YORGUN DOĞA
Sonbahar…
Oysa biz bahar sözcüklerini severiz…
Çünkü bahar yaşama sevincidir, hayatın yeni bir başlangıcıdır…
Ama her şeyin başlangıcı ve sonu var ya; işte baharında sonu son bahar…
Eğer ilkbahar hayatın yeni bir başlangıcı ise sonbaharda, yaşamın son anları mı oluyor…
Son bahar için hazan ve hüzün mevsimi derler…
Yaprakların düştüğü ağaçların çiçeklerin solduğu bir mevsimdir son bahar…
Yani hayatın ve renklerin sarardığı solduğu günlerdir…
Belki de doğa; kış uykusu için hazırlanıyor…
Çünkü eylülde solmaya başlayan çiçek ilkbaharın ilk günlerinde yeniden tomurcuk veriyor ve yaşam yeniden başlıyor…
Yani sonbahar bir sonu değil, yeni bir yaşam için hazırlık ayları gibi sanki…
Sonbaharda doğa, yeniden doğuma hazırlanıyor…
Doğa kış şartlarının oluşturduğu olanaklarla güç kazanıyor ve yeni bir yaşam için birikim yapıyor…
Son baharın yağmurları ile toprak suya doyarken, kış aylarında yağan karla da doğanın tüm besinlerini bünyesinde toparlıyor ve ilkbaharda oluşacak yeni bir doğa şöleni için hazırlık yapıyor…
Doğa kendi yasaları çerçevesinde hazırlığını yapıyor…
Kendine özgü bir matematiği var; yaşamı tüm dengeleri ile yeniden kurmak için her türlü düzenini kurmuş…
Ama bu doğanın bir parçası olan insan ne yapıyor?
İşte insan tüm açgözlülüğü ile teknoloji adını verdiği canavarla bu muhteşem sistemi bozuyor yok ediyor…
Sonra da diyor ki; doğa insanlara eskisi kadar sevecen bakmıyor…
Hayır; doğu insanın kendisine yaptığı tüm kötülüklere karşın ona hizmet etmeye devem etmek için büyük çaba harcıyor…
Oysa insanlar bereketli topraklar beton kazıklar çakıyor, daha fazla ürün almak uğruna kimyasallarla doğayı zehirliyor…
Yeni radyoaktif maddelerle oynuyor…
Kısacası kendi sonunu hazırlıyor…
Doğa artık yorgun…
Elbette bir gün iflas edecek ve kıyamet kopacak.
İnsanoğlu doğayı yorduğunu ve yok ettiğinin farkında ama…
Bir türlü ihtirasını yenemiyor, yine yok edecek ve sömürecek yeni dünyalar arıyor..
Ama yeni bir dünya insanoğlunu kabul edecek mi, işte orası bilinmeyen ve yanı zor bir soru…