Yaşlılık işte…
Yeni yılı karşıladık..
Beklentilerimiz büyük… Önümüzde yerel seçim var…
Küçük küçük sataşmalar başladı ama, yine de ortalık süt liman gibi…
Vatandaş ise siyasilerle pek ilgilenmiyor.
Onun derdi kasap manavla, marketle…
Takip ettiği tek şey, Türkiye İstatistik Enstitüsü’nün açıklayacağı rakamlarda..
Bu yıl ki refahını o rakamlar belirleyecek…
Gerçi enflasyonda meyve sebze bazında kış ürünleri açısından görece bir rahatlama var ama neye yarar…
Portakal hala 5 TL, mandalina onunla yarışıyor.. Kış elmasının yanına varılmıyor…
Marketler tıka basa muz dolu ama hepsi simsiyah…
Çürümesine birkaç saat kalmış galiba…
Kimsenin bırakın almayı fiyatı sormaya cesareti yok…
Bir de şu dış güçler meselesi var…
ABD bizi yaptırımla korkutuyor, Rusya domatesini, mandalinanızı almam ha diye parmak sallıyor…
Gerçi almasa daha iyi olacak gibi duruyor; çünkü onlar domatesi yiyor, portakalın suyunu sıkıp içiyor burada fiyatlar füze gibi olunca, bize de yutkunmak ve yalanmak düşüyor.
Bu işin iç cephesi ise daha karışık.
Üretici malımız çok ucuza gidiyor diye ağlıyor, tüketici çok pahalı biz bunu alamayız diye feryat figan halde…
Bakmayın o sessiz duruşa, halkımız TÜİK’in açıkladığı hiçbir rakama inanmıyor…
Ama boynu bükük rıza gösteriyor.
Yerel seçime 3 ay kaldı, kimse adayları tartışmıyor bile…
Herkeste tek soru şu; Bu belediye başkanlığı milletvekiliğinden bakanlıktan, TBMM başkanlığından daha mı önemli ki bu siyasiler oraya aday olmak için bir birini yiyor.
Eski Başbakan şimdiki TBMM başkanı İstanbul’a, eski iki bakan da Ankara ve İzmir’e aday…
Belki Romalı Sezar haklıydı: Ben Roma’da ikinci adam olacağıma iki evli bir köyde 1. adam olamayınca yeğlerim…
Bizim bilge eskilerimiz de bu belediye başkanlığı kavgası için pek anlayamadığım bir yorum yapıyor…
-Bal tutan parmağını yalar…
Bu eskilerde bir alem yani, belediye başkanlığı ile bal tutmanın ne alakası var…
Eeee.. yaşlılık … Yaşlılıkta olur böyle şeyler deyip geçeceğiz…