Yolcu / 'HASTA HAKLARI' BULUNUR!
Malumu olduğu üzere hastane duvarlarında çerçevelenmiş levhanın başlığı şöyledir: HASTA HAKLARI..
Levhada bir çok hak sıralanmış ancak hasta özgürlüğü yok! Bu nasıl,demeyin; başıma geldiğinden
biliyorum.
İstanbul’da bir özel hastaneye yakamı kaptırdımdı geçen gün. Hastanede bir gece kalmam icab ettiydi.
Hastaneye girdim, baktım pijamamı unutmuşum. Hastane havlu ,terlik filan vermiyor. Akşamın karanlığı
daha çökmemiş.
-Temin edip döneyim,dedim.
Evladım yaşımdaki hemşire kapıyı kilitleyip önüme geçti. Kollarını birbirine kavuşturdu, kaşlarını çattı.
-Hayırdır! dedim.
-Dışarı çıkamazsın ! dedi.
-Nasıl yani? Diye sordum.
-Nasıl olacak? Dışarı çıkamazsın! Başına bir hal gelse ben sorumluyum,dedi.
Canım sıkıldı. Karşımda dikelen sinirden ibaret,zayıf bünyeli hemşireye inadına ;
-Gardiyan mısın? dedim.
-Evet,gardiyanım! Dedi. Sinirimden güldüm.
Kabul edilemez bu cevap,hastane bürokrasinin bir çok basamağı aşıldıktan sonra ,yumuşatıldı ve dışarı
çıktım.
Hasta olsam da ,sözüm sağlam; söz özürlü değilim. Bu ısrar karşısında kağıt havlumu,pijamamı aldım,
fazla oyalanmadan hastaneye döndüm. Gözleri yollarda kalan personeli rahatlattım.
Oda çift kişilik. Oda arkadaşım yetmiş yaşlarında hanımıyla gelmiş. Zavallı refakatçi hanımı sandalyede
uyukluyor.
Bana tahsisli sandalyeyi ,refakatçi hanıma verdim. Refakatçi yaşlı teyzemiz geceyi iki sandalye üzerinde
geçirdi. Bundan hiçbir personel rahatsız olmadı.
Bir gün bir geceden sonra dışarı personelin şefkati (?) ve anlayışı çerçevesinde tekerlekli sandalye ile
dışarı edildim. Taksiye binip oradan uzaklaştım.
Allah’ın bildiğini kuldan neden saklayayım? Eksikliklerinizi ilgili makama şikayet edeceğim ihtarını
kendilerine bildirmiştim. Geçtim internete Sağlık Bakanlığı’nınHasta Başvuru Bildirim Sistemi(HBBS)
sayfasına girdim. Sayfa, şikayet için üye olmamı istiyordu. Birden çok deneme yaptım. Bir türlü giremedim.
Alo 184’ü aradım. Yüzseksendört,yani müşteri hizmetleri bunu şu aklı verdi:
-Bir başka bilgisayarda deneyin,dedi. Evde ikinci bir bilgisayarım olmadığından sayfaya giremedim.
Dolayısıyla teşebbüsüm akim kaldı.
Yukarıdaki durumun mantıklı cevabını aramak için birkaç gün sonra tekrar hastaneye gittim. Hastane
Başhekimi yerinde yoktu. Başhekim yardımcısı, telefonla uzun uzadıya konuştuktan sonra bana döndü.
-Sen haksızsın! Biz haklıyız! Dedi. Devamla “ Biz kanuna ,yönetmeliğe uyuyoruz,dedi. “Yola
çıktın;yolda bir araba sana çarptı! Soluğu savcının önünde alırız! Dedi. Cevaben ben de;
-Ben de hukuka uyuyorum! Dedim.
Kilolu hastane başhekim yardımcısı kilodan nefes nefeseydi.
-Demirbaşlara gelince( eski ve yıpranmıştı) sizden bol para alacağız ki, demirbaşları yenileyelim. Sizlere
daha iyi hizmette bulunalım,dedi.
-Hastaya gelince … Hastaya bir taahhüt imzalatıp ,dışarıya salabiliriz; o zaman olur,dedi
Başhekim yardımcısı zımnen de olsa hizmet kalitesinin düşüklüğünü kabul ediyordu. Ve bu da bir şeydi.
Evde ikinci bir bilgisayarım yoktu. Şikayet edememiş, aradığım cevabı bulamamıştım.Tansiyonum
yükselmişti. Kalktım bir tas su içtim.
Bir ara televizyona gözüm ilişti.Sayın Sağlık Bakanı,daha önemli hususlarda demeç veriyordu. Hiç
olmazsa özel hastanelerde kalite konusunda denetim yaptırsa!
Bir resimli romanın kareleri gibi o günkü yaşadığım olaylar gözlerimin önünden geçti. Düşündüm:
-Hastaya tutuklu gözüyle bakılmazsa…
-Hastanın sinirden,duygudan kalpten bir varlık olduğu düşünülse. ..
-Hastaya bir eşya gibi bakılmasa…
-Bu hususlarda ,iç hukuk yolları tüketilmeden gidilen AİHM gibi bir kuruluş olsa…
Uyumuşum…