RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Yanlışın hayata egemen olması


İnsan tek başına yaşayabilseydi, şimdikinden daha az hata yapacaktı. Tartışılmaz  daha az gelişme gösterecekti. Yanlış bireysel kaldığınca  sınırlıdır, kazanımlar toplumla paylaşıldıkça değerlidir. Ama insan hem yalnız bir dünyada hem de birlikte bir dünyayı iç içe sararak yaşar.

Xxxx

Tek başına kalmaktan şikeayet ederiz. Yalnızlığım ve ben gibi başlıklarla yazılar yazarız.Aslında yalnızlığın acı veren tarafından çok, keyif veren özellikleri de var. ‘Ağrısız başım, azıcık aşım’ ata sözüyle anlatılmış her şey. Kimsenin etlisine-sütlüsüne karışmadığınızda, fincancı katırlarını ürkütmediğinizde, suya-sabuna dokunmadığınızda, tavşan pisliği olduğunuzda bir başına olmanız kimseyi ilgilendirmez. Varlığınız-yokluğunuz yalnızca sizin bildiğiniz bir hakikat olur.
İşte o şartlarda hata yaparsanız bile bunu sadece siz bilirsiniz ve arkanızda şahit bırakmamış olursunuz. Var edene karşı işlenen o yanlışlardan dolayı tövbe dersiniz. O zaten tövbe edeni seviyor ve çoğu hallerde de affettiğini beyan ediyor.
Ama bu şartlarda yaşadığınızda başarıp başarmadığınızı bilemezsiniz.  

Xxxx

Başarı başkaları tarafından görülüp, aferinle ödüllendirilmedikçe başarı olamaz. Toplum haline yaşamanın milyonlarca sebebi var ama belki biri de insanların başarıp başarmadığı anlaşılsın diye olabilir.
Başarmak bir gerçeklik ama bu gerçekliği bile sahtesiyle değiştiriyor insanların kimileri. Yarışmaları izlerseniz, arkasından aşırı gıda, enerji yükleme haberleriyle karşılaşırsınız. Bazı yarışmacıların aldıkları ödül, ya da elde ettikleri derecelerin iptal edildiğini bile sık sık duyarız.
Bir de duymadıklarımız var ve tüm dünyada egemen.
Her konuda mış gibi yaşayanlar, allayıp-pullayanlar, yüzlerine tebessüm maskesi takanlar, kılık-kıyafetini yaz-kış resmi tutanlar ve başkaları beğensin diye istemedikleri hallere katlananlar içinde yaşadıkları çevrenin insanlarını aldatmaktadırlar.

Xxxx


Din, ahlak yasaklaya dursun, insanlar yasak delmekten son derece mutlu görünüyor. Yasaların yasaklarını da takmıyor kimse. Acizler, fakirler, garipler, güçsüzler dışındakiler din, ahlak, yasa dinlemiyor. Onlar ne kadar çok mış gibi yaşarlarsa o kadar çok başarıyor, kazanıyor ve tüketiyorlar.
İnsanları aldatmak, tüm hayata egemen olmuş neredeyse. Bunun dindeki adı riyakearlık. Herkes riyakear. Hayır, herkes değil, sayıları az ama bu aldatma denizine girmeyenler var.

Xxxx

Yaz sıcağında kıravat takan insanlardan nefret ediyorum. Memur olmadığı halde takım elbise ile gündelik yaşayanlardan da öyle. Asalet sahibi olmadığı halde, kibar olmadığı halde asil ve kibarmış gibi davrananlardan da. Olduğu gibi olmadığı halde, Mevlena’nın ‘ya göründüğün gibi ol-ya olduğun gibi görün’ sözünü tekrarlayanlardan da.
Gönül alıcı sözler söylemek için sıkça yalana başvurandan da. Hakikati gizlemenin iyi huy sayılmasından da. İnsanların, bildiğimiz, tanıdığımız, nefret etmediğimiz, sevdiğimiz insanların yanlışlarını söylemeyerek, bir ömür boyu o insanları o yanlışla yaşamaya zorlamaktan da. Soru sorulmasını istemeyen yöneticilerden de.
Bakınız nefret edecek haller de var hayatta.

Xxxx

İyilik ve kötülük felsefenin ve ahlak felsefesinin temel sorunu. İyi ve kötü varsa buna mümasil olarak sevgi ve nefret de vardır. Dostluk ve düşmanlık da. Allah için seviniz, Allah için bugz (düşmanlık) ediniz tavsiyesi unutulmamalıdır. Hayat yaşadığımız, yaşadığımızı sandığımız, kurguladığımız, farzettiğimiz, varsaydığımız hayat iki kutupludur. İyi ve kötü gibi, gece-gündüz, yaz-kış, karanlık-aydınlık, sevgi- nefret, mutluluk-hüzün ve daha yüzlerce kavram, ya da mefhum.

Xxxx


Felsefenin işi mefhumların anlaşılması, açılması, açıklamasıdır. Sorularla hep daha çok, daha çok kavramların anlaşılması çabası. Soru sormayı bilmek seviyedir. 
Felsefeyi, düşünce dünyasını geliştiren seviyeli sorulardır. Çünki o sorular cevap bekler.

<