CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

Yolcu / 'HASTA HAKLARI' BULUNUR!

Malumu olduğu üzere  hastane duvarlarında  çerçevelenmiş  levhanın başlığı şöyledir: HASTA HAKLARI..

Levhada  bir çok hak sıralanmış  ancak hasta  özgürlüğü  yok!  Bu nasıl,demeyin;  başıma geldiğinden 

biliyorum. 

İstanbul’da  bir özel hastaneye yakamı kaptırdımdı geçen gün. Hastanede bir gece kalmam icab ettiydi.

Hastaneye girdim, baktım pijamamı unutmuşum. Hastane havlu ,terlik  filan vermiyor. Akşamın karanlığı 

daha çökmemiş.

-Temin edip döneyim,dedim.

Evladım yaşımdaki hemşire kapıyı  kilitleyip önüme geçti. Kollarını birbirine kavuşturdu, kaşlarını çattı.

-Hayırdır!  dedim.

-Dışarı çıkamazsın ! dedi. 

-Nasıl yani? Diye sordum. 

-Nasıl olacak? Dışarı çıkamazsın! Başına bir hal gelse ben  sorumluyum,dedi.

Canım sıkıldı. Karşımda dikelen  sinirden ibaret,zayıf bünyeli hemşireye inadına ;

-Gardiyan mısın? dedim.

-Evet,gardiyanım! Dedi. Sinirimden güldüm.

Kabul edilemez bu cevap,hastane bürokrasinin bir çok basamağı aşıldıktan sonra ,yumuşatıldı ve dışarı 

çıktım.

Hasta  olsam da ,sözüm sağlam; söz özürlü değilim. Bu ısrar karşısında  kağıt havlumu,pijamamı  aldım, 

fazla oyalanmadan hastaneye döndüm. Gözleri yollarda kalan personeli rahatlattım. 

Oda çift kişilik. Oda arkadaşım yetmiş yaşlarında hanımıyla gelmiş. Zavallı refakatçi  hanımı sandalyede 

uyukluyor. 

Bana tahsisli sandalyeyi ,refakatçi hanıma verdim. Refakatçi yaşlı teyzemiz  geceyi  iki sandalye üzerinde 

geçirdi. Bundan hiçbir personel rahatsız olmadı.

Bir gün bir geceden sonra dışarı personelin şefkati (?) ve anlayışı çerçevesinde tekerlekli  sandalye ile 

dışarı edildim. Taksiye binip oradan uzaklaştım.

Allah’ın bildiğini kuldan neden saklayayım?  Eksikliklerinizi  ilgili makama  şikayet edeceğim ihtarını 

kendilerine bildirmiştim. Geçtim  internete Sağlık Bakanlığı’nınHasta Başvuru  Bildirim Sistemi(HBBS)  

sayfasına girdim.  Sayfa, şikayet için  üye olmamı  istiyordu. Birden çok deneme yaptım.  Bir türlü giremedim. 

Alo 184’ü aradım. Yüzseksendört,yani müşteri hizmetleri  bunu şu aklı verdi:

-Bir başka bilgisayarda  deneyin,dedi.  Evde ikinci bir bilgisayarım olmadığından sayfaya giremedim. 

Dolayısıyla  teşebbüsüm akim kaldı.

Yukarıdaki durumun  mantıklı cevabını aramak  için birkaç gün sonra  tekrar hastaneye  gittim.  Hastane 

Başhekimi yerinde yoktu. Başhekim yardımcısı, telefonla uzun uzadıya konuştuktan sonra bana döndü.

-Sen haksızsın!  Biz haklıyız! Dedi. Devamla “ Biz kanuna ,yönetmeliğe uyuyoruz,dedi.  “Yola 

çıktın;yolda bir araba sana çarptı! Soluğu savcının önünde alırız! Dedi. Cevaben ben de;

-Ben de hukuka uyuyorum! Dedim.

Kilolu hastane başhekim yardımcısı kilodan nefes nefeseydi.

-Demirbaşlara gelince( eski ve yıpranmıştı) sizden bol para alacağız ki, demirbaşları yenileyelim. Sizlere 

daha iyi hizmette bulunalım,dedi.

-Hastaya gelince …  Hastaya bir taahhüt imzalatıp ,dışarıya  salabiliriz; o zaman olur,dedi

Başhekim yardımcısı  zımnen de olsa hizmet kalitesinin düşüklüğünü kabul ediyordu. Ve bu da bir şeydi.

Evde ikinci bir bilgisayarım yoktu. Şikayet edememiş, aradığım cevabı bulamamıştım.Tansiyonum 

yükselmişti. Kalktım bir tas su içtim. 

Bir ara televizyona gözüm ilişti.Sayın  Sağlık Bakanı,daha önemli hususlarda demeç veriyordu. Hiç 

olmazsa  özel hastanelerde kalite konusunda denetim yaptırsa! 

Bir resimli romanın kareleri gibi o günkü yaşadığım olaylar gözlerimin önünden geçti. Düşündüm:

-Hastaya tutuklu gözüyle bakılmazsa…

-Hastanın sinirden,duygudan kalpten bir  varlık olduğu  düşünülse. ..

-Hastaya bir eşya gibi bakılmasa… 

-Bu hususlarda ,iç hukuk yolları tüketilmeden gidilen AİHM gibi bir kuruluş olsa…

Uyumuşum…

<