HİTLER'İ REDDEDEN KADIN SPORCUMUZ (1)
Objektivist felsefî görüş ve psikoterapinin (*) ana kraliçesi, ABD'li romancı Ayn Rand (1905 - 1982), şu özdeyişiyle ünlüdür:
"Soru, bana kimin izin vereceği değil, beni kimin durdurabileceğidir."
Real Madrid futbol takımının, geçen hafta Manchester City'nin karşısına 'pembe formayla' çıkması, bir erkek futbol sunucumuz tarafından 'mahalle kahvehanesindeki maço erkek yaklaşımı' ile yorumlandı:
"Başkan olsam asla pembe forma yaptırmam. Futbol o kadar ataerkil bir oyun ki mesela kadınlara voleybol oynamak çok yakışıyor ama benim şahsi düşüncem, kadınlar futbolda olmamalı. Basketbol da bence erkek oyunu."
Hangi cinsiyetten kimin, hangi sporu yapacağına elbette kendisi karar verir.
Gerçi sunucu, gördüğü tepkiler üzerine sıcağı sıcağına özür diledi ama kadınlarımız konuyu çabuk kapatmayabilirler.
Bakın, hangi nedenlerle...
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
Türk kadınının büyük çoğunluğu üzgün, ezik, itilmiş, ötekileştirilmiş durumda.
Eşinden, partnerinden ya da birlikte yaşadığı diğer kişilerden fiziksel veya cinsel şiddete uğrama konusunda yüzde 41.9 oranıyla dünyada başı çekiyor.
Erkek vahşetini, İçişleri Bakanı açıkladı; ülkemizde sadece 2016-2019 Ağustos ayları arasında öldürülen kadın sayısı bin 167. Bu, bin 167 kadından ancak 76'sı hakkında koruma kararı verilmiş ama onlar da korunamamış.
Türkiye; 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe koyduğu İstanbul Sözleşmesi ile dünyaya, 'kadın haklarını koruyacağı' güvencesini vermiş. Yine bu sözleşme ile; kadınlara yönelik 'şiddet ve ayrımcılığın' ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak, kadınların güçlendirilmesi de dâhil olmak üzere kadın - erkek eşitliğini yaygınlaştırmak gibi temel amaçlar güdülüyor.
Ne var ki kâğıt üzerinde kaldığı hâlde, bu İstanbul Sözleşmesi'nden devletçe imzamızı çekeceğimiz ciddi ciddi konuşuluyor. Ve kadınlarımız, kâğıt üzerinde bile olsa altı yıl önce kazandıkları hakların ellerinden resmen alınma olasılığına karşı çıkıyorlar.
Ama ürkek, tedirgin, umutsuz olarak...
ANLAMLI YILDÖNÜMÜ
İkincisi; ülkemizde kadın aleyhine ayrımcılığın spora değin uzandığı geçen hafta, dünyada kadınların ilk kez olimpiyatlara resmen katılmalarının 92'inci yıldönümüydü.
28 Temmuz - 12 Ağustos günleri arasında yapılan 1928 Amsterdam Olimpiyatları'na 46 ülkeden katılan iki bin 883 sporcunun 277'si kadındı. İlk kez...
Çağcıl (modern) olimpiyatların kurucusu Fransız Baron Pierre de Coubertin, kadın sporcuların olimpiyatlarda yarışma istemlerine, akıl almaz bir tutumla Fransız kalarak (!) "Onlar yalnızca izleyici olabilirler." deyip şunları eklemişti:
"Kadınlar için zarafet, yuva ve çocuklar... Erkekler için sportif rekabet."
Aslında bir eğitimci olan Baron Coubertin'in, ayrımcılığın daniskası bu anlayışı daha önceden, 1900 Paris Olimpiyatları’nda delinmişti. Onun tavrına karşın olimpiyat komitesinden, kadınların tenis ve golf dallarında müsabakalara katılmalarına izin çıkmıştı.
Mızrak çuvala sığmıyor.
'ÖNYARGILARI YIKTIM’
Üçüncüsü... mutlaka görmüşsünüzdür; bir Türk kadın sporcu, tv ekranlarında her gün onlarca kez şu sloganı yineliyor:
"Kadından güreşçi olmaz dediler, bütün önyargıları yıktım."
Ekranlardaki kadın, bir kez Dünya Şampiyonu, dört kez de Avrupa Şampiyonu olan millî güreşçimiz Yasemin Adar.
Adar, korona pandemisi nedeniyle 2021'in 23 Temmuz - 8 Ağustos 2021 tarihleri arasına ertelenen 2020 Tokyo Olimpiyatları'nda yedi Türk kadın sporcuyla beraber Türkiye'yi temsil edecek.
Söz konusu sporcuların arasında, Dünya Tekvando Şampiyonu İrem Yaman, en genç Türk jimnastikçi Tutya Yılmaz, pentatlon dalında ilk kez olimpiyatlara katılacak İlke Özyüksel ve beş bin metre yürüyüşte Türkiye Şampiyonu Meryem Bekmez de var.
Kendilerine, "Türkiye'de kadınların ekonomiye eşit katılımını desteklediğini" açıklayan bir finans kuruluşu, ING Türkiye; Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) ile birlikte 'Kızlara Destek Projesi' kapsamında arka çıkıyor.
Kızlarımıza şimdiden Tokyo Olimpiyatları'nda başarılar diliyoruz.
(Devamı yarın)