DİLİM YOKSA BEN KULUM -3
DİLİM YOKSA BEN KULUM -3
Ortancalar tomurcuklandı.
Gölgeli kuytuları seven dinginlik çiçekleridir onlar.
Ama, birkaç haftaya kalmadan, o durağanlığın içinde rengârenk bir coşku patlamasıyla yolumuzu ve de soluğumuzu keseceklerini biliyoruz.
Hep yaptıkları gibi.
Yeter ki onları serpilip gelişecekleri uygun toprağa ekelim, sulayalım ve...
İlle de sevelim.
Okulların yaz dinlencesine girmesine yaklaşık iki hafta kala, çocuk parkları da ortanca bahçelerinin 'dilli düdük'lüsü!
Dupduru tenli kumral, mücevher gözlü sarışın, doğuştan sürmeli karaşın kız çocuklarının, hayta oğlanların peşindeki anneler hep telaşlı.
Ama, sokak hayvanlarının parkta çocuklarıyla iç içe olmasından tedirgin bir tek anne bile gördüğümüzü söyleyemeyiz.
KÖPEKLERİ 'UYUTMAK' (!)
Belki de ülkemize özgü bu sevindirici gerçeğe karşın 'ağzı var, dili yok' dört ayaklı dostlarımızın 'uyutulması' (!) için yasa hazırlandığı haberi, ülkenin dört bir yanındaki hayvanseverleri ayağa kaldırdı.
Anketçiler halka sormuşlar; kuduz vb sağaltılamayan hastalığa yakalananların dışındaki sokak hayvanlarına kıyılmasına evet diyenlerin oranı, yalnızca yüzde 2,7.
Mavi Gezegen sadece biz insanlar için yaratılmış olmadığına göre onu, öteki canlılarla birlikte sevgi - saygı ilişkisi içinde paylaşmamız, en azından insanlık görevimiz.
Gelgelelim, çelişkiler ülkesi Türkiye'nin, hayvan sevgisi açısından bir de yürek yaralayan yüzü var.
Önümüz, Kurban Bayramı. Herkesin dinsel inancına saygımız sonsuz. Ama, 'dinî vecibemizi yerine getiriyoruz' diyen kimilerinin kurbanlık hayvanlara nasıl vicdansızca, vahşice davrandıklarını görüp yine kahrolacağız.
PES DEDİRTEN CEZA
Öte yandan, Gökçen Yıldız adlı bir hayvansevere, Ankara Gölbaşı'ndaki müstakil evinin bahçesinde 180 köpeğe bakıyor diye, geçen ay 'bir milyon 731 bin 600 lira' idarî para cezası verildiğini duymuşsunuzdur. Neymiş, komşu hanımefendiler, beyefendiler, köpeklerin havlamasından rahatsız oluyorlarmış. Gökçen Hanım, çoğu kanser hastası, engelli, yaralı ve bakıma muhtaç 180 köpeğe tamamen kendi parasal olanaklarıyla baktığını, üstelik bunun için Tarım ve Orman Bakanlığında eğitim görüp 'yerel hayvanları koruma görevlisi belgesi' aldığını söylüyor (1).
Pes!
Aramızdaki hem de dinibütün geçinenlerin, başta köpeklere olmak üzere hayvanlara düşman olmalarını anlayabilen beri gelsin!
Kuranıkerim'de, "Kim (...) haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir can kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur (...)" diye açık hüküm var (2)...
Dahası, bu cinayetleri, aynı kesimden sık sık işittiğimiz 'maşerî (toplumsal) vicdan'a, (yüzde 2,7'lik kesim dışında) kimselerin sığdıramadığı da ortada.
Hele, aynı yüzde 2,7'lik azınlıktan olsa gerek, birinin sosyal medyada paylaştığı, "Köpeklerin öldürülmesine karşı çıkanları öldürmek lazım." iletisini görüp de dehşete kapılmamak elde değil.
'ROMEN' DEĞİL, 'RUMEN'
Cana kıymanın böylesine kolay dile getirilebildiği gözü dönmüşlük / vicdanı kararmışlık ile bilisizliğin atbaşı gitmesinden yana yakıla, asıl konumuz dil yanlışlarına dönelim...
* Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Mayıs günü TOBB Genel Kurulu'nda 'eş dost , hısım akraba kayırmacılığının açtığı yaralardan' söz etti. Sayın Erdoğan'ın aynı çerçevede kullandığı "maşerî (toplumsal) vicdan", pek çok yayın organımızda, bir 'h' harfi fazlasıyla "mahşeri (ahirette bütün insanların tekrar dirilip toplanacakları yerde oluşturacakları kalabalık) vicdan" olarak yanlış yazıldı.
* Kısaltmaları seviyoruz! Örneğin, 'servis aracı' yerine, 'hizmet' anlamındaki 'servis' (Fr. service) demeyi yeterli sayıyoruz. Hükümetten merakla beklenen Tasarruf Paketi açıklamasından, garibim memurların kullandığı 'servis aracı sayısının kısıtlanması' çıktı. Üst düzey için de 'yabancı menşeli araç kullanımının sonlandırılacağı' belirtildi. Arapça kökenli "menşe; kaynak, köken" demek. Paketteki "yabancı menşeli" sözü, birçok yayın organında "menşeili" diye yer aldı.
* Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta Romanya Başbakanı Marcel Ciolacu'yu kabul etti. Toplantı sonrası konuk liderle yaptıkları basın toplantısında da Romanya vatandaşlarına 'vize muafiyeti' sağlandığını açıkladı. Gazetelerin ve tv kanallarının hemen hepsi haberi, "Romenlere vize muafiyeti" başlığıyla duyurdu. Oysa "Romen (Fr. romain); eski Romalı ya da eski Roma'ya ait" demek. Biz Türkler, Romanyalılara 'o' yerine 'u' harfiyle "Rumen" diyoruz.
... VE 'RESMÎ' BİR YANLIŞ
Yukarıda sıraladıklarımızdan çok daha önemlisi ise resmî belgeler yazılırken yapılan, dolayısıyla da 'devlet katında kalıcı' olan dil yanlışları.
İşte, bunlardan sonuncusu:
Türkiye'nin Seferberlik ve Savaş Hâli Yönetmeliği değişti. Daha önce Bakanlar Kurulu'na ait olan konuya ilişkin yetki ve sorumluluklar, Cumhurbaşkanı'na devredildi.
Resmî Gazete'nin 22 Mayıs 2024 tarihli sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmeliğin "Cumhurbaşkanının Görev ve Yetkileri, Madde 7 (1) a" başlığını taşıyan bölümü şöyle:
"Seferberlik ve savaş hâli hazırlıkları ile seferberlik ve savaş hâlinde tüm çalışmaların koordineli olarak yapılmasını sağlamak."
Yönetmelik metnini kimler kaleme aldıysa burada geçen "koordineli" sözcüğünün yanlış Türkçe olduğuna dikkatlerini çekeriz.
Daha önceki bir yazımızda da belirttiğimiz gibi, Fransızca "coordonné" (koordone, okunur); Türkçeye "koordine" olarak yanlış girmiş. "Eşgüdümlü" anlamında sıfat olarak kullanılıyor. Bu sıfata ayrıca "-li" yapım eki ekleyerek "koordineli" demek ise katmerli hata.
Devlet ciddiyetinin gereği olarak düzeltileceği umuduyla...
GRAM GRAM 'EPİGRAM'
Yeter, nankörlük etme emeklim,
Öğrenci yurdunda tatili kaptın!
Aç biilaç olsan da sus, yoksa...
Köpek gibi itlaf edilmek hakkın!
1) AA'nın 12 Nisan 2024 günkü haberi.
2) Maide suresi, 5/32. ayet