Yanlışı söylemek
İnsanlar düşünürler. Her kes yeteneği, eğitimi, irfanı, bilgisi oranında düşünür. Ama her kes hep doğru düşündüğünü zanneder. Düşünmek başlı başına bir erdemdir. Ama doğru düşünce gibi yanlış düşünce de üretilir. İşte bu yüzden içtihat yapan, buna yeterliliği olan müçtehidler isabetli, doğru bir düşünce ürettiklerinde de , yanlış bir düşünce ürettiklerinde de sevap alırlar.
İslamiyet düşünceye bu kadar ehemmiyet verirken, düşünmenin bazılarına ait olduğunu sanacak kadar uzaklarda kalınmıştır. Ama düşünülenin, yeni üretilen düşüncenin yanlış veya doğruluğu nasıl anlaşılır? Uygulamada görülerek. Ama uygulama yıllar alır, nesiller o uygulamalarda hayat tüketir. Yanlış olduğu ortaya çıktığında da insanlarda alışkanlık haline geldiğinden dolayı yine de o yanlıştan kurtulmak mümkün olmaz.
Xxxx
İşte münekkit, eleştirmen, aydın, münevver, mütefekkir, aakıl adam, bilge kişi, ilim erbabı, tecrübe sahibi kişilerin varlığı burada çok önem kazanır.
Çoğu insan örgün düzenin içinde yer alır. Örgün düzenin içindeyse bir kişi, kimseyi incitmemeye, üzmemeye, kırmamaya özen göstermek zorundadır. Çıkarı, menfaati, kazancı, kazanması bu özene bağlıdır.
Örgün düzenin bir parçası olan insanlar eleştirmen olamazlar, tenkit edemezler. Örgün düzenin içine her kes dahil değildir. İktisadi hayatını düzene koymuş, dünyevi taleplerinden vaz geçmiş aydınlar, münevverler vardır. Düşünen, tefekkkür eden insanlar vardır. İşte onlar adeta yalnızlık kulelerinde yaşarlar. Ekrana çağrılmazlar, radyo konuşmalarına davet edilmezler, toplantılarda 20 dakika konuşturulup ceplerine iki asgari ücret konulmaz. İşte o insanlar eleştirirler. Kırmak, amaçları değildir. Amaçları hakikati dikkate sunmaktır.
Hiçbir eleştirmen birilerini kırmak, dökmek, ezmek, yok etmek maksadında olmaz. Onların bir tek meselesi vardır. Hakikat.
Xxxx
Hakikatin hatırı en yücedir, aalidir. Hiçbir hatıra feda edilemez. Münekkdiin, eleştirmenin hedefi sadece, sadece hakikattir. Ona bağlı olarak adalet, dürüstlük, sadakat, tutarlılık ve geçerliliktir.
Hakikatin peşinde koşarken eleştirmen, söyledikleri birilerini hedef alacaktır. Birilerinin canı sıkılacaktır. Birilerinin örgün düzen içindeki durumunu sarsacaktır. Hayranlarını ona karşı soğutacak, ya da daha dikkatli bakmalarına yol açacaktır. Hatta o hayran olunan kişinin zannedildiği gibi hayran olunacak biri olmadığı da ortaya çıkacaktır. Bu zor iş.
Eleştirmek bir ilim, irfan, sanat, bilgelik gerektirir.
Eleştirmenin söylediklerinin doğru olup-olmadığı önemlidir. Doğru ise söyledikleri, ona kızmak haksızlıktır. Söylediklerinden yararlanarak yanlıştan, yanlışlıktan kurtulmak gerekir. Bunu yapabilirse eleştirilen kişi mükemmelliğe doğru kanat çırpacaktır.
Fakat bu zor bir iş.
Xxxx
Eleştirmeni muhalif ilan etmek, onu zaten girmediği örgün düzene yaklaştırmamak, onu yalnızlık kulesine daha sıkı tedbirlerle bağlamak daha kolay geliyor insanlara.
Yanlışlar sürüp gidiyor. Eleştirmen kalın mı kalın bir yalnızlık kabuğuyla kapatılıyor.
O zaman her kes söylediğinin doğru olduğunu sanmaya, hayranlar edinmeye, örgün düzendeki yerini pekiştirmeye, çıkarını, menfaatini artırmaya devam ediyor.
İyi ama toplum bindiği dalı kesmeye gayret sarf eden eblehlerden oluşuyor her geçen gün.
Xxxx
Hakikat yerine sahtelik, düşünme yerine o demiş-bu demiş yaygınlaşıp ilim haline geliyor. Kılasik şiir, hikeaye, sanatın her dalı yok edilip yerine soysuz, kuralsızları konuluyor.
Ben yazdım oldu, ben yaptım oldular ile piyasa oluşuyor. Onlara ödüller veriliyor. Örgün düzenin para değerinden başka hiçbir değerinin hakikati kalmıyor.
Yanlışları söylemeden doğruya ulaşılamaz.
Her usta, ağabey, kendi düşüncelerini, denenmemiş, imtihan edilmemiş, eleştirilmemiş düşüncelerini hakikat sanıyor. Onlara yanlış demenin faturası ise çok ağır.
İnsanların bir fıtratı var. Tüm o ağır faturaları ödeyerek yine de hakikati ifade etmekten çekinmeyen, ama yalnızlık kalesinde tutsak yaşayan insanlar var.