23 NİSAN AKLI VE İSTİRİDYE DİKKATİ -1
23 NİSAN AKLI VE İSTİRİDYE DİKKATİ -1
Dün, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutladık!
Millet Meclisi, 23 Nisan 1920'de, son padişah Vahdettin'in İngilizlere sığınıp kaçarak işgalci düşmana terk ettiği yurdumuzu geri almak için verdiğimiz Kurtuluş Savaşı sürerken açıldı.
Kuvayı Milliye'nin Galip Hoca takma adlı neferi, Türkiye'nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'dan (1883 - 1986) , genç bir haberci olarak 1970'li yılların sonunda dinlemiştik; seçilen ilk mebusları (milletvekili)
Meclis'e taşıyan araçlar, Kurtuluş Savaşı'nda cepheye mermi götürenlerle aynıydı; 'kağnı'.
Şimdi, sanki bile isteye yoksullaştırılmış Türk halkına, Monako'da yediği ıstakozla sosyal medyada 'hava attıktan' sonra ağır biçimde eleştirilmesine karşın mahcup olmak bir yana Meclis'te tebrikleri kabul eden...
Ya da yarım milyonluk saatini gözümüze sokmasının ardından kendilerini 'milletten kopmuş' olarak niteleyenlere, "Biz bu milletin ta kendisiyiz." diyebilen zamane milletvekilleriyle Celal Bayar'lı anıyı paylaşmamızın bir yararı olur mu?
KİMLERLE BAŞARILDI
İlk Meclis, Anadolu -Trakya mozaiğiydi; 125'i devletin işleyişini bilen eski bakan, vali, türlü kademelerden memurların; 120'si serbest meslekten, çoğu sarıklı 'ilmiye' sınıfından kişilerin; beş "aşiret reisi" ile iki mühendisin yer aldığı dört yüze yakın mebustan oluşuyordu.
Ve ilk Meclis'in pek bilinmeyen yönü:
Mebusların hemen tamamı, Osmanlı döneminde atılmış Tanzimat ve Meşrutiyet gibi 'ileri Batıcı' önemli adımlara karşıydı.
Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya (1916 - 1991), böylesine 'tutucu' yapıdaki ilk Meclis'in başarı sırrını şöyle açıklıyor (1):
"Binbir çaba ile birleştirilmiş enerjilerin odağı olan Meclis'i 'muhafazakârlıktan', saltanatın devamcısı olmaktan kurtarıp devrim yapıcısı ve düzenleyicisi hâline getirmek Birinci Müdafaai Hukuk Grubu'nun başarısıdır. Grup lideri de Gazi Mustafa Kemal'dir."
Yine, Tunaya'ya göre, söz konusu başarı sırlarından biri "ilk Meclis'in, yetkilerini devretmekte kıskanç" oluşudur.
Bu gün, 2024 yılı Türkiye'sinin hemen her bakımdan içine düşürüldüğü ibretlik durum, Prof. Dr. Tunaya'yı yerden göğe kadar haklı çıkarıyor:
104'üncü kuruluş yıl dönümünü kutlamakta olduğumuz TBMM'nin yetkilerini cömertçe devrettiği' 16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Referandumu'ndan bu yana, sanki bir 'demokrasicilik oyunu' oynanıyor.
'ZOMBİ' SEÇMENLER!
Oyunun çarpıcı son örneklerinden birini, üç hafta kadar önce, 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinden sonra Hatay'da yaşadık.
AKP adayı seçimi 'bindelik' farkla kazandı; CHP adayı Lütfü Savaş'ın yüzde 44,05'lik oyuna karşılık yüzde 44,48'le.
Bu arada, Hatay'daki seçmen listelerinde, 'üç bin 389' ölü seçmenin de yer aldığı yolundaki rezalet ortaya çıktı. Aradaki oy farkı, tuhaf bir biçimde 'zombi' seçmen sayısına çok yakındı; 'üç bin 361'.
CHP, doğal olarak 'hiç değilse geçersiz oyların yeniden sayılması' isteminde bulundu. Hatay seçiminde 'tam kanunsuzluk"' yapıldığına ilişkin güçlü gerekçeye karşın Yüksek Seçim Kurulu (YSK) istemi reddetti.
YSK, CHP'nin yinelediği itirazı tekrar görüşüp karara bağlayacaktı ki toplantıya iki saat kala, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi deyişiyle 'son nokta'yı koyup YSK'nin verdiği ilk kararın geçerli olduğunu söyledi.
Kurul'un kararı da elbette sayın Erdoğan'ınkiyle aynı oldu.
Dahası; yine CHP'nin İskenderun İlçe Belediye Başkanlığı ile İYİ Parti'nin Ordu Belediye Başkanlığı için aynı 'tam kanunsuzluk' gerekçesiyle yaptıkları itirazlar da reddedildi.
Bilindiği gibi YSK, bir mahkeme değil. Yargıtay ve Danıştay yargıçlarından oluşan bir kurul. Anayasa'ya ve Seçim Yasası'na uyacaklarına dair yemin ederek göreve başlıyorlar.
Her türlü denetimden uzaklar ve verdikleri kararlar kesin.
PERŞEMBENİN GELİŞİ
Yine YSK'nin, bundan yedi yıl önceki 'mühürsüz oyları geçerli saydığı' referandumla TBMM neredeyse 'işlevsiz' kılınarak parlamenter dizgeden, dünyada benzeri olmayan -Türk usulü- başkanlık dizgesine geçilmişti.
Oysa, "Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun"un 'Sandığın açılması ve zarfların sayımı' ile ilgili 98'inci maddesinde; "mühürsüz oyların geçersiz olduğu"açıkça belirtiliyor.
Böylece ülkemizde "seçim adaletinin ortadan kaldırılmasının da yolu açılmış" oldu.
2017 Referandumu sonrası kıyameti koparması gereken Ana Muhalefet, şimdi 'seçim adaleti' sağlansın diye çırpındıkça çırpınıyor.
Önlerinde, Prof. Dr. Tunaya'nın vurguladığı 'başarı sırrı' örneği var:
İlk Meclis'teki, liderliğini Mustafa Kemal'in yaptığı Birinci Müdafaai Hukuk Grubu'nun izinden gitmek.
Kolay bir yol mudur bu?
Istakozcuların, Maldiv tatilcilerinin, 10 bin TL aylık alan emekliye 'simit sat' öğüdü verirken kendisi bir eli yağda bir eli balda yaşayanların... 'yetkilerini cömertçe devretmiş' Meclis'inde hak savaşımı vermek hiç kolay değil elbet.
Ama, işçi örgütleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, bağımsız medyayla, hâlâ onurunu koruyabilen akademisyenlerle uzun yıllardır savsaklanan güç birliği sağlanınca demir dağları eritilir!
Bu düşüncelerle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutluyoruz.
(Not: Yazımızın başlığında geçen 'İstiridye Dikkati'ni de izninizle haftaya ele alalım.)
DİL YANLIŞLARIMIZ
Son yerel seçimle CHP'ye geçen İstanbul'un mütevazı ilçesi Sancaktepe'de, eski AKP'li Belediye Başkanı'nın yaptırdığı altı bin metrekarelik alanda kurulu görkemli belediye sarayı, herkesin dilinde.
Ama, eski Başkan, milletvekili seçilip 'dokunulmazlık zırhına büründüğü' için akan sular duruyor! 'Meclis kürsüsünde konuşma' ile sınırlı olması gereken 'dokunulmazlık' bizde, İsrail'in üzerindeki 'demir kubbe'den farksız sanki!
Aksakal (duayen) bir gazeteci, 17 Nisan gecesi katıldığı tv izlencesinde, eski Sancaktepe Belediye Başkanı ile sekiz yardımcısının makam odalarında duş da bulunmasına gönderme yaparak şu espriyi 'patlattı':
-- Program arasında, Sancaktepe Belediyesine gidip duş aldım.
İzlence konuklarından biri de şakaya katılarak meslektaşımıza yanıt verdi:
-- Saatler olsun.
Aynı dileği (!), sunucu da yineledi:
-- Saatler olsun.
Aksakal gazetecinin kullandığı "duş almak", bizce -Fransızca özentisiyle dilimize girmiş- 'sorunlu' bir eylem; doğrusu, "duş yapmak".
Asıl sorunlu olan ise banyodan çıkanlara ya da tıraş olanlara söylenen nezaket sözü.
Onun da doğrusu:
-- Sıhhatler olsun.
Bu dileğin, 'cinler, periler' anlamındaki "iyi saatte olsunlar" ile karıştırıldığını sanıyoruz.
Biz de şakayla karışık, aman diyelim; hiç değilse deneyimli medya çalışanları olarak güzel Türkçemize 'Rufaileri karıştırtmayalım' !
GRAM GRAM 'EPİGRAM'
Ulusal egemenliğe 'bonus'lu darbe
23 Nisan öncesi nükleer santralde;
Altmış yıl ömür biçilen Akkayu'nun yeri
'Yüz bir yıllığına' (2) Rusya'ya hediye!
1) Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya; "Devrim Hareketleri İçinde Atatürkçülük", Cumhuriyet Gazetesi Yayını, sayfa 90 - 92
2) CHP Genel Başkan Yardımcılarından Deniz Yavuzyılmaz'ın savı.