bastonlu şemsiyesi vardı.  Ali İhsan ile arkadaşlığımız Hakkı Dursun Yıldız’ın Üsküdar toplantısında başladı daha sonra Beyazsarayda Enderun Kitapevindeki sohbetlerde devam etti.

Xxxx
Ali İhsan Yurt Ankara’da iken Nur risalelerin günde 35 kuruş yevmiye ile tashih ediyordu. Ekmeği bir gün tahin helvasını bir başka gün alabiliyordu. Etrafda cirit atan sivil polislerden birir, Ali İhsan Yurt’a diyor ki, hemşerim bak şu yayınevinde adam 350 kuruş alıyor tashih için, sen neden 35 kuruşa çalışıyorsun’. Maksadı onu risale tashih etmekten vaz geçirmek. Malum Nur Risaleleri istenmeyen yayın rejim tarafından. Yurt, ona, senin bu işlere aklın ermez, işine bak diyor.

Ali İhsan Yurt1927 İzmir Ödemiş doğumlu. 30 Aralık 1993 tarihinde  İstanbul’da fani hayata veda ett.

<