GARSON, 'KİTAP' GETİR! (2)
Avrupa'ya bile matbaa, Alman Johann Gutenberg aracılığıyla 1440'ların sonunda gelebilmiş.
Matbaanın Eski Kıta üzerinden İstanbul'a ulaşıp ilk kitabın (1) İbrahim Müteferrika Matbaası'nda basıldığı tarih ise eski komşumuzun icadından bin yüz otuz altı yıl sonra; 31 Ocak 1729.
CAHİL İNSAN KAÇAKÇILIĞI
2021 Türkiye'sinde, yerel boğayı boynuzlarından tutup yere çalmaktan umudunu kesenlerimiz, ileri Batı ülkelerine kapağı atmaya çalışıyorlar.
Kimi belediyeler eliyle gri pasaport alıp yurt dışına kaçırılanlara ilişkin haberleri, aylardır medyamızda görüyoruz.
Son olarak da İngiliz Sunday Times gazetesi, İstanbul'daki bir Türk bir turizm şirketi aracılığıyla Türkiye - İngiltere arasında insan kaçakçılığı yapıldığını yazdı.
Başarılı bilim / sanat insanlarımızın, yetenekli gençlerimizin zaten ileri Batı ülkelerinde iş bulma olanakları var.
Peki, ülkeyi kaçak yollardan terk eden, Batılı anlamda doğru dürüst ulusal eğitim görmemiş, dolayısıyla 'niteliksiz' Türkler, gurbet ellerde ne yapacak?
İyimser öngörüyle; Alman yazar Günter Grass'ın, "En Alttakiler" romanında anlattığı, bir lokma ekmek uğruna 'insanlık dışı koşullara boyun eğen' gurbetçi işçiler sınıfına katılacak.
Dünya ne yazık ki çoktandır Atatürk'ün, İngiliz Kralı VIII. Edward'ı İstanbul'da ağırlarken bir Türk garsonun heyecanlanıp servis tabağıyla birlikte yere yuvarlanması üzerine söylediği sözdeki dünya değil:
- Bu millete her şeyi öğrettim ama uşaklığı bir türlü öğretemedim.
Bizim gibi okumayan, bilim / sanattan koparılmış, geri bıraktırılmış ulusların, kendine gelip zararın bir yerlerinden dönmeleri, 'yaşamsal' zorunluluk.
SAROYAN OKUYAN GARSON
Kral Edward davetinden yıllar sonra 1950'lerde, aralarında Bediî Faik'in de bulunduğu bir grup gazeteci, dönemin Başbakanı Adnan Menderes'le birlikte Londra'ya giderler.
Gazeteciler, gittikleri lokantada kendilerine hizmet eden garsondan, nereli olduklarını tahmin etmelerini isterler.
Garson:
-- Bana biraz zaman tanıyın, der.
Yemeğin sonuna doğru da yanlarına gelip öngörüsünü söyler:
-- Bence siz Türk'sünüz.
-- Nereden anladınız?
-- Çok ekmek yemenizden...
Meslektaşlarımız şaşırırlar. Ancak garsonun sözlerinin devamı, onlar için daha da şaşırtıcıdır:
-- William Saroyan'ın bir öyküsünde okumuştum; Türkler çok ekmek yerlermiş.
SON SÖZ; yazar / yazın eleştirmeni Semih Gümüş'ün, altına imzamızı atacağımız bir saptaması (2):
"Modern zamanlardaki kölelik nedenlerinden biri de kitap okumamak."
DİL YANLIŞLARIMIZ
Ünlü düşün (fikir) gazetemizin 13 Haziran 2021 günkü internet sürümünde yayımlanan bir haberin alt başlığı:
"Ergene Nehri atıklarının 'derin deşaj' yoluyla akıtıldığı Marmara Denizi foseptik çukuru hâline geldi."
"Foseptik"(Fr. fosse septique) 'lağım çukuru' demek. Yani, sözcük zaten 'çukur' anlamı da içerdiğinden 'foseptik çukuru' denmez.
Aynı gazetemizde, yine aynı gün yer alan bir başka haberin alt başlığı:
"İngiliz Sunday Times gazetesi, İstanbul'un Aksaray semtindeki insan kaçakçılığını yazdı. Haberde, 'İtalya üzerinden İngiltere'ye götürülmek üzere kişi başı 10.000 ila 15.000 İngiliz sterlini arasında bir fiyat teklif edildiği' belirtildi."
"Fiyat"; bir malın parasal karşılığıdır.
Sunulan hizmetin parasal karşılığına ise "ücret" denir.
Haberde, insan kaçakçılarının kurbanlarını bir yerden başka bir yere götürmeleri söz konusu olduğuna göre, sunulması vadedilen bir 'ulaşım hizmeti'dir.
Dolayısıyla "... ücret teklif edildiği" denmesi gerekir.
Teklif bizden...
GRAM GRAM 'EPİGRAM'
"İtalyan ulusal takımını
Övmüş gibi olmayayım." dedi
Türk ayak topu spikeri;
Barışçıl ruhu ayağa düşmüş sporun ne gam,
Kızdırmadı ya 'mafyatikleri'.
1)Vankulu Mehmet Paşa'nın, kaynaklarda adı "Vankulu Lügati" olarak geçen "Sıhahul Cevheri" çevirisi.
2) Semih Gümüş; "Okumak ve Yazmak", Notos Kitap, sayfa 13
(Bitti)