Yine beyaz cehennem...
Malum tekerleme yine doğrulandı...
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır...
Eskiler bilge kişilermiş. Sanki hepsi merterolog gibi bu tekerlemeye sahip çıkmışlar..
Her mart bir sürprizi yaşıyoruz..
Ve İstanbul yine kara teslim...
Bu kez İstanbullunun ağzı yanmış olacak ki; sokağa kendi aracıyla çıkan da pek yok...
Devlette önlem almış, bazı görevlilere "idari izin" vermiş...
Özel sektör çoktandır; zaten "evden çalışma" sistemine geçti, Pandemi, çalışma yaşamına ve iş dünyasına yeni bir ufuk açtı...
Üretim dışı çalışana yani büro elemanlarına "evinize gidin oradan çalışın" diyor...
Bu iş dünyası için hemen zaman hem mekan hem de büyük ekonomik kazanç anlamına geliyor...
Çalışan için servis derdi yok, büro masrafı yok yemek masrafı yok...
Bir tek patronun patronluk taslayacağı alan kısıtlanıyor o kadar..
Evet... İstanbul yine kara teslim...
Ama bu kez trafik pek sıkışmadı. Buna kar esareti kadar akaryakıt fiyatlarının 1.5 doları aşmasınında bir etkisi var mı acaba?
Daha 20 gün önceden kar yağışının haberi verildi, hem de insanı ürküten açıklamalar yapılarak kar haberiyle adeta bir kabus senaryosu yazıldı...
1987 mart ayı İstanbul için kabus gibi günlerdi, en azından kaynaklar böyle yazıyor..
Kayıtlara göre; 1987 yılında, 3 Mart'ı 4 Mart'a bağlayan gece Balkanlar üzerinden gelen soğuk hava kütlesi önce Trakya'yı ardından tüm yurdu etkisi altına aldı. Soğuk hava ve kar yağışı yüzünden hayat adeta felç oldu. İstanbul'u da donduran soğuklar, 1987'nin 5 Mart, 6 Mart ve 7 Mart tarihli Hürriyet gazetesinde de üç gün üst üste manşet olmuştu. Şubat ayında başlayıp, mart ayına kadar devam eden 1987 kışı İstanbul'u da buza çevirmişti. İstanbul'da Mart ayında 18 saat aralıksız kar yağmış ve kar kalınlığı 1 metreyi bulmuştu.
İşin ilgiç yanı karın yağdığı günlerde birbirine yakın. 1987'de 3 Mart'ı 4 Mart'a bağlayan gece başlayan kar, bu kez üç gündür aralıklarla yağıyor...
İstanbul yine beyaz cehennemi yaşıyor...
Ve ilginç şey; hala akıllanmamış gözüküyoruz...
Kar yolları kapatırken devletle belediye arasında "seninin yolun benim yolum" kavgası sürüyor...
Kısaca İstanbul kar üzerinden yapılan siyasete kurban gidiyor..
Bu kavga bu kez pek dillendirilmiyor; nedeni ise Ukrayna'da süre gelen anlamsız katliam gibi savaş...
Yani hayatın bu acımasız akışı hız kesmiyor...
Yağ yok, ekmek kıtlığı kapıda... Elektrik faturaları hala can yakıyor.. Doğalgazı kullanmaya bile korkar olduk...
Of.. Offf....
Hem hayat pahalılığı, hem savaş kıtlığı birde bu çile çekilmiyor..
İşimiz duaya kaldı... Allah daha beterinden saklasın..