23 NİSAN AKLI VE İSTİRİDYE DİKKATİ -2
23 NİSAN AKLI VE İSTİRİDYE DİKKATİ -2
Çok sevdiğimiz Japon yazar Haruki Murakami (doğ. 1949), "Sahilde Kafka" romanının bir yerinde şunu söyler (1):
- Kulak ver, Kafka Tamura, dedi Oşima. Kulak ver, istiridye gibi tüm dikkatinle.
Millî Eğitim Bakanlığınca (MEB), geçen hafta yapılan, ulusal eğitimde öngördükleri değişikliklere ilişkin açıklama, bize yukarıdaki uyarı sözünü anımsattı.
Ülkemizin bütün öğretim kademelerindeki 'zorunlu dersleri' kapsayacağı bildirilen MEB'in yeni dizgesinin adı, içeriğini anlatmaya yetiyor:
"Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"
101 yıllık Cumhuriyetimizin düşürüldüğü içler acısı durum ortadayken 'tersinleme' (ironi) yapılıyormuşçasına 'Türkiye Yüzyılı' diye şişinilmesi bir yana...
"Millî eğitim"den, eskimiş Arapça "maarif" sözcüğüne dönülmek istenmesi bile başlı başına çağcıl eğitim bilimine (pedagoji) sırt çevrilip daha da 'Araplaşmaya' özenildiğini gösteriyor.
[Rafa kaldırılmak istenen "eğitim" (2) sözcüğü ise 'iyi, güzel' anlamlarındaki öz Türkçe "egü / edgü"den geliyor; "egidmek / eğitmek / eğitim..." de 'bir kimseyi daha iyi kılmak, iyi duruma getirmek, olgunlaştırmak, yetiştirmek' demek.]
SEÇİMDEN DERS ALMAK
MEB (belki kendilerine daha uygun bulacakları adla Maarif Vekaleti) koltuğunda, 'bizzat' kendi açıklamalarıyla karma eğitim karşıtı, tarikat işbirlikçisi bir bakan oturuyor.
İktidarın bu kişiye, özel önem verdiği, daha önceki bir uygulamayla (3) ortaya çıkmıştı. Kendileri, 2018 yılında profesör ünvanı kazandıktan bir ay sonra Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi rektörlüğüne atanmıştı. Rektör atanabilmek için profesörlükte üç yılı doldurma koşulu içeren ilgili yasa, 'kişiye özel' olarak apar topar değiştirildi, torpilli atama yapıldıktan sonra da eski hâline döndürüldü.
İktidarın çoktan 'sıradanlaştırdığı' bu ve benzeri keyfî uygulamalardan yaklaşık 5,5 yıl sonra, 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde iktidar partisinin oyları, bilindiği gibi 2019 seçimlerinde aldığı yüzde 44,33'ten, yüzde 35,48'e düştü.
Söz konusu oy düşüşünde, ulusal eğitimdeki kötü gidişi değiştirmek isteyenlerin payını bilmiyoruz. Ama, azımsanmayacak oranda olduklarını sanıyoruz ya da umuyoruz, diyelim.
Oran ne olursa olsun; iktidarın, eğitim çağındaki çocuklarımıza 'sorma, sorgulama yerine, 'itaat / biat' kültürünü dayatmayı sürdürdüğünü' görüyoruz.
Bir hafta önce, Atatürk'ün "23 Nisan 1920 aklı" diye nitelendirebileceğimiz dehasının ürünü / görkemli armağanı olan ve "Egemenlik ulusundur" yaklaşımıyla açılan TBMM'nin 104. kuruluş yıldönümünü kutladık.
Keşke, kimi 'devletlilerimiz' de bu anlamlı günde bile 'tarikata yakın' olmayı yeğlemek yerine, halkımızın / çocuklarımızın Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı coşkusuna ortak olsaydılar diye hayıflanmaktan kendimizi alamadık.
LABEP'TEN VELİLERE...
Bileşenleri arasında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Atatürkçü Düşünce Derneği gibi Cumhuriyetimizin yüzakı kurumların da bulunduğu Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu (LABEP), öğrenci velileri için bir el kitabı hazırlamış. Anne babaların okullara; türlü dernek, sendika ve vakıfların düzenlediklerini etkinliklere çocuklarının katılımı için 'kendilerinden izin alınması' koşulunu içeren dilekçe vermelerini öneriyor.
"Eğer çocuğumuzun aldatanlardan - aldatılanlardan olmasını istemiyorsak cemaatlerin ve tarikatların bu etkinlikleri yapmasına, dini istismar etmelerine izin vermeyelim." diyor.
Murakami'nin anlatımıyla velileri, "istiridye gibi dikkatli olmaya" çağırıyor.
DOĞAYA BAK
Çok ilginç, bir o denli de hayranlık uyandırıcı canlı olan istiridye, bulunduğu yerde sabit yaşıyor. Gövdesinde, 'kabuk kapayıcı' kası var. Onu açıp kapayarak hem solunuyor hem de planktonlarla besleniyor. Aynı doğal düzenekle, bünyesine sızmak isteyen zararlılardan korunduğu da herhâlde su götürmez.
Doğanın istiridyeye özgü kıldığı benzersiz bir özelliği var: İnci üretmek. O, kabukları arasında kalan kum vb. yabancı maddeleri, 'bütün dikkatini yönelterek' sedef salgılarıyla örtüp paha biçilmez inciye çeviriyor.
Tıpkı, ülkemizin yarınları olan çocuklarımızı, başta laiklik olmak üzere bizim Atatürk İlke ve Devrimleriyle sarıp sarmalamamız gerektiği gibi...
DİL YANLIŞLARIMIZ
Tv kanallarındaki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarına ilişkin haberleri izlerken dikkatimizi çekti:
Pek çok haber sunucusu, 'bir topluluğun ileri gelenleri, büyükler, üstler' anlamındaki Arapça kökenli "erkân"ı, erkek adı "Erkan" gibi söylüyor.
Üşenmeyip saydık; bir gazetemizle aynı adı taşıyan kanaldaki -sözümüz ona deneyimli- kadın sunucu, "erkân"a, on dört kez "Erkan" dedi.
Canlı yayına üç ayrı zaman diliminde bağlanan muhabir de sanki onun yanlışını düzeltmek ister gibi, tam yirmi üç kez sözcüğün doğrusunu söyledi; "devlet erkânı"...
Sunucunun ekranda inatlaşmayı ısrarla sürdürdüğü muhabir kardeşimize tam aferin diyecektik ki bu kez kendisi iki dil yanlışı yapmaz mı:
1- Çiçek, dal ve yapraklarla yapılmış halka, anlamındaki "çelenk" sözcüğünün 'sert ünsüz' olan son sesi 'k', bu sözcük ünlü ek aldığında 'yumuşak ünsüz g'ye döner:
"Çelengi..."
Muhabir, zor olanı seçerek üstüne basa basa "çelenki" deyip durdu.
2- 'Anıt mezar' anlamındaki Fransızca "mausolée" sözcüğünün sesletimi, "mozole" biçimindedir. Oysa muhabir, 'ikinci o'yu hep 'e'ye dönüştürerek söyledi:
"Mozele"
'ÜSTTENCİ (!) BAKIŞ'
Bugün 1 Mayıs "Emek ve Dayanışma Günü".
Çalışanların bu özel gününü biz de kutluyor; her birinin döktükleri alın terinin, göz nurunun karşılığını alıp onurlu bir yaşam sürdürecekleri günlere ulaşmasını diliyoruz.
Taksim, 1 Mayıs kutlamalarının simge alanı.
Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 12 Ekim 2023'te verdiği
hak ihlali kararına karşın Taksim Meydanı, 1 Mayıs kutlamalarına 'resmen' kapatıldı. Biz bu satırları yazarken açılacağına ilişkin olumlu bir işaret de yoktu. Umarız gerginlik, acı gelişmelere neden olacak denli tırmanmaz.
Bir muhalefet milletvekili, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın "1 Mayıs, çalışanların alın terinin Taksim Meydanı’na sığmayacak kadar büyük" sözlerini eleştirdi. "Bu 'üsttenci' bakış, 1977 Kanlı 1 Mayıs’ta hayatını kaybedenlere de sendikal mücadele veren emekçilere de açık bir hakarettir." dedi.
Sayın milletvekili, bizce de tepkisinde haklı.
Ancak, açıklamasında geçen "üsttenci" sözcüğü, dilimizde yok.
"Üsttenci"ye en yakın "üstenci" var ama Arapça kökenli "müteahhit"in öz Türkçesi olduğu için onun da konumuzla ilgisi yok.
GRAM GRAM 'EPİGRAM'
'Liyakati' belli; Ata düşmanlığı.
Aracı on beş milyonluk, maaşı ballı;
Allamesi geçindiği 'Kuran dili' özürlü,
Diyanet koltuğuna iktidardan tutkallı!
1) Haruki Murakami; "Sahilde Kafka", Türkçesi: Hüseyin Can Erkin, Doğan Kitap, İstanbul, 19. basım, Ocak 2016, sayfa 468
2) İsmet Zeki Eyüboğlu; "Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü", Sosyal Yayınlar, İstanbul, 3. basım, Nisan 1995.
3) Cumhuriyet gazetesinin 4 Haziran 2023 tarihli sayısında yayımlanan haberden.