RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Yol sonsuz ama…

Bir yol var, üzerinde, içinde yürüdüğümüz. Bazan koştuğumuz, bazan duraksadığımız, nefessiz kalacak kadar hızlı olduğumuz, durup dinlendiğimiz bir hastane odasında, bir yol işte gidiyoruz.
Kimi zaman çıkış kimi zaman iniştedir yolculumuz. Kurallara uyulduğunda yol sıkıntılı değil. Ama kurallara uymak yeterince sıkıntılı. Öyle çok kural var ki yolun tüm cazibesini alabildiğine güçlük haline getiriyor. Yolun, sonsuzluğa giden yolun sıkıntısızlığı insanı şaşırtır bile. Gelgelelim kurallar. Hele bir de İlahi kuralları yok sayıp insanlar kendi kendilerine kurallar koyduklarında, sonra da o kurallara uymamayı adet haline getidiklerinde. İşte hayatın tüm karmaşasının asli sebebi.

Xxxx

Sultan Fatih acaba genç olmasaydı, istekli, azimli, inançlı olmasaydı, Peygamberi müjdeye inanmasaydı, gemileri karada yürütebilir miydi diye hep sormuşumdur kendime. İnanmazsanız başarmanız olanaksız.

Xxxx

Kimi binalara, etrafındakilere göre daha gösterişli olan binaların kapısına, başka komşuları kıskanmasın, mal sahibi de kibirlenmesin diye bir ibare yazılırdı. ‘Mülk Allah’ındır’. Şimdilerde bu geleneği terk ettik, hatta böyle bir geleneğimiz olduğunu bile unuttuk. Gök delmeye devam ediyoruz. İnsanlar birbirinin üstünde, kopya hayatları yaşıyorlar. 

Xxxx

Sahi biz sonsuzluğa götüren yolda, bir ara girip çıktığımız  zaman nehrinde bir şeyin sahibi olabilir miyiz? Bence, bence değil esasında kimse bir şeyin sahibi değil. Hatta kendinin bile. Kendinin sahibi olsaydı insan, asla yüzünün buruşmasına, kaslarının sarkmasına, saçlarının pamuk tarlasına dönüşmesine izin vermezdi. Kimse hiçbir şeyin sahibi değil. Sadece belli bir zaman diliminde hayat denen oyunun rolcüsü olarak var oluyor ve yok oluyor.


Xxxx

İyilik de kötülük de hayatımızda topyekün değildir. Her gün onu taksit taksit alırız ya da veririz. Her nefes bir taksit zamanıdır. Bir yere gelinir ki nefes almak ister insan, alamaz. Çırpınır, nefes alabilmek için şuursuzca, mantıksızca çırpınır, başkaları da yardım etmek için telaşa kapılır. Sağlık kurumları, o kurumların çalışanları da kolları sıvar. O alınamayan nefes çoğunlukla alınamaz ve zaman nehrinin kenarında bir ağaçlıklı alana bırakılır beden.

Xxxx

Bugüne kadar hiçbir ruh mezara konulamadı. Ağaçlar arasında, yeşil gölgelikte yatan bedendir hep. Ruh, bedenden ümidini kestiğinde onu terk eder. Bazan beden tüm organlarıyla yetersiz hale gelir, ruh o zaman da çıkar gider, bazan da bedende her hangi bir eksiklik, yetersizlik söz konusu olmadığı halde, zaman dolduğu için ruh, içinde oturduğu bedeni terk eder. Ruh, bedeni mekean olarak kullanan bir ulvi misafirdir.

Xxxx

Yol sonsuza gider ama, o yoldaki hiçbir insan yolun başından-sonuna kadar  gidecek değildir. İnsanın beden ve ruh ikilisinin o sonsuzluk yolunda ne kadar gidecekleri, Yaratıcı’nın takdiridir. O takdire ne artırmak yönünde, ne de azaltmak, tesir etmenin yolu yoktur. Bunu her ruh bilir. Ama hayatın tadı alınsın diye tadları algılamak için verilen duygular, nefis, kendince bu yolda şu kadar gidip, şunları yapmayı arzular. Boş arzular. Bazan da o arzulara ulaşılır.


Xxxx


Yolun sonsuzluğu içinde gidilecek bir hedef var elbette. Tüm ruhlar, bedenleri giyip yeryüzüne geldikten sonra, tüm ruhlar bedenleri bırakıp geri çekildiklerinde, günün birinde, zamanın bir noktasında bir sur sesi duyulduğunda, kıştan sonra ilk baharın değişikliklerinin görülmesi gibi, terk edilen bedenler, tekrar aynı ruhlar tarafından, yattıkları yeşil gölgeliklerdeki mekeanlarından giyilerek, bir arada toplanacaklar. Oraya mahşer yeri diyor İlahi kitaplar. Sonsuzluk yolunun belli bir durağı mahşer yeri. Orada işler hesaplandıktan, alış-verişler tamamlandıktan sonra sonsuzluk yoluna devam edilecek.
Dünya hayatında nefesimizin kesilmesi hiç kimse için güzel değildir. Ama asıl olan, beka yolunda, sonsuz yolda dilerim hiçbir insanın nefesi kesilmesin.

 

 

<