SEÇİM, PARMAK BOYASI VE DEMOKRASİ
Dünyada bilinen “en az kötü rejim” olarak demokrasi kabul ediliyor. O nedenle bir milletin uygar olup olmaması, demokratik rejime göre belirleniyor.
Demokratik rejimin ön koşulu ise, yurttaşların özgürce oy kullanması ve bunun seçim güvenliğiyle sağlanmasıdır.
Türkiye Cumhuriyeti de küllerinden doğmasından itibaren yüzünü çağdaş medeniyete çevirmiş; bunun gereklerini yerine getirmeye çalışmıştır. İki dünya savaşı ve arasındaki “dünya ekonomik bunalımına” rağmen, kazma-kürekle ülkenin üretken ve mamur bir hale gelmesini sağlamış. Demokratik yapının gerektirdiği çok partili sistemi, çeşitli denemelerden sonra 1946’da kalıcı şekilde gerçekleştirmiştir.
1950 yılında tüm kurallarıyla gerçekleşen seçim ve iktidar değişimi; bütün dünyada “beyaz devrim” olarak kabul edilir.
1946’da yapılan çok partili ilk seçim; devletin ve görevliler için bir deney oldu.
AKP iktidarlarına kadar ve darbe dönemleri dahil, hiçbir seçim hakkında asla kuşkulu durum olmamıştır.
Ama son yirmi yıl için aynı şey söylenemiyor.
***
Demokratik laik Cumhuriyet’in sağladığı özgürlük koşullarından yararlanarak rejimi değiştirme isteği; cumhuriyetin tüm değerlerini yerle bir etmiştir. Örtülü bir “istibdat” ile özgürlükler kısıtlanmış. Hukuk yerlerde süründürülmüş. Kuvvetler ayrılığı yok edilerek tüm yetki tek elde toplatılmış. “Ucube Cumhurbaşkanlık sistemi” ile umutlar tüketilmiştir.
“Atı alan Üsküdar’ı geçti” itirafı ile sandığın\seçimin nasıl bir düzeye getirildiği ifade edildi. Özgür ve güvenli seçimi gerçekleştirmekle görevli YSK; oylamanın sona ermesine 2-3 saat kala kuralları değiştirdi. “Gizli oy açık tasnif” kuralı ile hileler halkın diline pelesenk oldu. Güvenli seçim gerçekleştirmekle görevli kurumlar eliyle ciddi kaygılar yaratıldı.
Halkın seçim güvenliğinin yok edildiğine ilişkin düşünce ve kaygıları; söylentilere konu eylemlerin suç olmaktan çıkarılmasıyla ilgili iktidarın yaptığı yasal düzenlemeler ile gerçeklik kazandı.
Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yemeye çalışır. Türk halkı da, haklı olarak şimdi her şeyden önce seçim güvenliği arıyor:
Mükerrer oy verilmesinin önlenmesini istiyor.
Hileli seçim gerçekleşmesinin önlenmesi için “parmak boyası” kuralının uygulanmasını istiyor.
Tasnif sonuç tutanaklarının değiştirilme tehlikesinin giderilmesini istiyor.
Çöp kutularından oyların çıkma örnekleri yaşanmamasını istiyor.
Kuşkulu vatandaşlığa geçirilen sığınmacı, siyasal İslamcı terörist, rejimin fanatik düşmanlarının oy kullanmamasını istiyor.
Devletin tüm olanaklarının iktidar tarafından kullanılarak seçim yarışına katılan partilerin aleyhine eşitsizlik yapılmamasını istiyor.
Özellikle İçişleri, adalet ve ulaştırma bakanların seçim sürecinde istifa etmeleri gereğini istiyor.
Getirilen yeni sistemde herhangi bir bürokrat konumunda olan kabine üyelerinin, aday olmaları halinde diğer devlet görevlileri gibi, görevlerinden ayrılmalarının zorunlu olduğunu söylüyor.
Halk söylüyor,
Demokratik kurallar gerektiriyor;
Ama bunu duyan ve uygulayan ise aranıyor!
Yine de umudu yitirmemek ve enseyi karartmamak gerekiyor.