ZORUNLU VE DERİN YALNIZLIK

Bir de siyası yalnızlık var…

Fazla derine inmeyeceğiz ama, kimi siyasiler yalnızlıklarını gidermenin peşinde, “çoğulculukta hayır vardır” diyorlar..

Yalnızın genel nedeni sadece “ben” demek ve kendi doğrunda direnmektir…,

Kimi yalnızlıklar ise öyle değildir...

Yalnızlığınızın nedeni kendini dinlemek değil, yapılan işlerin bir sonucudur.

Ülkelerde öyledir…

Türkiye ne yazık ki yalnız bir ülke…

Neden yalnız bir ülke…

En sıkışık günlerinizde bile kendiniz sorgulamak zorundasınız...

Veya yapmanız gerekir.

Ama siz yalnızlığınızın asil bir duruş olduğunu düşünüyorsanız yanılırsınız.

Yapacağınız her sosyal ve siyasal harekette önce bir dost bulup öyle adım atmanız gerekir..

Yoksa bir gün başınızın ağrıdığında size "aspirin verecek" birisini bulamasınız....

Kimi zamanda, binlerce, yüzlerce kişinin arasında yalnız kalırsınız...

Kimi ülkeler ise birden yalnızlaşıverir…

İtiraz gelebilir “taviz mi vermeliyiz” denebilir…

Hayır; diplomasi yapmanız gerekir…

Unutulmamalı hızla değişen toplumsal yapı, sizin  duygu damarlarınızı koparmıştır...

Aynen bu korona belası nedeniyle bugün yaşadığımız travma gibi..

Hele siz bu yalnızlık sendromundan çıkmak için bir çaba harcamıyorsanız  paylaşacak bir sevginiz ve saygınız da yoktur...

 Aslında yalnız genelde insanlar için söylenir..

Aslında anlatmaya çalıştığımız devletlerin yalnızlıklarıdır...

Doğrudur "devletlerin dostları yoktur, çıkar birlikleri" vardır...

Şöyle düşünün her devletin bir birinden şöyle ve ya böyle bir çıkarı vardır.

Karşılıklı çıkarlar arttıkça ve yaşama geçtikçe dostluğunuz büyür gelişir...

Elbette bu çıkar birliğinin birde alt kodları var....

Sizin ülkenizde yaptığınız  "siyasi  yanlışlıklar" devletler arasında  önemli sorunlar yaratır.

Şunu unutmamak gerekir...

Büyük devlet yoktur, güçlü devlet vardır.

Eğer büyük devlet moduna girerseniz güçlü devletler sizi hemen dışlar.

Dışlamanın en büyük belirtisi de "güçlü devletlerin" yayınladığı manifestolardır...

Şu anda ABD ile çıkarlarımız bazı noktalarda çatışıyor...

AB ile de çatışıyor…

Bu noktalar ise hem fikri hem siyasi...

ABD gibi güçlü bir devlet yayınladığı bir raporla sizi zor durumda bırakır.

AB’nin Mart ayında alabileceği söylenen “yaptırım” sizi iç politikada zor durumlara sokabilir..

Burada önemli olan diplomatik beceridir....

Türkiye ile ABD arasında Suriye konusunda bir anlaşmazlık var.

Eğer Suriye'nin geleceği ile Türkiye ve ABD anlaşsaydı orada ki iç savaş çoktan bitmişti.

Türkiye'yi bir çok konuda hem ABD, hem de AB  hırpalıyor.

Bu siyasi hırpalama siyasi ve sosyal alanda etki gösterirken, Rusya fırsattan istifade ekonomik alanda Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor...

Unutmayalım; ekonomik desteğin büyük bölümü AB ülkelerinden, yani Avrupa'nın her ülkesinden geliyor...

Bunun adı "onurlu yalnızlık" değildir.

Birde şu konu var...

İslam coğrafyasına dönmek hiçte akılcı değil.

Elbette İslam coğrafyası ile yakın ilişkiler kurulmalı...

Ama siyasal ve silahsal işbirliği " Samuel Headington "medeniyetler çatışması"  tezini destekler.

Bu çatışma mutlaka silahlı olmak ve savaşarak yok etmek anlamına gelmez.

Zaten, AB ve ABD çoktan İslam coğrafyasını Türkiye’nin aleyhine çevirmeyi becerdi..

Unutmamalı, en büyük yok etme gücü "teknolojik üstünlük" tür.

Türkiye bu yarışta çok geri kaldı…

Bir çok sanayi devrimini ıskaladık, son olarak ta “siber devrimi” ıskaladık..

 Unutulmamalı ki güçlü devletler,  bilimsel geri kalmışlara yer altı değerlerini çıkartır ardından da  para verip satın alır, sonra onun  enerjisiyle çalışan aracı üretir size anormal ekonomik değerle satar...

Siz de yer altı değerler zengini değil, değiş tokuşta "kazıklanan” konumuna düşmüşsünüzdür..

Önemli olan o değerleri çıkarıp işlemektir.. Yani bilim üretmektir..

Aşıyı bulan Türk olsa da patenti Almandır ve size yabancıdır…

İşte gerçek "medeniyetler çatışması" budur.