YAMUĞUN ALANI VE ANLAMI
Zizek’ten bahsedeceğimi düşünmeyiniz başlığa bakarak! Yamuk bir ‘bakış’ fırlatacağım sadece!
J A L E İ Rİ S G Ö K Ç E (1995)
28 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi’nin ikinci tur oylaması için bir kaç gün kaldı. Son hazırlıklar yapılıyor. Seçimlerimiz mi belirliyor her şeyi? Nasıl da kıskıvrak yakalandık! Kıstırıldık! Hapsedildik! Çözüm yok! Seçim yoksa hayat yok! ‘Biz yokuz’ yâni! Gözümü açtığımdan beri her seçim döneminde bu böyle! Sonra? Asayiş berkemal! Herkes kendi yoluna.
Seçimlerin ertesinde küçük bir azınlık haricinde dramatik bir değişim mi oluyor? Toplumun büyük bölümünün ekonomik durumu mu iyileşiyor? Yoksa demokrasimizin seviyesi mi yükseliyor? Eğer öyle değilse, kopartılan bu gürültü patırtı da neyin nesi? Vatandaş neyin farkında? Kapalı kapıların ardındakilerin mi? Bir çırpıda siyasetin kuralları mı yoksa siyasetçinin tanımı mı değişiyor? Hayır! Ama her daim konuşuyoruz.
Ne yalan söyleyeyim! Eskileri özlüyorum! Karşı kutupta yer almış olduklarımı bile. Kıyasıya rekabet ortamında, o dönem siyasetçilerinin, mizah basınına konu olan ‘kendi karikatürlerine’ yaklaşımları… Bugünlerde Gandi vari çelebiliği ile halkın gönlünde taht kuran siyasetçi-lerimiz dışında böylesi tavırlara rastlamak zor! Ne yazık ki siyasi mizahın siyasetten, siyasi aktörlerden beslenmesinin önü kesildi. Hoşgörüsüzlük ve sansür mizah basınının da çoraklaşmasına, nitelik kaybına neden oldu. Kuru retoriği aşan, didaktik olmayan nüktedan bir söylem, eleştiriye tahammülsüzlüğümüzü belki bir nebze azaltıp nefes aldırabilirdi seçim mitinglerinde. Kim bilir belki bundan sonraki seçimlerde gerçekleştirilebilir tüm partiler tarafından.
Son günlerde seviye o kadar düştü ki, siyasi tarihimize yazılacak olan; kara propaganda, entrika ve manipülasyondan ibaret olacak sanki. Uluslararası ilişkiler teorisi çalışanlar yüzlerce vaka yazabilecekler… Avantajlı ve dezavantajlılar arasındaki kıyasıya mücadelenin nesnel yazılamayan tarihi… Eşitsiz güç dağılımı. Dolayısıyla, aradaki makas çok açıldığından korkulanın aksine, asla büyük bir iç kargaşanın yaşanamayacağının göstergesi olan türlü şekilde pasifize edilmiş geniş kitleler… Şimdilerde sık kullandığım “biat kültürünün ‘entelektüel’ peygamberleri” dahil! Ortada ‘otonomisini’ ilan edebilecek süper güç-ler de bulunmadığına göre, nedir bu hiddet ve celâl?
Yoksulluğun, işsizliğin, eşitsizliğin üzerine bir de deprem darbesi yemiş; unutulmuş, terk edilmiş insanlarımız mı tehdit unsuru? Bu şartlar altında, gerçek bir tehlike olunabilir mi? Dil ve kültür talepleri bile karabasan yaşatıyor. Yakın ve orta vadede güçler dengesinin eşit olduğu, kalkınmış bölge-ler yaratılamayacağına göre, bir güvenlik tehdidinden söz edilebileceğini düşünmüyorum. Eşyanın tabiatına aykırı bu.
Etik varoluşumuzu gerçekleştirmemizi olanaksız kılan bu çıfıt çarşısında, neye baksam şairin dediği puşt zulası! Bu realiteye rağmen, “her şey dahil bir yaşam” istiyorum tüm yurttaşlarımız için seçim sonrası!
Jale İris Gökçe
21 Mayıs 2023 / Çankaya