Yolcu / HUZUR EVİNDE…
Rahmetli anam, bir gün şehrimizin Beylerderesi mevkiinde bulunan huzur evini merak etti.
-Oğlum beni oraya götürsene , dedi.
Babam ahirete göçeli on yıl olmuş, yalnızlık yüreğine oturmuştu.
İyi huylu vefakar bir insandı babam. Bir gün olsun anama yüksek sesle konuşmamış, onu incitmemişti.
Anam otoriter bir insandı. Öyle olur olmaza he demez, gereği neyse yapardı. Dedikodusu sözü lafı yoktu. Ne var ki, hastanelerden de gözünü açamadı. Yeri cennet olsun babam, ona hep müşfik davranıp;
-Buyur hatun, derdi.
Vakit yaklaşıp Çağrı meleği evimiz çevresinde dolaştığında yakın anacığımın dilinde ;
-Neyleyim köşkü sarayı / İçinde salınan yar olmayınca, şarkısının bu iki dizesi yer eder olmuştu…
O kendini hep gurbette hissetmişti. O yeryüzü gurbetinde garip,öksüz gibi… Seneler geçip,sevdikleri bir bir ahret yurduna göçünce, umutlarını kara bir perde kapladı. Son zamanlarda o asıl evini, ebedi yurdunu arar olmuştu… Orada anası,babası,eşi,nice sevdikleri vardı…
Geceleri kan uykusunda beni kaldırdı. Kapıyı gösterip, soruyordu;
-İnek yerinde değil!
Başımı kaldırıp;
-Ne ineği ana? Ana burası köy değil! O çok eski zamandı. Çocuktun o zamanlar… diyordum,
Bir gün kalkıp şehrimizin huzur evine gittik. Huzur evi iki kat. Yeşil alanı bol. Şehir merkezinden normal yürüyüş bir saat mesafedeydi. Yetiştirme yurdu ile yan yana.
Huzur evinin kapısını ararken yetiştirme yurdunun duvarından atlayan ortaokul çağındaki iki çocuk kahkaha atıp ;
-Ha!.. Ha!.. Sizleri de mi buraya attılar, deyip dışarıya kaçtılar.
Banklarda oturup düşünen yaşlı insanlar gördük.
Buraya düşmeden önce kedi,köpek,kuş şekline girmiş ajanların takibatından kurtulmak için kendini buraya atmış ziraatçi arkadaşım da burada olmalıydı. Sordum,çarşıya çıkmış.
Huzur evi,temiz ve bakımlıydı. Her şey standarda uygundu. . Koridorlar cam gibi ışıl ışıl odalar , yemekhane temiz. Yemekler iyi idi.
Bakıcılar ilaç saatinde ilaçlarını veriyorlardı. Sabah kahvaltı yapıp öğleyi bekliyorlardı. Büyükçe bir televizyonda el işleri anlatılıyordu. Yaşlılar uslu uslu dinliyorlardı.
Anam bir kanepeye ilişti.Yaşıtlarından biriyle sohbete başladı. Merak ettiklerini sordu,durdu.
Anam son kez bu dünyadaki huzur evinde gerçek huzuru merak etmişti. Burası adıyla mütenasip bir yer miydi? Biliyordum.Değildi. Tesellisi düşecekti. Bir daha huzur evini sormayacaktı.
Lavaboya gidip ellerimi yıkadım.
Mescid yavaş yavaş doluyordu. İmam cübbesini giydi. Hastalar hizaya geldiler. İkindi yakındı. On-onbeş dakikalık bu zaman aralığında imam dahil herkes başını yere eğip eski günleri düşündüler… Sivilde iken, yani buraya gelmezden önce dışarıda ne iş yapıyorlardı? Çoluk çocukları var mıydı? Onlar nereye gitmiştiler. Hatırlamaya çalışıyorlardı…