ROL MODELLER NÜKLEER ENERJİDE KADIN SAYISINI ARTIRIYOR (2)
TÜM DÜNYADA BİTKİLERDE VERİM ARTIŞI
Türkiye’de yürüttüğü sayısız başarılı tarım projesinin ardından IAEA’da Nükleer Bilimler ve Uygulamalar Bölümü’nde ‘Bitki Islahçısı ve Genetikçi’ olarak çalışan Türk bilim insanı Ziraat Mühendisi Fatma Sarsu, ‘rol model’ kadınlardan biri. Sarsu, IAEA’nın sitesinde çok sayıda gence ilham verecek hikâyesini şöyle anlatıyor:
“Babamın çiftliğinde büyüdüm. Onun ekinlerine duyduğu sevgiyi, onlara nasıl baktığını izlemek beni tarımda çalışmaya ikna etti. Ürün ve mutasyon ıslahını incelemek, mahsul verimliliğini nasıl artıracağımızı öğrenmenin en hızlı yolu olarak ortaya çıktı. IAEA’da bitki ıslahı ve genetiği üzerinde çalışmak, tüm dünyada tarım ürünleri verimliliğini artırmak gibi daha da büyük bir çiftlik verdi bana. Her gün profesyonel bir tarım bilimcisi olarak insanlığın yararına çalıştığımı bilmek bana büyük mutluluk veriyor.”
YAŞAMI İYİLEŞTİRME SORUMLULUĞU
Türkiye’nin çeşitli dönemlerdeki nükleer teknoloji transferi ve nükleer santral kurma hazırlık süreçlerine yakından tanıklık eden Türkiye’de “Nükleer Alanda Kadınlar” (NÜKAD) olarak bilinen, “WIN (Women in Nuclear) Global Turkey” Grubu’nun kurucusu ve Başkanı olan B. Gül Göktepe de nükleer alanın öncü isimlerinden.
Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi için geliştirdiği Göl Projesi, Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) en başarılı teknik işbirliği projeleri arasında gösterilen “Karadeniz’in Çevresel Yönetimi” gibi dikkat çeken çevre projelerine imza attı. BM Viyana Daimi Temsilciliği’nde Türkiye’nin ilk kadın Nükleer Ataşesi olarak görev yaptı. “Nükleer alanda çalışmak büyüleyici olduğu kadar zordur da” ifadelerini kullanan Göktepe; “Yaşamı iyileştirmek ve gezegeni korumak gibi büyük sorumluluk taşıyoruz. Ve bu sektörde başarılı olmanın sırrı, tutkulu olmak! Nükleerde kadın sayımız gün geçtikçe artacak, buna inanıyorum. Yapacak çok işimiz var ve dünyanın bize ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.
AKKUYU GİBİ UZUN İNCE BİR YOL
Hayat hikâyesini “Türkiye’nin Akkuyu hikâyesi gibi zorluklarla dolu, çok uzun ve ince bir yol” olarak tanımlayan Göktepe, İngiltere’de atom mühendisliği okuduğunu, ülkeye dönüşünde katıldığı enerji kongresinde, dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının ‘600 MW gücündeki ilk nükleer santralin Akkuyu’da kurulacağı ve 1986 yılında işletmeye alınacağı müjdesi’ ile sektöre umutla adım attığını söylüyor.
“O kongreden bu yana nerdeyse 44 yıl geçmiş. Düşünüyorum da o zamandan bu yana nükleerde dünya nerede, biz neredeyiz” diyen Göktepe, Türkiye’nin nükleer santral hikâyesini ise şu sözlerle özetliyor: “Türkiye’nin ilk nükleer santrali Akkuyu Nükleer Santrali projesinde geçmişte öngörülemeyen zorluklar, ertelemeler yaşandı. Şimdi, ne mutlu ki inşaatı tüm hızıyla sürüyor. Kafamda bunca yıllık zorlu mücadeleden sonra değişmeyen bir tek olgu var. O da nükleer teknolojinin dünyanın ve Türkiye’nin geleceği için vazgeçilemez olduğu. Şu anda dünyanın geleceğini tehdit eden en büyük tehlike; iklim değişikliği. Sera gazı emisyonlarını azaltmak için karbonsuz elektrik üretimine ihtiyaç var. O da yenilenebilir enerji, nükleer santraller ve karbon yakalama ve depolamalı fosil yakıtlar (carbon capture and storage-CCS) olmak üzere sadece üç yoldan elde edilebiliyor.”
(Devamı yarın)