YAZMAK…
"Yazı bilinmeyendir, yazar yazmaya başlamadan önce ne yazacağı hakkında hiçbir şey bilmez. Kafasının içi dupduru olsa da."
Marguerite Duras
Ne yazacağım belliydi aslında yazmaya başladığım zaman ama yazdıklarımın nereye kadar uzanacağını kestirmem imkansızdı. Düşünceme sınır koyamazdım.
O kadar çoktu ki yazacağım konu, hiç sıkıntı çekmedim yazacaklarım hakkında. Yalnız hangisinden başlamalıydım?
Yazmak, dedim.
Yazmak benim en sevdiğim eylem. Düşündüklerimi, bildiklerimi, gördüklerimi yazarak paylaşmak mutluluk kaynağım.
Yazarken objektif bir şekilde doğruyu yazmaya çalıştım hep. Araştırmadan, öğrenmeden laf olsun diye bir şey yazmadım.
Ve taraf olamadım. Sadece doğrunun tarafı olmayı seçtim. Bir siyasi görüşün, bir ideolojinin kalemşörlüğünü seçmedim. Doğruyu alkışladım, yanlışı eleştirdim. O yüzden dünyalık konusunda hep zayıf kaldım.
Şikayetçi miyim, hayır, asla…Kimseye minnet borcum olmadı.
Yazarın değişmeyen bir görevi vardır. Yaşadıklarını, gördüklerini, bildiklerini olduğu gibi aktarmak ve halkı aydınlatmak.
İşte ben hep bunu yaptım ve yapmaya devam ediyorum.
Taraf olmamalı diye düşünüyorum bir yazar. Sadece doğrular olmalı tarafı. Çoğunluk gibi düşünme zorunluluğu da olmamalı.
Yazacaklarını hiç kimse dikte etmemeli yazara. Kendileri gibi düşünmesini istememeli. Benim düşünme sınırlarımı herhangi bir düşünce sınırlıyorsa, benim düşüncem olmaktan çıkar yazdıklarım.
Yazmak cesarettir, risk almaktır.
Düşünmek özgürce olmalı, yazmak da. Sınırlamamalı başka bir düşünce onu. Alışılmış bir düşünceyi yazmak kolaydır. Hiçbir riski olmadığı gibi kolay okur bulur, iyide para kazanırsınız. Ama yeni bir düşünce ortaya koyarsanız, otoriteyi ve toplumu rahatsız ettiğiniz kesindir. Bedelini ödemeyi göze almalısınız.
Düşünmek suç mu? Elbette değil, sistemlerin yararına düşünürseniz ödül bile alırsınız ama zarar verirse düşünceniz durumunuz pek iç açıcı olmaz.
Bence aynı düşünceleri papağan gibi tekrarlayanlar yerine farklı düşünen insanlar daha faydalıdır. Onları cezalandırmak yerine fikirlerinden yararlanmak daha doğru olur. Saygı göstermeli ve dinlemeliyiz mutlaka..
Değer verilmeli yazılana.
Bilgi edinmek için kitap okumuyoruz. Birileri anlatıyor, biz dinliyoruz ve doğrular bile aktarım sırasında yanlış olabiliyor. Yazılmışsa değiştiremezsiniz onu. Ne kadar bozmaya çalışırsanız çalışın aslı ortaya çıkar ve siler bütün yanlışları.
Söz kaybolur, yazı kaybolmaz.
Okumak; oldum olası en sevdiğim şey. Üzüldüğüm, gençlik yıllarımda imkansızlıktan yeterince kitap alamayışım. Şimdi intikam alıyorum. Okuyorum.
Yazmak sanatım.
Ne iş yapıyorsun diyorlar, "Yazar" olarak verdiğim yanıta "anladık asıl işin nedir" diye karşılık veriyorlar. Yazmanın iş olarak görülmemesi kadar ürkütücü bir şeyin olabileceğini düşünemiyorum.
Yazın sanatının dünyanın en seçkin ve saygın işi olduğunu bir de anlatabilsek.
Ve yazarın yazmaktan başka işi olamayacağını. Aç kalsa bile.
Savaşmak için karargah gerek, bir de silah. Odama kapanıp yazıyorum.?