CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

YAN MASADAKİ ADAM

Kafede oturuyor, çay içiyorum. Yan masadaki adam müteahhitmiş .Telefon konuşmasına şahit oldum. 

Adam, aşağıda  yeni inşaattaki ” bir artı biri”ni  satıp , eski binadaki  “malum”  bahçe katındaki daireyi alacakmış.  “Bahçe katı bize yeter” dediğine göre,bu  adam kuşlarını uçurmuş, kalmışlar bir Köroğlu, bir Ayvaz…

Aslında  “bahçe katındaki daire”yle ilgili  derin projeleri  olduğunu ağzından kaçırdı. Ben şimdi burada açık etmeyeyim. 

Bir ara ne anlama geldiğini bilemedim; bir yeri arayıp “ asayiş berkemal” raporu verdi.

Karadenizli ,ellibeş yaşında olduğunu,  laf lafı açınca öğrendim. Seksenbeş yaşına kadar yaşamayı düşünüyor. Hemşerilerimi tanıyormuş. Onlardan  sitayişle söz etti...

Kafe sohbeti ne olacak  akşamın bu saatinde sanat ve edebiyat mı olacak ?  Sonunda söz  dönüp dolaşıp siyasete geldi. 

“- İmamoğlu çok dürüst bir adam. Cumhurbaşkanı olacak bir adam, dedi.  Tanımadığım için bir şey diyemedim; 

- Dürüstlük, ehliyet,liyakat bakımından Binali Bey… Sayın Erdoğan.. diyecek oldum. Zinhar kabul etmedi;

-Binali Yıldırım’ın gemileri, milyarlarca dolarlık servet sahibi , Erdoğan’ın  da öyle …dedi.  İspat et, desem edemeyecek; sosyal medyadan almış haberi. Karadenizlilerin  o inatçı  üsluplarını bildiğimden  itiraz etmedim.. Yenikapı’ da sergilenen “israf araçlar”dan, onların “başka yerlerde kullanılan mazotundan, benzinlerinden”  söz etti.

 Evet; sosyal medyada konuşuluyor bazı iddialar. Bazı rakamlar dolaşıyor ortada. Yenikapı tiyatrosundan bahsediliyor…

Bana sorarsanız bunları takip edecek  ne zamanım  ne da lehte ve aleyhteki konuşmaları doğrulatacak veriler  var elimde…

 Söz  büyükşehir’in “ tecavüzcü vakıflara” yaptığı yardımlara kadar uzandı. Yardımın yapılıp yapılmadığını bilmiyordum. Gazeteler yazmış, sosyal medyada okumuştum. Bilmediğimi ifade edince;

- Nasıl bilmezsin?  Bilirsin abi bilirsin. Sen boş bir  adam değilsin, deyip gururumu okşayınca kendime biraz çeki düzen verip konuyu hukuk düzlemine çekmeye karar verdim;

-Suç varsa, savcılar suçluların yakasına yapışsın,dedim .

 Sözü  iktidarın yanlış Suriye politikasına getirdi; 

-O kadar Suriyeli’yi neden kabul ettik ki ? Onları sebebi biz miyiz, dedi haklı olarak…

Ben de herkes gibi ,Suriye yüzünden düşecek bir kıvılcımın -Allah muhafaza buyursun -ülkemizi  yangın yerine çevireceğinden endişe ediyordum. Düşman  güney sınırlarımıza yaptığı  ellibin tırlık silah tahkimatıyla ülkemize saldırmaya  hazırlanıyor.

-Birlik beraberlik  içinde olalım, dedim.

-Bizler  bir araya gelemeyiz, deyip kestirip attı. Biliyordum o yüzlerce milyarlık gemilerin, saklı servetlerin, yandaş kollamalarının hesabını istiyordu. Ne diyebilirdim ki; 

-Allah  mazlumun,yetimin hakkını kimsede koymaz, dedim. Yan masadaki adam elinde çay bardağı  ayağa kalktı, sinirli  aşağıya indi . Aşağıdaki masayla bir başka muhabbete girdi.

Üsküdar’da bir kafedeyim.  Canım sıkkın. Üsküdar  hakikaten dar, sıkışmış; birbirine cam cama , yan yana vermiş, nefes alamaz halde. Çoğu bina tehlike arz ediyor;duvarlar çatlamış. 

Buradaki herkes her şeye muhalif….  Çözüm öneren yok… Herkes isimlere ve  var olduğunu iddia ettikleri yolsuzluklara kitlenmiş.  

Güz kendini belli ediyor artık… Harem’den gelen esinti bacaklarımdaki romatizmaları azdırdı. Ayağa kalktım. Yürürken zorlandığımı hissettim. Kendi kendime;

-Ama bir dakika, bu adamın dediği  ya doğruysa; dedim içimden.  İşin içinde iktidardakiler, muhalefettekiler, yandaşlar , öndaşlar, kandaşlar, arkadaşlar varsa, bunlar   bu dünyalarını mamur edip , ahiretlerini harap etmişlerse… Kul hakkını Allah bile affetmez ,dedim içimden.

Kendimi bildim bileli doğduğum bu ülkede,işsizlik,pahalılık,  vesayet,fukaralık , yolsuzluk sürüp gidiyor!  Bunlar ne zaman ortadan kalkacak?  Sokak ağzıyla yalan yanlış siyaset muhabbetleri ne zaman son bulacak?

 Ölünce mi duymayacağız böyle şeyleri?

Yan masadaki adam haksızsa;  ağzı torba değil ki, büzesin…

Gerçek gün gibi ortada; düşman  memleketimizi işgale hazırlanıyor.

 Bugün  parti pırtı  zamanı değil. Bugün  herkes birbirine karşı dürüst olmak zorunda. Bugün herkes özür anlamında eteğindeki taşları dökmeli... 

Suçlananlar çıkıp  halkın önünde hesap vermeli…

Bakalım elimizde ne kadar samimiyet  var. Ne kadar sağlamız ? 

 

<