CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

Yolcu / FETÖ KORKUSU…

Cemaat ,  FETÖ  olmadan önce 28 Şubat  günlerinden bir gün, bunların okullarından birine yolum düştü. Öğle zamanıydı. Bir öğretmene okulun  mescidini sordum. Önüme düştü, bodrumda penceresi , havalandırması olmayan bir odaya götürdü. Işığı yaktı;
-işte burası, deyince  donakaldım;  mescit tuvaletin arkasında, ne havalandırması, ne  penceresi vardı. 
-Neden bu kadar korkuyorsunuz? İnsan Müslüman bir ülkede ibadetini saklar mı? Abartmıyor musunuz?  dediğimde  tatminkar bir cevap alamamıştım.
Saklanmak, sinik tavır,  takiyecilik bunların genel karakteriydi. Hep saklanmışlardı.  Öğretmenler başörtülerini çıkarıp başlarına  peruk takıyorlar, peruklar eğreti duruyor, zaman zaman komik durumlar ortaya çıkıyordu. Afacanlar, öğretmenleri bacak bacak üstüne atıp  bacakları göründüğünde  kulaklarına gizlice;
-Öğretmenim bacakların görünüyor! dedikleri gibi ;
-Öğretmenim peruğun düştü , diye uyarıyorlardı.
**** 
Bir arkadaşım çocuğunu bunların okuluna yazdırdı. Annesinin nazlısı tek çocuk okula gitmek istemiyor, nazlanıyor ,hatta  her sabah ağlıyordu.  İlk gün korkusu deyip geçiştirdiler. Ne var ki , günler haftalar geçtiği halde çocuk ağlamaya , okula gitmeye direndi.   
Okul  müdürüne danıştılar. Müdür  akıl verdi;
-Çocuğunuzu bir psikologa götürün !..
 Çocuğu psikoloğa götürdüler.  Psikolog gerekli testleri yaptırıp resimler çizdirdi, önüne legolar  yığmış , sonunda ;
-Çocuğunuzun bir şeyi yok! dedi.
Aradan günler , haftalar geçti. Ağlamalar devam etti. Küçük çocuk ile velisi doktor doktor geziyorlardı.
 Veli sonunda  öğretmeni psikoloğa götürmeye karar verdi.Önde sinirden damarları kabarmış   kız kurusu genç  öğretmen  , arkada  veli ve çocuk yola düştüler.  Öğretmen zayıf, sinirli, hırslıydı. Kendi sınıfını  diğer sınıflardan  önce okutmak istiyor, bu sebeple minik çocukları  sıkıştırıyordu. Kulaklarını çekiyor  ,hatta bazı duyumlara göre sıra dayağına çekiyordu.
Profesör doktor psikolog da problemli bir adamdı. Kısa boyu ile titri birbirini tutmayan  içe kapanık biriydi. Devamlı başı önde gezen,kimseye selam vermeyen bir adamdı. 
Öğretmeni içeri alıp uzunca bir süre dinlemiş.  Önündeki kağıtlara bir takım  yazılar yazıp çizdikten sonra konuşmuş;
-Tamam, bir şey yok. Okul korkusu ! demiş . Öğretmen de yüzü al mor, psikoloğun odasından çıkıp veliye nisbet edercesine;
-Bak ben haklı çıktım. Sorun bende değil,   demiş.   Bu işten bir şey anlamayan veli , çocuk boynu bükük eve dönmüşler.  
***
Ne yapsalar nafile!  Çocuk ana babasının gözünün içine bakarak ve ayağını yere vurarak;
-  Gitmem de gitmem! Ben okula gitmeyecem ! diyormuş. 
-  Seni devlet okuluna gönderelim,teklifine de  sinirlenip;
-  Hayır! Ben devlet okuluna da gitmem! Orası çok kalabalık! Benden kurtulmak istiyorsunuz öyle mi?  diyor başka bir şey demiyormuş.
Muska yazan nefesi güçlü  bir hocaya gitmişler.  
Hoca elinde evirip çevirmekten sayfaları  porsumuş gizli ilimler kitabına  danıştıktan sonra çocuğun korktuğuna hükmetmiş.  Küçük bir ücret mukabilinde bir muska yazıp  hoca ,veli ve çocuk  derin bir kuyuya atmışlar.  
***
Aradan zaman geçmiş. Nafile ! Okul korkusu devam etmiş. Zavallı  veli müdüre gidip;
- Sınıfını mı değiştirsek? deyince  çocuk itiraz etmiş; 
- Ben sınıf arkadaşlarımdan ayrılmam!   diye ayağını bastırmış.Müdür  de veliye  sinir bozucu o teklifte bulunmuş;
- İyisi mi siz çocuğunuzu özürlüler okuluna veriniz , deyince  velinin  başına kan hücum etmiş;
- Neden? demiş veli.  Müdür;
- Neden olacak çocuğunuz devamlı  ağlıyor !  deyince   tepesi atmış ;
- Sizin Fetullah hocanız da devamlı ağlıyor.  Fetullah  Hocanız da mı özürlü ? karşılığını vermiş. 

***
Yavrucağıza  ne “bak  yapma, okula git cahil kalırsın'  uyarıları  ,ne psikolog tavsiyeleri,ne hocaların muskaları  fayda etmiş. Bu  ahval içinde günler günleri kovalamış.
***
Günlerden bir gün çocuğun  gene  ağlaması tutmuştu. Pedagojik formasyonu olmayan ,düşük ücret baskısı altında yaşayan  fakir öğretmen ne yapacağını şaşırmış. Pat! diye yere düşüp bayılmış. 
Uzun tırnakları kulak memelerinde iz yapmış minikler  hemen öğretmenlerinin  başına üşüşüp ''öldü mü'' demişler. Afacanın biri elini öğretmenin ağzına tutmuş ;
-Ölmemiş , ölmemiş ; soluk alıyor , demiş. 
Öğretmenler koşup gelmişler ; suyla kolonyayla gelip yüzünü gözünü yıkamışlar.
Ağlayan çocuk korkmuş bir daha ağlamamış, içinden de ;
-Oh iyi ettim.Bir daha bizleri dövmez !  diyormuş.
Meğerse  öğretmen okumada gecikenlerin minik ellerine yaş kızılcık sopasıyla vuruyor. Uzun tırnaklarını kulak memelerine bastırıyor, tehdit ediyormuş; 
-Anne babalarınıza söylerseniz sizi öldürürüm! diyormuş.
***
Evet ,bu okullarda FETÖ çocukların kişiliklerini böyle öldürmeye çalıştı. Zeki- zeki olmayan diye ayırımlar yaptı. Velilerin mesleklerine,varlıklarına  göre imtiyazlı   sınıflar yaptı. Zeki,orta zekalı diye ayırımlar yaparak   küçük yürekleri incitti . 
Küçük beyinler adaletsizlikle ilk burada tanıştılar. Bu  da onlarda  hayatları boyunca sürecek bir dizi travmaya  yol açacaktı.
Geçen günlerde  ibretle yaşadığımız üzere, FETÖ   bu okullardan yetişenleri örgüt çıkarları için  kullanmayı , çıkarılacak bir iç savaşta  ülkenin kapılarını haçlılara açmayı planlıyormuş.
Ne var ki, FETÖ ,tanklara, toplara, uçaklara karşı  göğsünü siper eden bu asil milleti tanıyamamış,gücünü hesap edememiş…Ve her şeyin üzerinde Allah’ın da bir hesabı olduğundan  habersiz… 
Şairin dediği gibi ; ''Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır.'' 
         

 

<