İSMAİL SAYGILI

İSMAİL SAYGILI

RAHMET OLSUN YAŞAR NURİ’YE ÇARESİ YOK, KAZANILACAK

Rahmetli ilahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk; zülfüyare dokunduğu için Diyanet İşleri Başkanlığı Kurumu'ndan uzaklaştırılmıştı.

Gerçek bir sosyolog ve filozof olarak; samimi dindarların durumlarına saygıyı yükseltmek için, adeta, “kelle koltukta” savaştı.

 Muhammedi yalınlıktaki müminlerin dillerine pelesenk olan “Allah ile aldatanlar” sözü; bir atasözü özelliği kazandı.

Devri AKP iktidarında, bayram duyguları ve rahmetle anıyorum.  

                                    ***

Söyledikleri bir bir ortaya çıkıyor: İslam mescidi, Emevilerin yaptığı gibi, hükümet görüş ve propagandasının gösteri yeri haline getirildi. Son örnek; AKP Genel Başkanının Bayram namazını müteakiben ortaklarıyla camide yaptığı seçim nutku oldu. Bayram ve namaz anlamına taban tabana zıt şekilde, öfke kustu. Yandaşlarını muhalefeti “mevta” yapması için ajite etti!

Türkiye gerçeklerine aykırı şekilde ve inatla sürdürülen “beton işler” sevdası; kentleri depreme karşı riskli binalar yığını haline getirdi. Peş peşe getirilen imar aflarıyla ne mutfaklardaki yangın önlendi. Ne soygun düzeni gizlendi. Ne de sürekli değer yitiren Türk lirasına bir itibar kazandırıldı.

Sanki yirmi bir yıldan beri Türkiye’yi başka hükümetler yönetmiş gibi; “dikey mimariye izin verilmeyecek” denebildi! Uçurulan enflasyonun düşürüleceği söylenebildi.

Tencerelerde taşlar kaynatıldığı, depremzedelerin enkazdan bile kurtarılmadığı bir süreçte; Ramazan ayı sonuna seçim denk getirilerek halkın içine çıkabilme olanağı yaratıldı. Manevi duyguların istismarı, mabet içi siyasi nutukları ve YSK desteği ile yeniden ”atı alıp” Üsküdar geçilmeye çalışılıyor!

Her türlü yalan ve karalama, mübah görülüyor. Kainatı mabet olarak belirtmiş olan İslam inancı, adeta tevhit anlayışından uzaklaştırılarak tarikat ve cemaatler tahrifatına açılmış. Bir küçük halı, seccade diye tanımlanarak; bir kaşık suda fırtına kopartmak da din istismarına vesilesi yapıldı. Bununla da yetinilmedi: Eline 200 lira tutuşturulan çocuk, muhalefete söyletildi!

Hükümet partisinin büyükleri sıraya girdi: Din ve terör sömürüsünden başka sermayeleri kalmayanlar; akla ziyan demeçler veriyor. Bunlardan biri de, istifa etmeden devlet imkanlarıyla propagandaya çıkan Adalet Bakanı’dır. “15 Mayıs’ta biz secde ederek bayram kutlarız, ama onlar kazanırsa içerek kutlama yaparlar” diyerek Fetö takiyeciliğini yeniledi.

Üstelik aynı hükümetin partisi, oy pusulasında yer alan yirmi altı partiden sadece on tanesiyle bayramlaşacağını ilan etti. Böylece ne denli kin ve öteleme duygusu içinde olduğunu gösterdi.

Nasıl bir din ve bayram anlayışına sahip iseler!...

Demek ki faiz konusunda olduğu gibi, bayramlaşma konusunda da özel bir “nas” sahibidirler.  

                                     ***

14 Mayıs’ta yapılacak seçim, güvenli ve tarafsız bir seçim olacak mı kaygısı yaygınlaşıyor.  Öyle olması için iktidar partisinin devletin maddi olanaklarını kullanma haksızlığında bulunmaması gerekir. Sandık güvenliğinden sorumlu olan İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakan üçlüsünün yerine tarafsız kimselerin getirilmesi gerekir. YSK, iktidar partisine avantajlar yaratma göreviyle kendini zorunlu görmemesi gerekir.

Bu gereğe uyuluyor mu?

Seçimin gerektirdiği norm ve hassasiyetlerin yerine getirilmesi bir yana; sosyal medyada olduğu gibi, fiziki yaşamda da sırtı sıvazlanan iktidar trolleri her türlü tacizden çekinmiyorlar. Nitekim Ankara’daki bir camide şehit cenaze namazı kılınırken Başbakan ve bakanların gözü önünde ana muhalefet liderinin ayakları altına kurşun kovanları atılmıştı. Çubuk’taki şehit cenazesinde ise linç edilmeye çalışıldı. Son kez de deprem bölgesindeki mezarlık ziyareti sırasında; “sen Fatiha okumasını bile bilmezsin” diyen partili bir trol tacizde bulundu. Kahta’daki programı iptal zorunda bırakıldı!

Emevi saltanatı ve uleması anlayışlı siyasal İslamcılar; Muhammedi vahdet ile İslami tevhidi, Arap milliyetçiliği şeklinde anlayıp uyguluyor. Siyasi sermaye yaparak saptırıyor.

Böyle anlayışlı Konya Selçuklu veziri Sadettin Köpek, ana dili olan Türkçe ile ibadet etmekte ısrar eden Kayseri Kadısı Baba İlyas ve taraftarlarını, saltanatın ordusu ve lejyon askerleri ile kırmıştı!

Şimdi de Türk yurttaşlarının kendi dilleriyle ibadet etmeleri engellenmeye çalışılıyor!

Acaba şimdi de Baba İlyas gibi, muhalefet cephesi (Kılıçdaroğlu, Karamollaoğlu, Davutoğlu, Akşener vd) mi baskılanmak isteniyor? 

Ve bu koşullarda mı demokratik bir seçim gerçekleşecek?

Ancak Nazım’ın dediği gibi;

“Hak haksızlıktan yüce\Sevgi nefretten üstün\Aydınlık karanlıktan güçlü ise\Çaresi yok\” Hak hukuk ve demokrasi kazanacaktır     

<