FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

FARKLI TARAF

ZORU AŞMAK, ASIL OLANDIR

Zor oyunu bozsa da, asıl olan zorlukları aşabilmek ve başarabilmektir. Ekonomi, uzmanlık alanıma girmese de, elli yıllık kendi çapımda bir işadamı TRAKYA GRUBU İşadamları Derneği Genel Başkanı olarak, Ülkemizin bu önemli konusunun çözümüne katkıda bulanabilmek için görüş ve düşüncelerimi YeniGün Gazetesi vasıtası ile yetkililerin ve okuyucularımızın takdirine sunmak istiyorum.

Dört ayda bir Maliye Bakanı, dokuz ayda bir Merkez Bankası Başkanı değiştirmek meseleleri çözmedi, bilakis Ülke enflasyon ve döviz kuru sarmalı hızlandı. Uzun zamandır faizleri arttırmak ile de Türk Parasının değer kaybına mani olunamadı. 

Stokçuluk, karaborsa, tefecilik ve rüşvet alma hızlandıkça hızlandı. Israrcı faiz politikası maalesef fayda yerine büyük zarara sebebiyet verdi.

“Eğer bir politikada ısrarcı iseniz, o yapılanlarda bir mantık varsa, onun açıklanmasının da yapılması lazımdır ki piyasalar durulsun.”

Bunu ister kamu işlerinde uygulayın, ister bir ailenin başarısında, ister şirketin yönetiminde, hepsinde ölçümleyebilirsiniz.

Sağlıklı ve uzun süren bir aile birlikteliğine bakın hepsinin de temelinde karşılıklı saygı ve güven esastır. Tabi ki her ailede anlaşmazlıklar da çıkar, sorunlar da olur. Son söz aile reisine ait ise de, sorunlar birinin kararı ile değil, ileri sürdüğü gerekçelere kabul edilebilir, mantıklı açıklamalar getirilmesi ile çözülür. Taraflar birbirlerine güvenmeli, doğruyu söylemeli ve dayanışma sağlanmalı. O zaman zorluklar aşılıp, başarıya ulaşılabilinir. Bunu başaran ailelerin sayısı genelin içinde azdır, ne yazık ki. O yüzden, bu aileler gıpta ile izlenir ve parmakla gösterilir. Asıl olan zorlukları aşıp, başarabilmektir.

Resmi ve özel şirket ve kurumlarda da durum farklı değildir. Çalışanların aile gibi olduğu şirketler, başarılı örneklerdir. Yaşanan darboğazı birlikte aşmaya çalışan, birlikte çözümler üretenlerin temelinde şeffaflık esastır. Alınan kararlar adil olmalı, gerekçeleri doğru anlatılmalı, gerekçelerinin dışında uygulamalarda bulunulmamalıdır. Bir işletmenin verimliliğini olumsuz etkileyen unsurları doğru bulmak, doğru çözümler üretebilmek, liyakatli kadrolarla mümkün olabilir. Bu nedenledir ki liyakat esas alınmalıdır. Enflasyon ve kurdaki artışlara rağmen ihracattaki artış ve büyüme oranı tabi ki memnuniyet vericidir. Ancak bunun önemli bir nedeni de ithalattın ve tüketimdeki artışın olduğu unutulmamalıdır.

Devlet yetkililerimizin son günlerde yaptığı açıklamalar ve kararlar doğrudur. Faizin önü alınmalıdır. Bu sistem Devletimizi, şirketlerimizi ve ailelerimizi borç batağına sokmuş olup, çaresizlikler baş göstermiş ve Ülkemiz bir çıkmaza doğru sürüklenmektedir.

Türkiye ekonomide devletçi politikalardan, kamu girişimciliğinden, Kamu İktisadı Teşebbüslerinden vazgeçmeli, Milli Teşebbüs için insanlarımızın önü açılmalı, desteklenmeli ve üretim ekonomisine geçilmelidir. Bunun için çok sayıda kalifiye elemana ihtiyaç vardır. Bugünkü eğitim sistemimiz bunu karşılayamamaktadır. Eğitimde fırsat eşitliğini arttırmak için ailelerin maddi yükünün azaltılması amacı ile çalışmalar yapılmalı ve tüm okullarda beslenme desteği sağlanmalıdır.

Okul öncesi eğitimin önemi ve eğitime erişim fırsatlarına ilişkin farkındalık çalışmaları yapılmalıdır. 

Öğrencilerimizin kültürel gelişmeleri için, tiyatro, sergi, müze gezileri gibi faaliyetler yapılmalıdır. 

Mesleki eğitime önem verilmeli ve iyileştirilmelidir. Meslek liselerinin araç, gereç, bina ve altyapı eksikliklerini ortaya koyacak tüm ülkede detaylı bir durum analizi gerçekleştirilmelidir. Tespit edilen donanım eksiklikleri giderilmelidir. Kamusal destekler arttırılmalıdır. 

Eğitim kurumlarında sağlık personeli, teknik eleman istihdam edilmelidir.

Diplomalı işsizliğe son verecek olan mesleki eğitim özendirilmeli ve desteklenmelidir. 

Elli yıllık meslek hayatımda gördüğüm en önemli tespitim, kalifiye teknik eleman bulunamayışı, arandığında istenilen dakikada mimar ve mühendisin iş için sıraya girmesidir. Kalifiye bir tekniker ve kalfa bir mühendis ve bir mimarın iki misli ücret ile çalışmaktadır. Bu çarpıklık giderilmelidir.

Yüksek öğretimin aşamadığı sorunların başında ürettiği patent ve patentleri teknolojiye dönüştürme sıkıntısı geliyor. Teori ile uygulama arasında derin bir uçurum olduğu, bu konularda kafa yoran benim gibi düşünenlerin genel kanısıdır.

Yüksek öğretimdeki teorik çalışmaların yeterince uygulama alanına geçememesinin göstergesidir.

Üniversitelerin son yıllarda yayın sayısı artışında önemli bir başarı sağlamış olsa da, ancak araştırmaların üretime geçirme konusunda halen hedeflenen noktanın çok uzağında olduğu hepimizin malumudur.

Merkezi sınav sistemi, bütün öğrencilerin aynı bilgi ve beceri kazanmasını, bütün adayların tek bir kalıba girmesini istiyor.

Belli kalıplara dayalı çok sayıda örnek soru çözen öğrenciler maalesef yaratıcılıktan uzaklaşıyor. Ölçülebilen bilgi ve beceri sınırlı kalıyor. Yaratıcı düşünme, analiz ve sentezi yapma, araştırma ve geliştirme gibi niteliklerden uzaklaşıyor.

Neticede kendini ifade edemeyen, araştırmadan uzak, sosyal ve kültürel bakımdan zayıf bireyler yetişiyor. Onlar da hayattaki zorluklar karşısında istenilen düzeyde başarılı olamadıklarından, umutsuzluğa düşebiliyorlar.

“Bunun çaresi nedir?” derseniz;

Öğrenciler yılda üç defa yapılacak sınavların ister tümüne, ister birine katılabilmeli. Aday birden fazla girdiği sınavlardan istediği sonucu kullanabilmeli.

Bu durum her şeyden evvel öğrencilerin muhtemel psikolojik problemlerin önüne geçer.

Gençlerin geleceğini belirleyen bir sınavın yılda bir kez uygulanması en büyük sorunların başında geliyor.

Hepimizin malumudur ki, üniversite sınavını kazanamayıp iş hayatında büyük başarılar kazanmış gençlerimiz çok sayıda olup, üniversite bitirdiği halde işsiz gençlerimiz oldukça fazladır.

O zaman;

Türkiye siyasi ve ekonomik istikrara kavuşmalı, ekonomik ve siyasi açıdan güçlendirilmelidir.

Bu zor süreçte birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Tek hedefimiz, Ülkemizin geleceği olmalı, buna göre çalışmalı, ilgili kurum ve kuruluşlara hep birlikte destek olunmalıdır.

Stabil, önümüzü görebileceğimiz, hesaplar yapabilmemiz için Devlet yetkililerimizin de açıkladığı gibi faiz sistemi her ne pahasına olursa olsun, terk edilmeli, tefecilik, stokçuluk, karaborsacılık gibi kolay para kazanma devri kapanmalıdır. 

3 ARALIK ENGELLİLER GÜNÜ

3 Aralık Engelliler Günü münasebeti ile;

 EMBED PBrush  

 EMBED PBrush  

“Engellilerin sömürü, şiddet, işkence, aşağılama gibi insan onurunu ve haysiyetini zedeleyen her türlü kötü muameleden korunması esas alacak yasa çıkarılmalıdır. 

Cumhurbaşkanımızın engelliler ile ilgili çalışmalarını ve yakın desteğini takdir ile karşılıyoruz.

Eğer Türkiye üretim ve istihdamı arttırmak ve enflasyonu önlemek istiyorsa, eğitim sistemi değiştirilmeli, kendisine güvenen liyakatli gençler yetiştirilmelidir. 

Türkiye’nin yarınlarını belirleyecek olan budur. 

Asıl olan zoru aşabilmek ve başarabilmektir.

Bizden söylemesi,…

AKILDA KALMASI GEREKEN ALTIN NASİHATLER

Hz. Ali’nin Hz. Hasan’a dört altın öğüdü;

“En büyük zenginlik, akıldır.”

“En büyük fakirlik, ahmaklıktır.”

“En büyük vahşet, kendini beğenmektir.”

“En büyük üstünlük, iyi huyluluktur.”

BİR UYARI

“Birbiriniz ile ilginizi kesmeyin, sırt dönmeyin, kin tutmayın, haset etmeyin. Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz.”

HAYATTA ÜÇ ŞEYİ İYİ DÜŞÜN;

Kırmadan önce bir kalbi,

Çarpmadan önce bir kapıyı,

Bitirmeden önce son sözünü.

CUMA DUASI

“Allah’ın bereketi, mağfireti üzerinize olsun.

Cumanız mübarek olsun.”

Sağlıcakla kalın.

<