YERİN DİBİNE SOKTUN; BUGÜNE KADAR BENİMANİ Mİ OLDUK ? -1-
Günümüz siyasetçilerinin eleştiriye tahammülü yok…
Ama hakaretler gırla gidiyor…
Hakaretleri de ciddiye alan yok gerçi... Yani siyaset bir garip oldu anlayacağımız…
Siyasi yaşamımızsın en renkli ismi Demirel’di kuşkusuz…5 kere şapkayı alıp giden 6 kerede dönen bir siyasetçiydi Demirel.. Şapkayı kimseye kaptırmadı ama, GAP’ı gaptırdı. (kaptırdı)
Giderken küsmedi, gelirken de zil takıp oynamadı… Zafer nutukları atmadı.
“Binaenaleyh” diye lafları birbirine doladı, dinleyeni ayakta uyuttu, bildiğini okudu…
Canı yaktıkları bile onu severdi. En ağır eleştiriler ona yöneltilmişti...
Binaenaleyh Süleyman Demirel en çok kullandığı sözcüklerden biriydi "Binaenaleyh". Tarihe geçen "Binaenaleyh"li bazı sözleri hala kulaklarda : Binaenaleyh, öküzün altında buzağı aramanın manası yoktur.
Binaenaleyh Türkiye'nin altı çürüktür, Türkiye'nin altı çürüktür diye bırakıp gidecek değiliz, bununla yaşamasını öğreneceğiz. (17 Ağustos deprem sabahı) Binaenaleyh, yollar yürümekle, meydanlar konuşmakla aşınmaz
Binaenaleyh dünün güneşiyle bugünün çamaşırı kurutulmaz…
Öyle şeyler söylerdi ki anlamını çözmek imkansızdı..
Demirel'in uzun siyasi yaşamı boyunca Nazmiye Demirel'de hep yanındaydı. Nazmiye Demirel 1950'li yıllarda kendi arabasıyla Ankara caddelerinde gezdiğinde ülke çalkalanmıştı. Daha sonra o dönem hayretle karşılanan bu olay için "Kendi arabamı kendim kullanırım" demişti.
Evin kapısı ise her dönemde, misafirlere açıktı. Güniz sokak ve Demirel'in evi, merkez sağ siyasetin adeta sembolüydü.
GAP Demirel'in en önem verdiği projelerden biri GAP'tı. "GAP'ı gaptırmam" sözüyle hatırlanıyordu. Ancak Şanlıurfa'da, 40 yıldan bu yana Güneydoğu Anadolu Projesi'ne (GAP) emek veren siyasilere, bürokratlara, akademisyenlere, eski ve yeni kurum çalışanlarına GAP İdaresi Başkanlığı tarafından plaketle 80 kişi ödüllendirildiğinde Demirel unutuldu. Demirel'in törende unutulması hayal kırıklığına neden olmuştu. Ama o yine üzüntüsünü dışa vurmadı.
Demirel son günlerinde artık babalığa kadar terfi etmişti…
Onu Morrison Süleyman’da dediler, Rahmetli Ergin Konuksever 15 gün “Çoban Sülü” diye röportaj yayınladı… O buna bile teşekkür etti;
Yıl 1969. Süleyman Demirel çiçeği burnunda bir Başbakan. O sırada Günaydın gazetesinde çalışan Ergin Konuksever, Demirel'in İslamköy'e gideceğini duyunca soluğu İsparta'da alır. Köylülerle birlikte saatlerce Demirel'i bekler ama gelen giden olmayınca kahvedekilerle sohbete koyulur. Köylü Efe Dayı, `Ben İslamköy'ün çobanıyım. Demirel'i koyun otlatmaya götürürdüm' deyince gazetecinin kafasında şimşek çakar. Bu kez Demirel'in gelişini bir tarafa bırakıp, Başbakan'ın arkadaşlarının izini sürmeye başlar. Nüfus müdürlüğü, okuduğu okul derken tam 5 gün İslamköy'de kalır. Demirel'in babası Yahya Bey ile Ümmühan Hanım onu el üstünde tutarlar. Müthiş fotoğraflar ve yazı hazırdır artık. Demirel'in çobanlık yaptığını o kamuoyuna duyuracak, Başbakan'a `Çoban Sülü' ismini ilk kez o takacaktır.