Yolcu / ' BAYRAM SİZE KURBAN OLSUN!'
A ha, Bayram da geçti.
Yo, hayır; hayal penceremin önünden geçen bizim Bayram’dan değil, ömrümün son dördüncü çeyreğinden geçen bir kurban bayramından söz ediyorum.
Evden uzakta, tatil bölgelerindeki otellerde bayram geçirenlerden değilim. Zaten böyle bir bayram icat olundu olalı bayramların da tadı kaçtı. Bayramlaşma bitti gibi.
Gerçek bu olsa da sanal ortamda bayramlara, misafir gelmese de şeker, baklava alınmaya devam ediliyor. Çocuklara bayram harçlığı için bir kenara bozuk paralar ayrılıyor. Kesilmişse fakirin kurban payı buzdolabın bir köşesinde bekliyor.
Bir çok emekli gibi, ben de bayram alışverişimi, semt pazarlarından yapıyorum. Glikozla tatlandırılmış baklava, bayram şekeri almıyorum. Almama da gerekyok zaten. Bayramlaşmaya gelen kalmadı. Komşular birbirleriyle selamlaşmaktan korkuyordu. Akrabalar birbirini tanımıyor, aile büyüklerinin bir, yoksulların kapısını açan yoktu.
Zaten geçen bayramda aldığım bayram şekeri ile kolonyam olduğu gibi duruyor. Çocuklara dağıtacağım bayram harçlıklarını çoktan harcadım. Kapıları çalan çocuklar yok.
Eski bayram anılarıyla nostalji yapmayalı da hayli zaman oldu. Bayramın geldiğini pazar, market tezgahlarına dökülen rengârenk şekerlerden anladım.
Mahalleden komşu çocuğu Agop ile bayramlarda el öpmeye gittiğimiz günleri bazı bazı. Yaşlanınca insan dün yediğini unutuyor ama çocukluk günlerini unutmuyor .
Çocukluk günlerimin bayramı sufellez çayırında kurulan dönme dolaplar, yerleşimin meydan okuyan motosikletler, ip cambazları, kılıç yutan hokkabazlar, altı balık üstü insan deniz kızıydı.. Beşi yirmi beş kuruşahalkalar, çarkı felekler, atışa hazır havalı tüfekler demekti.
Buharlı banliyö trenleri meyve bahçelerinin aralarından oflaya puflaya sisler içinden geçiyor. Ermeni Çekem’in evinin önünde küpler güneşlenir.Tren burada yolcusunu toplayarak istasyona doğru yol alır.
Çamura batmış at arabaları burada yıkanıyor, temizleniyor, süsleniyor. At arabaları sıra sıra , sıralarını bekliyor...Zanaatkârlar, berber dükkanlarının yanındaki boş parselde arabaları süslüyor...
Geçen gün çocukluk günlerimin nalbantını aradı gözlerim. Adını unuttuğum bir hanın girişinde. Berber dükkanı yan yanaydı. Nalbantını atın eşeğin topuğunu kucağına çeker ağzında tuttuğu çivilere atın ayaklarını nallardı. Berber dükkânı berberiyle aynı kalmış. Hiç değişmemişler.
Hayal penceremin önünden geçen Bayram’a gelince ; o sonunda yapacağını yapmış, masatla bıçağın yerini şaşırmış sol işaret parmağını kesmiş. Komşu karılar bu hali görüp ah vah edince;
-Bir parmak nedir ki? Bayram size kurban olsun, demiş sonra İstanbul’a gitmiş.
Bir komşu onu 15 Temmuz darbe girişiminde karşı yapılan halk hareketinde görmüştü. Mahalli tarihçilere inanmak gerekirse o 15 Temmuz gecesi tankları yumrukluyor, tankların altına yatıyor, üzerine bayrak çekiyormuş.
Rivayete göre, demokrasi mitinglerinde aynı anda, ayrı ayrı alanlarda Bayram’ı bayrak sallarken görmüşler. Elinde bayrağıyla halkı ajite ediyor, şöyle bağırıyormuş:
-Bayram bu vatana kurban olsun!
Bir anda bir çok yerde görünmekmümkün müdür? Bence mümkündür. Zira atalarımızdan kalan eski yazmaların kenarlarıbu tür olaylarınşerhleri ile doludur.