MÜJGAN SUVER

MÜJGAN SUVER

Yanındayız

Yoksa siz de "kadının doğal işlevinin ev işi yapmak, bulaşık, çamaşır yıkamak" olduğuna inananlardan mısınız?

O zaman gelin sizinle bunun üzerinde biraz düşünelim isterseniz.

Öncelikle biyolojik bir kategori olan "cinsiyet"le kültürel bir kategori olan "toplumsal cinsiyet" kavramlarını birbirinden ayırarak işe başlayalım.

Hepimiz biliyoruz ki insanlar biyolojik olarak, erkekler ve dişiler olarak ikiye ayrılır. Bir X ve bir Y kromozomu olana erkek, iki XX kromozomu olana da dişi diyoruz. Bu ayrım tarih boyunca hiç değişmemiştir. İnsanların yaşadığı her iklimde ve coğrafyada her dinde ve her ırkta, her kültürde, hiç değişmeden hep aynı kalmıştır.

Buna karşılık toplumun belirlediği, kültürel bir kategori olan "toplumsal cinsiyet" yani "erkek olmak", "kadın olmak" rol modelleri sandığımız gibi biyolojik değildir. Sonradan, toplumun dayatması ile öğrenilmiş davranış kalıplarıdır. Tesadüfen içinde doğduğumuz toplumun "hayali insan düzeni"nin bir parçasıdır.

Kadınların ve erkeklerin toplum içindeki rollerini, haklarını ve görevlerini kendileri değil, toplumun egemenleri belirler. O nedenle değişkendir. Bu roller hem erkeklere hem kadınlara toplum baskısı ile dayatılır. Evde okulda, yaşamın her alanında öğretilir. Erkekler ağlamaz, vurdu mu oturtur, ev işi yapmaz, çocuk bakmaz, yuvayı kuran dişi kuştur, kadının fikri sorulmaz, kocasına itaat eder, dışarıda çalışmaz, evdeki işlere, çocuk ve hastalara kadın bakar vb…

Kısacası demek istediğim, erkeklerin ve kadınların rollerini biyoloji değil o toplumun "mit"leri belirlediğinden bu roller bir toplumdan öbürüne, zamana ve içinde yaşanılan şartlara göre değişir. Örneğin taş devrinin, orta çağın kadın ve erkeklerinden beklenen davranış kalıpları ile modern toplumların kadın ve erkeklerinden beklenen davranış kalıpları ve değerler çok farklıdır...

Yazımın başlangıcında yer alan cümlemi "evet" olarak cevaplayanları, umarım biraz düşündürmüşümdür...

Günümüzün kadın ve erkeklerinin toplumsal rollerini çok şükür ki güçlüler değil, "evrensel insan hakları" belirliyor… Ve çok şükür ki toplumlara güçlülerin hayalleri değil, ekonominin ve demokrasinin sert kuralları yön veriyor...

"Eşitlik", "adalet", "özgürlük", "dürüstlük" günümüzün vazgeçilmez değerleri...

Ekonominin gelişmesini mi istiyorsunuz?

Önce toplumda, şirketinizde, ailenizde, okullarda, kadın erkek eşitliğini sağlayacaksınız.

Demokrasinin gelişmesini mi istiyorsunuz?

Önce toplumda, ailede, şirketinizde, siyasi partilerde parlamentoda ve karar organlarında kadın erkek eşitliğini sağlayacaksınız.

Kadınlara eşitlik isteyen, hak ve özgürlük isteyen, kadınların güçlenmesini isteyen kişilerden, sivil toplum kuruluşlarından duymuşsunuzdur. Ki istisnaları olmakla beraber çoğunlukla kadınlar, kadınların haklarını savunurlar… Onların söyledikleri bir slogan vardır; "Tek kanatla kuş uçmaz" derler…

Yıllardır kadınların eşitlik sorunlarına kulaklarını tıkayan erkeklerden nihayet güçlü bir ses yükseldi. Kadınlara, "YANINDAYIZ" dediler.

Ve inanmayacaksınız ama 40 erkek "İstanbul'da kadın hakları" için bir dernek kurdular. Türkiye'de ilk defa medya, sanat ve iş dünyasından, 40 erkek, toplumda cinsiyet eşitliğini sağlamak, her türlü cinsiyet ayrımcılığı ile mücadele etmek için yola çıktılar. "Yanındayız" Derneğini kurdular… İsimleri görünce şaşıracaksınız. Çoğu işi başından aşkın, toplumda, medyada, sanat çevresinde isim yapmış, tanınmış kişilikler...

Başkanları bir kadın; Nur Ger. Benim de içinde olmaktan gurur duyduğum danışma kurulunda, toplumun yakından tanıdığı kadın hakları savunucuları kadınlar var. Ne diyelim? Yolun açık olsun "Yanındayız " Derneği.

<