CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

Yolcu / PANTOLON ... (1)

Günlerden bir gün, kendime terziden bir pantolon diktirmeye karar verince , hesaplı olur düşüncesiyle  Sirkeci'ye indim. Buraları kendilerine  mekan tutan bizim Pütürgeli hamalların  tavassutuyla  bir kumaş  mağazasına girdim. Her biri elli liraya olmak üzere   iki adet pantolonluk kumaş  kestirdim .  Peşin alışveriş yapan ve mağazası tıka basa ağır kumaşla dolu,    kumaş tüccarı  , arkamdan seslendi:
-İyi bir terziye götür , malı telef etmesinler! dedi.
Döndüm tüccara; 
-Nerede bulurum o terziyi ? diye sordum. 
Tüccar : 
-Ararsan bulursun ! deyip sözü kesti.
Kumaşı alıp   mahallemde saatçilik yapan ,çevredeki kişiler hakkında engin bilgi ve  davranışları hususunda  görgü  sahibi  hemşerime   gittim.
-Hemşerim,bu dünyada iyi terzi kaldı mı? diye sordum. Hemşerim tavsiyesine çekince  koydu:
-Var, var  da!..Pazarlık yap,dedi.  
Mahallenin önemsiz bir sokağında ucuz bir dükkanı mekan tutan söz konusu terziye  gittim. Terzi yoktu. Birlikte çalıştığı  yaşı atmışı geçkin kilolu hanımı elindeki ütüyü bir paçavraya bastırırken yanlışlıkla elini yaktı.
- İşi vardı. Bir yere gitti, istersen bekle. Birazdan gelir, dedi.  
Hava yağmurlu,terzi dükkandaki tek sandalyenin üzerine  paçası kıvrılacak,tamir edilecek pantolonlar atılmıştı.. Kadının  ''birazdan gelir''ini  pek de inandırıcı bulmadığımdan; 
-Daha sonra gelirim,diyerek  oradan ayrıldım.
Devrisi günlerde de  terzinin  gittiği yerden    '' birazdan'' geleceği yoktu.
Tavsiye erbabının  ''pazarlık yap! '' sözleri ise   beni bayağı endişelendirmişti  .  Kendi kendime ''yahu şu dünyada işin içine para girince nasıl da işler tatsızlaşıyor!''  dedim.  
Dönme Dolap caddesinden Üsküdar'a aşağıya doğru inerken içimden ; 
- Hele  bir de gidip  Üsküdar'daki Şemsettin  Dayıya sorayım.Ola ki  şu şehirde vicdanlı bir  iki terzi kalmıştır '' dedim.
 Şemsettin Dayı,dayıdır.Üsküdar'da oğluyla  düğmecilik yapar.. Yol sorsan erinmez, tutar seni adrese teslim yapar. Haza  İstanbul beyefendisidir.  Akıllı adamdır,hikmetli sözler eder; mesela ; 
-Sabahın  şerri akşamın hayrından iyidir! der.Sordum:
-Şemsettin Dayı, vicdanlı terzi kaldı mı? diye sordum. Şemsettin Dayı ,baba adamdır.Her zamanki gibi kararında  gülümseyerek;
-Karşı pasajda bir terzi var,  selamımı söyle . Pazarlık da yap!  dedi.  
Karşı pasajdaki terzi de yerinde yoktu. Yerine bakan terzi çırağı hükmündeki bir  avare adam;
-Yarın öğleden sonra gelir abi ! dedi.  
Terzileri bulamıyorum, bari piyasayı öğreneyim diye avare adama;
-Kaça dikiyor? diye sordum.
Avare adam:
-Madem Şemsettin Dayı gönderdi. Elliye  olur! dedi.
Günler günleri kovaladı.  Bu iki terziye bir türlü ulaşamıyordum. Bir yerlere gitmiştiler,bir türlü dönmüyorlardı! 
Anlaşılan fiyatlarda da  istikrar yoktu. Tutan tuttuğu fiyatı koyuyordu...
 Karacaahmet mezarlığının dünya gailesinden  uzak sakinleri arasından geçerek  daireme ulaştım. Oturup  uygulamaya koyacağım  muhtelif senaryoları , A ve B planları gözden geçirdim. 
Durum şu merkezdeydi:   Üsküdar'daki,  terzi pantolon başına elli lira istiyordu. Ancak  dükkanının durumu gözümü tutmamıştı  .  Ortaya saçıp savrulmuş kumaş parçalarına göre adam terzi değil tam bir kumaş kasabıydı. Ortalığı parçalanmış kumaş parçaları  götürüyordu.   Bu durumda  ustaya kumaşı vermek basit, ancak pantolonu  giyilebilir bir şekilde kurtarmak o kadar basit  görünmüyordu.   
Karısıyla çalışan  mahallemizin terzisi ise ortalarda görünmüyordu. Dükkanın dağınık,oturacak bir sandalyesi bile yoktu...Kendini naza çekip bir türlü dükkanına teşrif etmediğine göre , beni de içine alacak  bazı  sinsi  planlar peşindeydi.
O geceyi huzursuz geçirdim. Sabah namazına kalkamadım.Rüyamda  vicdansız  terziler  ellerinde kocaman makaslarıyla güzelim kumaşımı doğrayıp doğrayıp  önüme atıyorlar, bana çay içme teklifinde bulunuyorlardı..
(Devamı var)

 

 

<