Yazmanın vebali
Müteveffa Celal Bayar, ‘Ben de Yazdım’ adını verdiği çok cilt kitabında hatıralarını anlattı. Herkes yazıyor. On binlerce ağnette onlarca, yüzlerce yazar yazıyor. Herkes birkaç arkadaşının, birkaç aile ferdinin teşviki ile yazmaya başlıyor. Bir gazete ile, ağnet ile yakınlık kuran yazmaya başlıyor. Hulasa Türkiye’de okur-yazar olan herkes yazıyor. Ama ne yazıyor?
Xxxx
Onların her biri, kimselerin bilmediği, duymadığı, söylemediği şeyleri yazdıklarına inanıyorlar. Yazılarını kendileri de okumuyorlar. Sanal medya denilen alanda yazıları yayınlayarak daha çok okurla buluşmayı umuyorlar. ‘Ben sana sen de bana’ kuralıyla herkes birbirinin yazdığını beğeniyor. Beğeniyor ama okumuyorlar. Bu yüzden kimin ne zaman ne dediğinden kimsenin haberi yok aslında. Haberi olmaması da bir bakıma iyi. Çünki kimse yeni bir şey söylemiyor. Yeni bir şey söylemenin vebali var. Hem dünya vebali var hem ahiret vebali. Gelgelelim aslında kimse vebalden çekinmiyor. Ahiret vebali kimsenin umuru değil. Dünya vebalini ise aşmanın yolu belli. Gücü elinde bulundurana razı olduktan sonra, onun hoşuna gidecek şekilde sonsuz konuşma ve yazma özgürlüğü var insanların.
Xxxx
Kültür-Sanat adına yapılan toplantılarda da aynı vebal tanımazlık sürüp gidiyor. Konuşmacılar ellerinde balta, ağaç budamaktan yorulmuyorlar. Çünki 40 dakika, bir saat balta salladıklarında en az bir asgari ücret alıyorlar. Ağızdan çıkan laf elfazı küfür. Ne söyleyenin, ne dinleyenin böyle bir endişesi yok. Ama siyasi akıma, lidere karşı hafif kavisli bir kelime söylendi mi ortalık toz dumana boğuluyor.
Xxxx
Ben de yazarım diye yola çıkan her kişi yazmaya devam ediyor. Aradan yıllar geçiyor. Dün yazdıklarına bugün baktıklarında ne kadar çok yanlış yaptıklarını görüyorlar. Sahi görüyorlar mı? Bakmıyorlar zaten. ‘Dün dündü, bugün de bugün’ deyip yollarına devam ediyorlar. Her ne kadar Mevlana Celaleddin ‘Dün geçmişte kaldı, bugün yeni şeyler söylemek lazım’ diyorsa da bozuk pilak gibi hep aynı notayı tekrarlayanlar da az değil. Bütün bu bocalamaların sebebi vebal tanımamaktır. Vebalden, mahşerden, mahşerdeki hesaptan iman sahibi olan insan hassas olur.
Xxxx
Yazılan her kelimenin, ağızdan çıkan her sözün hesabı var elbette. Ağızdan çıkan söz bir kere duyulur sonra uçar gider ama yok olmaz. Ulaştığı kulaklarda, zihinlerde varlığını sürdürür. Yazı ise bundan bin beter bir durumla insanı karşı karşıya getirir. Yazı durdukça, insanlık devam ettikçe, birileri o yazıya ulaştıkça vebal halka halka büyür, yayılır gider. Onu yazan ölmüş olsa bile durum değişmez. O kelimeden zarar gören her zihinin manevi borçlusu olunmaya devam edilir. İşleyen iyilik defteri gibi işleyen seyyiat defteri de olur.
Xxxx
Yazmak, söylemek kolay da vebalini çekebilecek misin? Dünyadaki vebalden kurtulmanın yolunu bulabilir insan. Güce biat edince vebalden kurtulur ama ahirette Allah’ın hesap gününde vebalden kurtulmanın yolu yok.
Efendim ne olacak, başkasının sözüdür. Ben sadece naklettim demekle vebalden sıyrılmak mümkün değil. Efendim ben iyi maksatla dedim demekle de işin içinden sıyrılmak mümkün değil. Herkes ağzından çıkanın elfazı küfür olup olmamasına, yazdıklarının Allah’ı inkear olup olmamasına dikkat etmek zorunda. Siz vebali tanımasanız da vebal herkesi tanır ve yakasına yapışır.
Hadi bakalım. Ben de yazdım, ben de yazarım diyerek konuşun yazın bakalım.