İSMAİL SAYGILI

İSMAİL SAYGILI

İKTİDAR VE ASAYİŞ

İKTİDAR VE ASAYİŞ

Devletin varoluş gerekçesi; güvenlik gereksinimidir.

       Devlet bu görevini hükümet organizasyonuyla yerine getirir. Hükümet de devletin güvenlik kuvvetleri olan ordu ve emniyet teşkilatı ile bunu ifa eder ifa eder.

      Yurttaşın mal ve canı ile yurt sınır güvenliğinin sağlanması; her türlü siyasetin üstünde olmakla gerçekleşir. Dolayısıyla asker, polis ve istihbarat elemanları tam bir tarafsızlık içinde yapmalarını zorunlu kılar. Tıpkı adli görevliler ile iletişimde olması gerektiği gibi.

      Türkiye’de 22 yıllık iktidar; kuvvetler ayrılığını sona erdirdiği gibi; partizanlık ve nepotizm alanında zirve yaptı. Yurt ve yurttaşın temel hak ve özgürlükleri güvenliği konusunda ciddi riskler oluşturdu. Çünkü iktidar olmak ve sürdürmek için ulusal birliği zaafa uğratacak kadar yurttaşları bölen politikalar güttü. Eğitim kurumlarından sadece din hizmetleri görevlisi yetiştiren meslek okullarını kutsadı. Üstelik “dindar ve kindar altın nesil” ereğini ortaya koydu. Mabete, kışlaya ve okula siyaset soktu. Siyasi şovenlik ve partizanlıkla devlet kadroları; liyakatsız ve yanlı militanlarla doldurdu.

     Böylesi tutumun sonunda Türkiye, uyuşturucu şebekelerinin depo alanı halini aldı. Sokaklar suç makinası çetelerin, laik cumhuriyet düşmanlarının, ekonomik olanaksızlıklar içinde zafiyete düşenleri korkutan anormal kişiliklerin cirit attığı alan haline geldi. Özellikle çocuklara yönelik istismarlar ve kadınlara yönelik şiddet yüzünden kentler cehenneme döndü. Son “Bebek çetesi” de yaraya tuz biber ekti.

      Tam bağımsızlık konusunda bile kaygılar var edildi. Ege’de yaratılan defakto-emrivaki durum görmezden gelindi. Ama güneydoğuda esip gürleyen tavırlarla yurtiçi seçmen konsolide edildi. Filistin-İsrail açmazında bile ikiyüzlü siyaset sürdürüldü.

      Her şeye rağmen iktidarda kalmak için en önemli güvenlik kurumu olan ordu üzerinde çeşitli oyunlar kurgulandı. Kumpas ve Fetö darbesi davalarından sonra geleneksel teşkilatlanmasından da uzaklaştırılan ordu; selefi İslam anlayışını ihya amacıyla Ortadoğu bataklığına itilerek iktidarın kaygıları (!) giderildi.

                                     *****

       Suriye ve Irak sınırı boyunca sınır emniyeti amacıyla konulmuş mayınların temizlenme ısrarındaki neden; artık gün ışığına çıkmıştır. BOP projesi eş başkanlığı üstlenilerek emperyal devletlerin; özellikle Ortadoğu’ya yeni harita çizmek isteyenlerin amaçlarına ulaşması sağlandı. Nitekim doğu ve güney sınırlarımız “yol geçen hanı” haline geldi. Komşuluk hakkına saygı duymayan bir anlayışla; sığınmacı hamiliğine soyunuldu. Böylece hem Türkiye’nin nüfus demografisi, hem ekonomik dengesi bozuldu. Selefilik yolu açılarak “Siyasal İslam” anlayışlı militanlar azdırıldı. Hem halk enflasyona ezdirildi. Hem Ege denizinin Yunan gölü haline getirilme olanağı verildi. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, dış politika başarısızlıklarıyla da Türkiye; soğuk savaşı döneminden daha tehlikeli haller içine sürüklendi.

      Aslında iç güvenliği zaaf içinde olan bir devletin, dışta güvenli halde olması işin doğasına aykırıdır.

      İç güvenlik; Jandarma ve Polis teşkilatının tam bir liyakat ve yansızlıkla etkin olmasını gerektirir. Mahalle aralarında, trafik düzeninde, okullar vb yerlerde güvenlik sağlamayan güvenlik kurumları; kerameti kendinden menkul yöneticilere koruma ordusu yetiştirmekle yetiniyor! Ulusal bütünlüğü sağlayan güvenlik elemanı olmak yerine, siyasi saiklerle hareket ediliyor.

      Bu yüzdendir ki “Emekli Emniyet Müdürleri Derneği” Başkanı İsmail Çalışkan bile; 7 Ekim 2024 günü gazeteci Saygı Öztürk’e verdiği röportajda, mesleki sorumluluk ve yurtseverlikle haykırdı. Güvenlik güçleri, özellikle polis için önemli uyarılarda bulundu. Görülen zafiyet nedenlerini aşağıdaki şekilde sıraladı:

      . “Bugün polis akademisindeki zihniyet, polisliği meslek olarak görmüyor.

      . Polis Koleji ve Akademisi, 2015 yılında kapatıldı. Ondan sonra 8 ay içinde polis yetiştirilmeye başlandı. Yeterli eğitim verilmeyen polis, göreve gönderilince de suçlu onun silahını bile alıyor.

      . İki yıllık “Meslek Yüksek Okulu” da kapatıldı. Bu da polis eğitimini zaafa uğrattı.

      . Eskiden polis olacak kişi, sıkı sağlık kontrolünden, psikolojik testlerden geçirilirdi. Bunlar yapılmayınca o kişinin güvenlik elemanı olmakta yeterli olması beklenemez.

     . “Polis; her şeyden önce asker kadar disiplinli, iyi bir hukukçu kadar hukukçu, anne gibi şevkatli olması gerekir.” Ancak o takdirde vatandaşın güvenini ve inancını kazanır.

      . Şikayet veya suçlu ile ilgili gerekli delilleri toplamadan adliyeye sevk, sonuç getirmez. Yapılan sevk de savcılık tarafından yeterince yargılamasını sağlamaz.

      . Adli kararlardaki yetersizlikler, suçlularla avukatların iyi bildiği “ceza infaz” sistemindeki boşluklar vb nedenlerle eğitimli polisin umutsuzluk, bıkkınlık göstermemesini gerektirir. Bu ise polisin eğitimle “ceza” ve “infaz” sistemi ile ilgili yeterli bilgi almasını gerektirir.  

      . Yeterli ceza alsalar da suçlular, tahliye olduktan sonra daha güçlü ve cüretkar oluyorlar. Bu da hem liyakatlı, hem de devletin topyekün olarak yeterli şekilde suçlularla mücadele etmesini zorunlu kılıyor.

       . Özellikle Sağlık Bakanlığı, uyuşturucu ile mücadelede etkin ve aktif olması gerekir. Çünkü polis veya jandarma, doktor değildir. Psikolog hiç değildir. Sağlık Bakanlığının görevini üstlenemez.

       . Siyasi iktidar; güvenlik güçlerini görev zaafına uğratacak etkilerden uzak olmak ve güvenlik elemanlarının tam bir yetkinlikle görev yapmalarına olanak sağlamak zorundadır.  

      Bu yetkinlikte yetiştirilmeyen güvenlik elemanlarının, güvenlik\asayiş sağlamakta yeterli olması, işin doğasına aykırı olur. Hak ve özgürlükleri baskılayarak demokratik bir toplumun güvenlik teşkilatı güvenlik duygusu yaratmaz…

<