RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Yeni bir kitap

Recep Arslan Yenigün Gazetesi’nde aynı konuda yazılar yazmaktayım. Hayatımızda iki kelime mutluyum- üzgünüm, bu iki kelime etrafında düşünme üretmeye çalıştım. Bu düşünceler felsefi bir eserin muhtevasını oluşturdu. Daha once “Medeniyet Türkçesi” adlı kitabımı da bir yerel gazetede ve iki internet sitesinde günlük yazılar şeklinde yayınlamıştım. Aynı konu etrafında yazdığım için o yazıları biraraya getirdiğimde bence çok güzel bir eser ortaya çıktı. “Medeniyet Türkçesi” iddiası olan hem de çok iddiası olan dil üzerine yazılmış bir eserdir. 
O eserde Türkçe’nin hamasete, siyasete ve zübbeliğe kurban edildiğini anlattım. Gerçekten de Türkçe’nin başındaki üç bela budur. Hamasetle Türkçe’nin dünyanın en büyük dili olduğu iddiası tüm gülünçlüğüne ragmen sürdürüldü. Dil üzerinde siyasetçilerin yeni bir rejim kurmak amacı etkili oldu. Mensup olduğumuz medeniyetin tüm değerleri gibi kelimeleri de çıkarılıp atıldı. Onların yerine söyleyenlerin bile anlamadığı saylav, sayıştay, kamutay gibi kelimeler halka öğretilmeye çalışıldı. 
Öte yandan, bu yeni kelimeler kullanmak anlamında da eski ama çok eski kelimeler kullanılmak anlamında da züppeler ortaya çıktı. Hülasa her iki tarafta kendine bir imtiyaz üstünlük sağlamak amacıyla kimsenin anlamadığı kelimelerle yepyeni bir dil kurmaya çalıştılar. 
Şimdi bu yeni kitabımız bir takım kavramlar etrafında eski düşüncelerimizi tekrar test ederek aynı sonuca ulaşıp-ulaşmadığımıza baktık. Doğru zannettiğimiz çok yanlışlarımıza rastladık. Kitabın adı şimdilik üç ihtimalli. “Bir tutam feslefe, “hüznün özgül ağırlığı”, “mutluyum- üzgünüm” bu üçünden biri ya da bir teklif gelirse başka bir isimle yeni kitabımız yayın evine teslim edilecek. Bu kitabımızda ele aldığımız kavramlar şunlar. Mutluluk, üzüntü, keder, elem, acı, saadet, huzur, insaf, merhamet, şefkat, aile, aşk, sevgi, namus, medeniyet, kimlik ve kimlik çerçevesi kavramlar üzerinde düşündük. 
Ortalama Türk insanının zevkle okuyacağı bir feslefe kitabı olduğunu düşünüyorum. Kitabı yayın evine özel bir günde teslim edeceğim. 5 Eylül günü kitabım yayınevinde olucak. Yayınevi gerekli çalışmayı yaptıktan sonra kendi belirleyeceği bir takvimde kitabı basacak. 5 Eylül’ün özelliği nedene geliyor derseniz, beni kitap yazarı olmaya ikna eden yayınevinin kuruluş tarihi 5 Eylül’dür. Dolayısıyla, yaşgünü hediyesi olarak bu kitabımı yayınevine takdim edeceğim. 

Bilindiği gibi bir ay once “Süleyman Çelebi’den Günümüze 40 Yazar” adlı kitabım piyasaya çıktı. 40 yazarın 27’si, vefat etmiş, tarihin eski vey akın sayfalarında kalmış ama 13 tanesi halen yaşayan isimlerdir. Bu yazarların her biriyle etkileşim içinde oldum. Vefat edenlerin benim üzerinde bazılarının emekleri var. Cemil Meriç, İbrahim Hakkı Konyalı, Cemal Anadol, Tahir Kutsi Makal gibi isimler benim üzerimde hak sahibidirler. Bundan önceki vefat etmişler ise eserleriyle bana yön çizmişlerdir. Halen yaşayan yazarlar ise arkadaşlık ettiğim birlikte çay içip vatan kurtardığım kişilerdir. 

Yenigün Gazetesi’nde mutluyum, üzgünüm çalışması tamamlandıktan sonra da günlük yazılarıma devam ediyorum. Yine güncele girmiyorum tüm insanlık alemi için bütün müslüman alemi için bütün Türk dünyası için ve Türkiye için, yani esasında insan için düşünce üretmeye devam edeceğim. 
Değerli eski parlamenter Vehbi Sınmaz bey bana yanlış yere detector tutuyorsun dedi. Yani düşünce üretirken onun taliplerinin olup olmadığına bakmıyorsun demek istiyor. Haklı ama ben enerjimi muhatap var mı-yok mu, aramak yerine tüm enerjimi yeni düşünceler üretmek için harcamak istiyorum. Bu yüzden varsın detector maden olmadığını işaret etsin. Ben yolumda yürüyeyim nasibi olanlar istifade etsinler. 

 

<