İSMAİL SAYGILI

İSMAİL SAYGILI

FİLİSTİN’E Mİ İSRAİL’E Mİ HİZMET

FİLİSTİN’E Mİ İSRAİL’E Mİ HİZMET

“Ahmak ıslatan yağmur” gibi sürüyor Filistin’deki katliam.

Filistin denilen coğrafya ve sosyolojisi; İsrailoğulları öncesindenbaşlar. Onların dışındaki kavimlerin; örneğin Amalıkların, İbrahim Peygamber’in diğer cariye-eşlerinden doğanlar ile Arapların yaşadığı coğrafyadır. Urfa doğumlu Hz. İbrahim’in Nemrut diyarından kaçarak Filistin’ (Kenan’a) sığınmıştır. O tarihe kadar bu coğrafya, sadece Filistinlilere ait idi. Ne zaman ki Hz. Musa; ekmek bulmak için Mısır’a gidip köle olarak yaşamakta olan İsrailoğullarını buraya getirdi; barış yurdu olan topraklar savaş alanı olmaya başladı.

Eski Ahit’in verdiği bilgilere göre yüce Yaratan; yolda Musa’ya isyan eden, altın buzağıya tapmak ısrarı gösteren bu on iki kabilelik köle guruba; kırk yıl çölde gezgin şekilde yaşama cezası vermiştir. Buna rağmen uslanılmamış: Mısır’dan hareketle ulaştıkları ilk yer olan Filistin’e (Kenan’a); 400 yıl yerlileri kovacak savaş süreci sonunda yerleşilmiştir.

Bundan itibaren, dünyada bir ilk yaşanmaya başlar: Tek Tanrı anlayışlı semavi dinlerin ilki olan Museviliği, sadece kendilerine ait olduğu ilan edilir. Tanrı’nın Hz. İbrahim ve sonra da oğul İshak (İsrail) ile anlaşma yaptığı; soyunu üstün millet kabul ettiği ve Fırat’tan Nil’e kadar olan toprakları vaat ettiği; Ahit’e dayanarak savunmaya başlanmıştır.

Oysa Hz. İbrahim’in soyu; Hacer, Sara ve Katura ile diğer eşlerinden çoğalmıştır (İbn Haldun’a göre sırasıyla Ad kavmi ve sonrasında Semud, Amalika, Himyer, Tubba kavimleri ve en son Evza kabilesi egemenliğinden sonra Mudar kavmi egemenlikleri yaşanmıştır). Fakat terminolojik olarak sadece Sara’dan doğan guruba üstünlük atfetmişler. Böylece yüce yaratıcının hem evlatlar arasında, hem milletler arasında ayırımcılık yaptığını ortaya koymuş. Ki bu, tarihteki ilk ırkçılık olayıdır.

O günden itibaren Yahudi şovenliğiyle hareket edilen bir strateji sürdürülüyor.

*****

Evrensel dini bir milletin dini haline ve İsrailoğulları ırk üstünlüğüne indirmekle; İsraloğulları adeta azgınlaşmaya başlar. Nitekim kral peygamber Hz. Davut’un kurduğu Yahudi Devleti; Hz. Süleyman’dan sonra yaşanan azgınlıklar sonunda Babil hışımına neden olur. Kılıçtan kurtulanlar Mısır’a kaçar. Kadınlar ile çocuklar da esir olarak Babil’e götürülür. “Babil Sürgünü” adıyla tarihte anılan ibret verici olay yaşanır.

Babil Sürgünü ile Yahudi devleti coğrafyası, bir yaban halini almıştır. Pağan İran\Pers kralı Cyros; Babil’i işgal edince, 70 yıl sonra İsrailoğullarının Filistin’e dönmelerine, Süleyman mabedini ihya etmelerine izin vermiştir. Fakat bu zamana kadar Yahudiler, dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış; bir “Diaspora” meydana getirmişler.

Diaspora topyekün olarak “vaat edilmiş topraklara” dönmeyi, Babilli Nebukadnezar’ın yıktığı Davut devletini yeniden kurmayı, amaç haline getirir.

Bu özlem veya amaç; 19. yüzyılın sonlarından itibaren, gerçekleşme yoluna giren bir realite olur. Sultan Abdülhamit’in izniyle Yahudi zenginler, Filistin’de Osmanlı halkından çöllük araziler satın almaya başlanır. Kurulan çiftlikleri dönemini; Avrupa’dan toplu göçler takip eder. Siyonist Herz’in organizatörlüğünde Filistin’deki Yahudi nüfus artar. Bir görüşe göre toplu ve hızlı göçün gerçekleşmesi için Avrupa devletleri anti Yahudi politikası uygular. Osmanlı Devleti’ni tarihten silen Birinci Dünya savaşı galipleri olan İngiltere ile Fransa; Irak ve Suriye coğrafyasına işgal ettikleri süreçte Yahudilik; yetkinleşen bir millet boyutuna ulaşır. Ve nihayet 1946 yılında İngiltere Belfur deklerasyonu doğrultusunda işgal bölgesinden çekilir. Yerini alan güvenlik birimleriyle 1947 yılında İsrail Devleti resmen kurulur. Türkiye, 1952 yılında İsrail’i tanıyan ilk devletlerden olur!

İsrailoğulları Mısır esaretinden geldiklerinde gördükleri gibi, Diaspora amacını gerçekleştirdiği sırada da hala Filistin’de Filistinliler yaşıyor.

*****

“Ayağıma yer edeyim, gör sana edeyim” Türk (Osmanlı) atasözü; İsrailoğulları tarafından acımasızca yerine getirilir: Filistin’de Filistinlilerin yaşaması olanaksız hale getirilir. Buna karşı ilk direniş; FKÖ\Filistin Kurtuluş Örgütü gösterir. Fakat İsrail; kendileri Avrupa’dan kovan Avrupalı devletlerle Amerika’nın kanatları dibinde; yalnız Filistinlilere değil, Arap dünyasına ot yoldurur. Filsitin direnişini kırmak için, FKÖ’yü böler.

Nasııl mı?

Hamas adlı karşıt örgüt ile!

Bu durumda öncelikle günümüzde 34 bini aşkın Filistin’in katledilmesine yol açan Hamas-İsrail Savaşı ile Hamas’ı kısaca tanımak zorunlu oluyor.

*****

Hamas, FKÖ’nün Birleşmiş Milletler tarafından tanınmasından sonra FKÖ muhalefetiyle ortay çıkan bir örgüttür. İhvan-ı Müslim’in bir koludur.

İhvan-ı Müslim (Müslüman Kardeşler) Örgütü; 1928 yılında 22 yaşındaki öğretmen Hasan el Benna tarafından, Mısır’ın İsmailiye kentinde kurulur. Anayasa olarak Kuran’ı, mücadele yolu olarak cihatı (İslam için savaşı) Allah uğruna amaç ettiğini açıklayarak bir strateji ortaya koyar. Hem emperyalizme karşı çıkılacak hem İslami hilafetinin kurulmasına çalışılacaktır. Bu amaca ulaşmak için dünyada örgütlenmeye, eğitimle yandaş çoğaltmaya başlar. Nitekim süreç içinde 21 ülkede teşkilat kurmayı gerçekleştirir.

Kurulan teşkilatlardan biri de Filistin’de kurulan Direniş Örgütü HAMAS’tır. Ancak, daha 1936 yılında İhvan kurucusu Benna; Filisti Davası’na destek için kardeşi Abdurrahmen el Benna’yı gönderir. Kudüs müftüsü Hacı Emin el-Hüseyin ile işbirliği yapar. 10 yılda Filistin’in değişik yerlerinde 25 şube açar ve binlerce üye kazanır. Bunlardan oluşan “el Cihazüs Sırrı” adlı özel gerilla birliğini kurar.

Bu süreçte, FKÖ da ortaya çıkar. Arafat önderliğindeki bu sol örgüt; söylem ve eylemleriyle İhvan hareketini geride bırakır. Dünyanın birçok yerinden ve özellikle Türkiye’den geniş boyutta sol destek aldı. Filistin özgürlüğü BM’e onaylatıldı. Bu aşamada karşıt muhalefete uğradı.

Süreç içinde İhvan da sorunlar yaşardı. Zayıflayan gücünü yükseltmek için Gazze’ye yerleşti. 1967-1987 sürecinde Gazze’de 200 olan cami sayısını 600’e çıkararak İslami eğitimi yoğunlaştırdı. 1980’e varıldığında da İran’da İslamcı hükümet kuruldu. İhvan’ı pasif olmakla suçladı. Bundan sonra Fethi Şikaki adlı birinin öncülüğünden İhvan’dan ayrılan gurup; “İslam Cihad’ı” örgütünün kurdu.

Artık radikalleşme süreci başlıyordu. 8 Mart 1987’da bir Yahudi yerleşimci, trafik kazasında dört Filistinli’yi öldürünce; “İntifade (başkaldırı)” hareketi başladı. İhvan da fırsatı kaçırmayarak 14 Aralık günü yayınladığı bir bildiriyle Hamas’ın kurulduğunu açıkladı.

İsrail-Hamas savaşı yolu açılıyordu.

Harekete geçen İsrail düzenlediği suikastlerle; önce Hamas kurucu lideri Şeyh Ahmet Yasin’i, sonra da liderliği üstlenen Dr. Abdülaziz Rantisi öldürdü. Liderliği üstlenen Halit Meşal’ı da zehirledi. Meşal; Ürdün Kralı Hüseyin ile ABD Başkanı Clinton’un aynı İsrail’den sağladığı panzehir ile ölümden kurtuldu.

Kurtuldu kurtulmasına, ama Hamas’ın da siyaset ve stratejisi dönüştü. Nitekim Meşal; merkezi\liderliği Şam’a taşıdı. Böylece İran’a yakınlaşmaya amaçladı. Fakat Suriye’ye yönelik emperyal saldırı başladı. Bu kez de Katar’a taşındı.

Böylesi koşullarda Mısır’da başlayan Sisi döneminde İhvan’ı, terörist listesine alındı. S.Arabistan, BAE ve Bahreyn de Mısır’a katılınca; iyice sıkışan Hamas lideri, 2017 Mayıs’ında İhvanla yollarını ayırdığını ilan etti. 41 maddelik bir manifesto açıkladı. Artık hem İslamcı, hem milli bir amaç güdecektir.

O yumuşama sinyali veren Hamas; liderlik merkezini yeniden Şam’a taşıdığı yıl; 7 Ekim 2023 günü Gazze’den İsrail’e saldırma nedeni; İsrail’in yanıtıyla anlaşıldı. Büyük ölçüde yıpranmış olan İsrail hükümeti; mal bulmuş mağribi oldu. O günden bugüne kadar terörist İsrail Devleti; savunma gerekçesiyle Gazze’de taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadı.

İhvan uğruna “kardeş” Esat’ı şeytan “Esed” yapan Türkiye hükümeti lideri; 2017 yılından beri Hamas’ın siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ile görüşerek nasıl bir yol yürüyeceği merak ediliyor!

*****

İsrailoğulları; kutsal kitaplarında nakledilen olaylardan, Babil sürgününden, diasporanın oluşmasından, Hitler’in zulmünden ibret almamış görülüyor. Filistin’in mazlum halkına, Hamas terörü bahanesiyle devlet terörü başlatıp soykırım yapması; korkarım yeni bir Babil sürgünü felaketine yol açacaktır.

Kuşkusuz insanlık vicdanı, bu zalimlik karşısında sürgit çaresiz kalmayacaktır.

[email protected]

<