İNKILAP, PLATON VE 'MAĞARA ALEGORİSİ'
Atatürk ve Anadolu Devrimi karşıtları / düşmanları; ikinci ünlü harfi 'ı' olan "inkılap" sözcüğünü, özellikle "inkilap" diye yazıp söylerler.
Bu iki sözcük arasındaki önemli anlam ayrımını, Cumhuriyet kuşakları bilir. Ama, yeni kuşakların bilmediği anlaşılıyor.
Bilenlerin sabrına sığınarak anımsatalım:
İkinci ünlü harfi 'ı' olan "inkılap" (l'si ince okunur); 'değişim, devrim' demektir ve Arapça "kalb" (kalp) sözcüğünden gelir.
İlk iki ünlüsü 'i' olan "inkilap"ın kökeni ise yine Arapça 'köpek' anlamındaki 'kelb'dir; dolayısıyla "inkilap" da 'köpekleşme'!
Düşünce üretemeyenler, hakaret üretiyorlar.
IŞIK KÖRLEŞMESİ
Türk'ün, tarihi boyunca Mustafa Kemal Atatürk sayesinde görüp göreceği akıl / bilim / sanat temelli en köklü değişim olan Anadolu Devrimi'ni 'köpekleşme' diye nitelendirenlerin ruh hâli; Platon'un ünlü "Mağara Alegorisi" (*) ile biraz olsun açıklığa kavuşturulabilir belki.
Platon'a göre, bir mağarada oturmakta olan insanlar için gerçek, mağaranın arka duvarına dışarıdan yansıyan gölgelerdir. Onlar ne mağaranın önünden geçen kişi ya da nesnelerin ne de onların gölgesini duvara düşüren arkadaki ışık kaynağının (güneş) ayırdındadırlar. Mağara sakinlerinden biri, bir gün dışarıya çıkıp duvarda izlediği gölgelerin kaynağını keşfeder. Uzun zaman mağarada yaşamış biri olarak aydınlanmanın yol açtığı körlük ve sersemlikle mağaraya döndüğünde, dışarıda gördüklerini anlaşılır sözlerle aktaramaz; onu dinleyenler de şaşkın / rahatsız bakışlarla boş boş süzerler.
Bizim yorumumuza göre artık o, sürünün içindeki "öteki"dir; geçici körlük ve sersemlikten kurtulduğunda da özgürce konuşturulmaması bir yana, öteki olmanın cezası (!) kendisine ödettirilecektir!
DİL YANLIŞLARIMIZ
Yukarıda, yeni kuşakların "inkılap" ve "inkilap" sözcükleri arasındaki ayrımı bilmediklerini rastgele söylemedik.
Ünlü düşün (fikir) gazetemizin 28 Temmuz 2020 tarihli internet sürümünde; hemcinslerinin öykülerini kitaplaştıran bir kadın hukukçuyla yapılan söyleşi yer alıyordu. Söyleşi metninde doğru yazılmış olan "inkılap" sözcüğü, alt başlıkta editörün azizliğine (!) uğramış olmalı ki "inkilap" olup çıkmıştı.
Ayrıca söyleşi metninde 'görenek, alışkanlık' demek olan ve mutlaka düzeltme imi (^) ile yazılması gereken "âdet" sözcüğü; 'sayı' anlamına gelen "adet" olarak yazılmıştı:
"... Biz de son zamanlarda adet olduğu üzere sorularımızı uzaktan..."
Aynı gazetenin 12 Ağustos 2020 günkü sayısının internet sürümünde de bir siyasal parti liderinin demeci aktarılırken şöyle deniliyordu:
"... Erken seçim tartışmaları mahsurludur."
Mahsur; 'muhasara altında' yani 'kuşatılmış durumda' demek. Siyasetçinin söylediği ise 'sakınca' anlamındaki "mahzur".
(Benzer biçimde, "mahzun" ve "mahsun" da medyamızda hâlâ sıklıkla birbirine karıştırılıyor. Arapça "hüzn"den türetilmiş bir sıfat olan "mahzun; hüzünlü, üzüntülü" demek. Yine Arapça "hısn"dan gelen "mahsun" ise 'sıkı güvenlik altına alınmış' anlamında.)
ETYEMEZ ERMENİ?!
Bir tv kanalının ana haber bültenini sunan -ve artık deneyimli sayılması gereken- meslektaşımız; geçen Kurban Bayramı arifesinde (30 Temmuz 2020) halka kurban eti tüketimi konusunda bilgi verirken söze şöyle başladı:
-- Vegan, vejeteryan izleyicilerimiz kusura bakmasınlar...
'Etyemez' anlamındaki Fransızca "végétarien" sözcüğü, Türkçeye okunduğu gibi girmiştir:
"Vejetaryen".
Sayın sunucunun söylediği "vejeteryan" ise ancak bir Ermeni soyadı olabilir!
("Vegan" beslenme türünde et, yumurta ve süt ürünleri dâhil olmak üzere hiçbir hayvansal gıda tüketilmez.)
'TALKIM' DEĞİL, 'TALKIN'
Aynı sunucu, 20 Ağustos akşamı da ekranda, bir atasözümüzü üstüne basa basa yanlış söyledi:
"Ele verir 'talkımı', kendi yutar salkımı."
Buradaki "talkım" sözcüğü, bitki bilimiyle (botanik) ilgili bir terim; ana sapın bir çiçekle sonuçlandığı, büyümeyi yan sapların sürdürdüğü bir tür uzama biçimi, demek.
Sunucunun söylemeye çalıştığı atasözündeki doğru sözcük ise Arapçadan dilimize girmiş olan "talkın"; ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dinî sözler, telkin.
Dolayısıyla, kendisinin inanmadığı ve tutmadığı öğütleri başkalarına kolayca verir, anlamındaki atasözünün doğrusu:
"Ele verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı."
AKIL KÜPÜ (!) HABERCİ
Bir başka tv kanalı, 25 Temmuz 2020 günü CHP'nin son kurultayını canlı yayımlıyordu. Kanalın muhabiri, cumhurbaşkanlığı yetkilerinin çok geniş olmasından yakınan bir parti yetkilisine aklınca alay ederek sordu:
-- Siz iktidar olduğunuzda bu yetkilerden vaz mı geçeceksiniz?
"Vazgeçmek", Farsça "vaz" ad soylu sözcüğü ve Türkçe "geçmek" yardımcı eylemiyle yapılmış bir 'yardımcı eylemli bileşik eylem'dir.
Bu eylemin çekimini yaparken "vaz" ile "geçmek"i birbirinden ayırıp "mi" soru ilgecini (edat) araya koyarsanız dilbilgisi cahili olmayan herkes size bir yerleriyle güler!
Sorunun doğru biçimi elbette şöyledir:
-- ... vazgeçecek misiniz?
GRAM GRAM 'UZUN
VE HAZİN' EPİGRAM
Bin dokuz yüz yirmi ikinin
Yirmi temmuzuydu
Yüce Meclis'in istenciyle
Başkomutandı Mustafa Kemal.
Ve yirmi altı ağustos gecesi
Afyon'da balkıdı ay yıldızlı hilal
Otuz ağustosta kesin utku
Azık torbası boş, yüreği yurduyla dolu
Yoksul oğlu yoksul Mehmetçiğin oldu.
İşgalci son düşman
Dokuz eylülde İzmir'den kovuldu
Yoksa düşlemdi de bütün bunlar
Bize öyle mi geldi?..
(*) Alegori (Fr. allégorie): Bir görüntü, bir yaşantı ya da bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme, yerine koyma. Osm. istiare-i temsiliye.