Yolcu / ERİMİŞ SAATLER, İYİ BİR ADAM, KEDİLER, KÖPEKLER , MARTILAR, KARGALAR...
Üsküdar’ın uluları vardır. Haklarında kitaplar yazılmış, adları şehrin hafızasına nakşedilmiştir. Bunlar erdemli insanlardır. Bunlara İstanbul efendisi derler.
Gösterişsiz semtlerde , şimdilerde artık yok olmuş konakların üzerine dikilmiş kırk elli yıllık asansörsüz apartmanların zemin veya bodrum katlarında eski zaman anılarıyla yaşarlar.
Var ise oğulları, kızları, torunları ,bazı bazı gelip bayramda seyranda onları ziyaret edip gönüllerini alırlar. İki üç gün de olsa buralara şenlik ve canlılık getirirler. Sonra her şey eski haline döner, zaman durur.
Pencere kenarlarına iliştirdikleri saksılardaki çiçekler sessiz sakin; kaldırımlardan geçenlerin adımlarını seyrederler.
Ahir ömürlerini ekseriyetle pencere aydınlığında Kur’an okuyarak geçiren bu insanlar genellikle memuriyetten emeklidirler. Verdiği nimetler ve sağlık için Yüce Yaradan’a şükrederler.
Ellerindeki üç beş kuruşun bir kısmını yoksul hakkı olarak ayırır, gizliceihtiyaç sahiplerine verirler.
Kimseye borçları yoktur. Apartmanın aidatını, kalorifer , kapıcı paralarını ilkin onlar öderler. Komşularıyla iyi geçirirler. Güleryüzlü insanlardır. Efendi olduklarından “efendim” siz konuşmazlar. Halleriyle büyük ve sırlı insanlardır.
***
Efendim ,ben de Üsküdar’ın mazbut, kendi halinde emekli ailelerinin oturduğu, kibar hanımefendi ve efendileriyle meşhur eski bir semtinde oturuyorum.
Bir yanda kara servileriyle Karacaahmet sakinleri, diğer yanda semtimizin efendi insanları, küçük esnafı ile namazgahı mekan tutmuş kedi, köpek,martı ve kargalarıyla barış içinde bir arada yaşarız.
***
Her sabah o iyi adamı görürüm elindeki poşetlerle...
Hayır ve bereketin dağıtıldığı sabahın erken saatlerinde işe gitmek için yola çıktığımda bir adam elindeki poşetteki sakatatların , etleri Salvador Dali’nin sanki Erimiş Saatleri gibi namazgâha serer. Bunlar hayvanatın kısmetleridir. Kedi köpek, karga ve martılardan oluşan güruh uçarak koşarak adamı izler.
Soluk benizli , zayıf, uzun boylu , kamburlaşmiş bu adam bütün gösterişsizliğiyle nafiyeden(?) bir eski memur ve iyi bir adamdır; bir İstanbul efendisidir.
Adam, uzun kollarını çemirlemiş, neşeyle uçana, koşana, kaçana dağıtımını yaptıktan sonra elini kolunu yıkar, dar bir sokağa saparak orada kaybolur...
Ardından koşar, sokağın içine bakarım; sabah aşağılara sis çökmüş adam sanki yer yarılmış içine girmiştir...