Kerim EVREN

Kerim EVREN

MESLEKTAŞIMIZ TENTEN KONGO'DA

Her çocuğun ilk kahramanı babasıdır.

Geçen hafta, sekiz yaşındaki kemik kanseri hastası Ahmet Ataç'ın, hapishanedeki 'kahraman'ını sürekli sayıkladığı hâlde son kez göremeden ölmesi, yüreğimizi yangın yerine çevirdi.

Çok mu zordu, o yavrucağı ölümle pençeleştiği gece babasıyla buluşturmak? 

Baba Ataç, FETÖ'cü olduğu savıyla tutuklu. Davası sürüyor. Evet, kahramanlar her zaman kahraman değildir! 

Ama, melekler cezalandırılmamalı.

[Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir genç kızımızın yüzüne kezzap atılması olayının failine verilen cezaya değindiği konuşmasında (1), "Buradan tüm yargı dünyasına sesleniyorum, kanun maddelerini değil vicdanınızın sesini dinleyin. Hukuk eşittir kanun değildir. Bunu iyi anlamamız lazım." dememiş miydi!]

Ahmetçik, kutsal ışıklar içinde uyusun.

KAN ÇIKMAZSA PARA YOK!

Elbette, rahmetlik babamız bir yana, çocukluğumuz sonradan "kahraman olmadıklarını öğrendiğimiz" kahramanların çizgi romanlarını okumakla geçti.

Kuzey Amerika'yı işgal eden Batılı göçmen sığır çobanları birer idol, onlara karşı kurtuluş savaşı veren, ülkenin öz sahibi Kızılderililer vahşi yerlilerdi!

O kahramanlardan (!) biri de Avrupalı gazeteci / gezgin çizgi roman baş karakteri Tenten'dir.

Belçikalı çizer Hergé'nin (1907 -1983) "Tenten" kitapları, 58 dile çevrilip toplam 200 milyon satıldı. Kitaplardan, eğitim bilimi (pedagoji) açısından küçük çocuklar için sanki bir "emperyalist tuzağı" olanı, "Tenten Kongo'da" adını taşıyor.

Hergé'nin çizgi romanını yayımlayan derginin patronu, bir gün kendisinden Tenten'i Kongo'ya göndermesini ister. 

Olayın gerisini, Eduardo Galeano'dan dinleyelim (2):

"... En heyecanlı macerasında Tenten o sırada hâlâ Belçika'nın mülkiyetinde bulunan Kongo'yu ziyaret etti. Orada siyahların sersemliklerine kahkahalarla güldü ve vaktini avlanarak geçirdi.

On beş tane antilop öldürdü, postuna bürünüp kılık değiştirmek için bir maymunun derisini yüzdü, dinamit lokumuyla bir gergedanı havaya uçurdu (3) ve birçok timsahın açık duran ağzına ateş etti.

Tenten, fillerin siyahlardan çok daha iyi Fransızca konuştuklarını söylüyordu. Yanında bir hatıra götürmek için o fillerden birini öldürdü ve dişlerini söktü.

Yolculuk çok eğlenceli geçti."

KONGO - TÜRKİYE HATTI

"Tenten Kongo'da", dünya ölçeğinde insan hakları savunucuları ve eğitimciler tepki gösterdikleri için 1946 yılının ardından uzun süre basılmadı. Çeyrek yüzyıl kadar sonra 1970'te yüksek satışlı bir gazete, bu çizgi macerayı yayımlamak istedi.

Söz konusu isteğin nereden geldiğini asla tahmin edemezsiniz.

Söyleyelim:

Kitapta halkı aşağılanan, sersemliklerine kahkahalarla gülünen Kongo medyasından... Başkent Kinşasa merkezli büyük gazetenin yöneticisi, çizer Hergé'ye yolladığı mektupta soruyordu:

"... Atalarımızı anlatan serüveni neden okuyamıyoruz?"

Tabii ki "Tenten Kongo'da"yı basmaları için izin verildi.

Bu arada Türkiye'de; tıpkı Amerikalı yazar Mickey Spillane'in ilk kez 1947'de basılan polisiye romanı Mike Hammer'da olduğu gibi, Tenten'in 'çakmaları' yayımlandı. Bizim yerli korsan Tenten kitaplarından birinin adı bile özgün serüvenden daha irkilticiydi:

"Tenten Yamyamlar Arasında"

UYGAR (!) KIYIM

Şimdi, yine Kongo'da kalalım ama zaman olarak biraz geriye gidelim...

Ülke, gazeteci Tenten'in bile nasibini (!) aldığı fildişinin yanı sıra kauçuk varsılıdır. Bu kez de 1879 yılında Belçika Kraliyet tahtında oturan II. Leopold'ün Kongo’ya gönderdiği kişi, bir başka meslektaşımız olan Henry Stanley'di. Ah şu medya! Stanley, cahil kabile şeflerini kandırıp neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar ülkenin, Leopold'ün tapulu mülkü hâline getirilmesinde başrolü oynadı. Ve Kongo'da müthiş bir insan kıyımı başladı. Yerli halktan, ağır koşullarda çalıştırılmaya karşı çıkanlara, elleri ayakları çapraz kesilerek korkunç işkenceler yapıldı. Çocuklar dâhil!

Ülkede 20 milyonluk nüfusun, 1880 - 1920 yılları arasında yarısına kıyılıp 10 milyona düştüğü sanılıyor. 

'OTA' YENİ DÜNYA'DA

Ota Benga, henüz 19 yaşındaki Kongo yerlisi Pigmelerden biriydi. Bir gün iki çocuğuyla karısının rızkını sağlamak için gittiği ormandan köye dönüşünde kendi aile bireyleriyle birlikte bütün kabilenin katledilmiş olduğunu gördü. Kıyımcı bu kez ülkedeki zulmü fırsat bilen insan kaçakçısı bir örgüttü. Ota, Hristiyan misyoneri görünümlü, sahte insan bilimci (antropolog), aslında basbayağı bir insan kaçakçısı olan ABD'li Samuel Phillips Verner'a örgüt aracılığıyla satıldı.

Ota, Yeni Dünya'ya götürülüp kaçırılan öteki sekiz Afrikalıyla birlikte, Louisiana Alım - Satım Sergisi'nde "sergilendi"! Ardından, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nde, Güneyli giysileri içinde ziyaretçilere bir tür maskaralık yapmakla görevlendirildi. Sonrası daha da iç karartıcı; Ota, kendini önce bir orangutan ve dört şempanzeyle birlikte bir kafesin içinde buldu. Daha sonra yine kafeste ama yalnız! Burası, New York'un Bronks Hayanat Bahçesi'nde özel olarak açılan, tarihin belki de ilk ve tek "insan sergisi"ydi!.. Ziyaretçiler, Ota'yı izlemeleri karşılığında 25 sent, ayrıca onun olağandan sivri dişlerini görmek için fazladan beş sent ödemekteydiler. "Sergi"yi daha ilk günden kırk bin kişi gezdi.

PİGME'NİN SONU

Köklerinden koparılmışlık, utanç sergilerinin gülünç obje'si olmak, Ota Benga'yı umudunun her gün biraz daha tükendiği yerde bekleyen kötü sona götürdü.

Henüz 32 yaşındaydı.

Bir gün ateşin karşısına geçti, hiç ısınamadığı Batılı giysilerini üzerinden çıkararak alevlerin içine attı.

Ve bir yerlerden edinmiş olduğu tabancanın namlusunu Kongo için çarpan yüreğine dayayıp tetiğe bastı.

Pigmelerin doğal anatomisi gereği, sadece 1,49 metre boyunda, 46 kilo ağırlığındaydı, Ota Benga.

Ama, Kara Afrika'nın en kara günlerinin kurbanı olan iki çocuğunun gözünde hiç kuşkusuz, "o bir devdi".

Tıpkı, sekiz yaşındaki kemik kanseri hastası Ahmet Ataç'ın bu dünyaya veda ederken sarılamadığı babası gibi bir "dev".

Çocuklara, her istedikleri zaman babalarına sarılabilecekleri bir dünya verelim. 

GRAM GRAM 'EPİGRAM'

Altı yıl önceki 13 Mayıs gününü

Unutma, unutturma ey Türkiye!

Somalı 301 maden işçimizden

432 yetim çocuk kaldı geriye.

1) Yurt gazetesi, 9 Ocak 2020

2) Eduardo Galeano; "Ve Günler Yürümeye Başladı", Sel Yayıncılık, sayfa 164

3) İskandinav yayıncıların karşı çıkması üzerine Hergé, kitabın 56'ncı sayfasını değiştirdi. Sayfanın yeni hâlinde Tenten silahını ateşliyor ve gergedan kaçıyordu. Sonraki tüm baskılarında da sayfa, bu değiştirilmiş hâliyle yer aldı.

<