ZEHRA BİLİR (1913-2007) *
Raviyan-ı ahbar, nakilan-ı, asar, muhaddisan-ı rüzigar şöyle rivayet olunur ki, Malatya ilinin Arapgir ilçesinde,1913 yılında Harutyan Surhantakyan’ın bir kızı olur.
Raviler bebeği yıkamak üzere bir legene ılık su konulduğunu, tuz ile temiz bir bezin hazırlandığını rivayet ediyorlar.
Bebeğin adını Eliza koymuşlar.
1.Cihan Harbi başlayınca baba askere gider. Gidiş o gidiş baba bir daha dönmez. Annesi dul, Eliza yetim kalır.
Babasız evlerde hayat zordur. Anne tekrar evlenir. Eliza ilkokula başlar. Babası ona Zehra der. Babası bir müddet sonra ölür.
Cumhuriyet ilan edilir.
O sırada doğuda bazı olaylar başlamış, ortalık karışmıştır. Zehra ile annesi yaylı bir arabayla Kayseri’de bulunan akrabalarının yanına gitmek üzere yola çıkarlar.
O sıralarda yol güvenliği yoktur. Yaylı arabadaki eşyalar, satılır ya da yağmalanır.
Kayseri’de yeni bir hayat kurarlar. Anne dikiş nakış ile meşgul olup , evin geçimini sağlar, kızını okutur.
1927’de İstanbul’a göçerler. İstanbul her zaman fırsatlar şehridir. Zehra burada daktilo öğrenir. Avukat sekreteri olarak çalışır.
1923’de İstanbul Şehir Tiyatrosuna başvurur. Muhsin Ertuğrul’un yönetimindeki tiyatroda, operetlerde rol alır.
1935’de Selahattin Bilir ile tanışır, evlenirler. Selahattin Bilir kara ve demiryolları inşaatlarında taşerondur. Sık sık Anadolu seyahatlerine çıkar. Bu seyahatlerde Anadolu insanını , kültürünü, daha bir yakından tanıma imkanına kavuşur. Türkü derlemesi yapar.
O artık ünlü Zehra Bilir’dir. Hanımefendiliği, ağırlığı, ciddiyetiyle gerçek bir sanatçıdır.
İstanbul’a döndüklerinde yıl 1941 dir. İlk plağını doldurur: Al almayı daldan al… Plak büyük beğeni kazanır. Diğerleriyle devam eder: Tiridine bandım, Mecnunum Leylamı gördüm, Makaram sarı bağlar…
Bir oğlu olur.
1942 ‘de eşinden ayrılır.
Gazinolarda söyler, 1943 de İstanbul radyosuna alınır… Plakları büyük beğeni kazanır.
1951 ‘de Necmi Ergener ile evlenerek, sahneden çekilir. 1959’da tekrar sahnelere döndü.
Türk müzik tarihine “ Türkü Ana “ lakabıyla geçecek olan Arapgirli Zehra Bilir huzur evinde, 28 Haziran 2007’de 94 yaşında vefat etti. Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi. Allah Rahmet Eylesin.
Çalışkanlığı ,vakur duruşu, Türk kültürüne kazandırdığı eserleriyle dev bir sanatçı bu toprağın bağrına döndü.
Raviler bir daha rivayet ederler ki , Dede Korkut şöyle demiş; “Hani övdüğümüz bey erenler. Dünya benim diyenler. Ecel aldı, yer gizledi. Fani dünya kime kaldı? Gelimli gidimli dünya. Son ucu ölümlü dünya…”
-------------------------------------------------
Kaynak: * Atilla Kantarcı, Sevdam Malatya,Malatya Büyükşehir Belediyesi yayını, 2020