'STERYO' HÂLLER
'STERYO' HÂLLER
Biz bu satırları yazarken 2024 Yerel Seçimlerine iki haftadan az bir zaman kalmıştı.
Beklediğimiz 'steryo hâller' bir bir gerçekleşiyor.
Steryotip davranış; daha çok aynı ya da benzer devinimleri sürekli yineleyen otizm hastalarında görülüyor.
Özellikle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik hiçbir vicdanî / ahlakî ölçüte uymayan yalan, kara çalma, hakaret, tehdit ve şantajın bini bir para.
İBB'de teröristlerin çalıştırıldığı; sanki Yeşilçam filmlerindeki kimi karton tiplerin 'mutlak kötülüğünü' seyircinin gözüne sokmak için yazılmış 'pespaye senaryo gereği' metro merdivenlerinin, İETT otobüslerinin, metrobüslerin sık sık bozulup halkın 'tabanvaya' mahkûm edildiği... çoktandır gündelik olağan zırvalar.
Sanatsal düzeyi en düşük Yeşilçam filminin sonunda bile kötü adam ya da kadın, yaptıklarından pişmanlık duyup mahalle halkına kendini bağışlatmaya çalışır.
Ama bu filmin neredeyse tamamı -her biri melekten farksız otizm hastalarını ayrı tutarak söyleyelim- steryo kötülüklerden oluşuyor.
'PARA SAYMA' KUMPASI
Son olarak CHP İstanbul İl Başkanlığı binasının satın alınmasına ilişkin 2019 yılına ilişkin para sayma görüntüleri, aradan geçen beş yıl sonra yeniymiş gibi, "İmamoğlu'nun 2024 Yerel Seçimlerinde seçmene verdiği rüşvet paraları sayılıyor." diye bir 'kuyruklu yalan' malzemesi yapıldı.
İktidar medyasının, bir ucuz roman tefrikası gibi yayımlamaya doyamadığı bu kumpası, parti yöneticilerinin de ciddi ciddi sahiplenmeleri yine kendilerinden sıklıkla gördüğümüz 'steryo hâller'den.
Peki, iktidar partisinin -gaflar, potlar şampiyonu- adayı Murat Kurum, iki hafta sonra sahiden İstanbul Belediye Başkanı seçildi diyelim; en azından bu kumpasın gölgesi hep üzerlerinde kalmayacak mı?
Kimin umurunda!
Üstüne üstlük, bu 'para sayma hâlleri'nin dünyaya parmak ısırtan ibretlik örneğini, daha önce bize kimlerin yaşattığını unuttuğumuzu sanıyorlar.
Şu Azeri atasözünde vurgulandığı gibi:
"Keçel bakar güzgiye, adın koyar özgiye."
Kel adam aynaya bakar ama adını (kelliğini) başkasına yıkar.
YÜRÜ YA ALTINOK!
Başkent Ankara'da seçim öncesi yaşananlar da çok ilginç.
İktidar partisinin ABB Başkan Adayı olan Turgut Altınok; özlediğimiz 'devlet insanlığının' yanı sıra, beş yılda başkenti ihya eden Mansur Yavaş için "Bir tane projesi yok." diyebildi.
Aynı Altınok öte yandan Mansur Yavaş'ın ısrarlı çağrıları üzerine açıklamak zorunda kaldığı mal varlığıyla parmakları ağızda bıraktı.
Ailesinin şirketine ait 79 daire ve ev, 46 tarla ve arsa, bir benzin istasyonu, 22 dükkân bulunduğunu belirtti. Nedense eşiyle çocuklarının üzerine kayıtlı olanlarla banka hesaplarına, arabalarına ve ziynet eşyasına ilişkin bilgi vermemeyi yeğledi.
Daha önce "Mülk Allah'ındır." diyen Altınok'un, bu arada mal varlığının 'babadan kalma' olduğu yolunda düştüğü not, sosyal medyada da geniş ölçekte yankı buldu! Bir kullanıcının iletisi şöyleydi:
"Babası Ankara Savaşı'nda Timur'un yanındaymış. Babası olmasa aç kalırmış."
Medyadaki haberleri karikatürize ederek yorumlayan "Zaytungcom" ise AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Hataylılara "Ya bize oy verin ya da hizmet almayı unutun!" yolunda seslenmesine gönderme yaparak şu iletiyi paylaştı:
"Ankara'nın sahibi olduğu ortaya çıkan Tevfik Altınok, kendisine oy vermeyi düşünmeyenlerin bir hafta içinde şehri terk etmelerini istedi."
TARİHİN 'KAFİYESİ' Mİ?
İktidar partisi Ankara Belediye Başkan Adayının 'Karun varsıllığı' bize, 'Muhteşem' Kanuni Sultan Süleyman'ın hem damadı hem de Sadrazamı olan 'Rüstem Paşa şansına sahip bir kul' olduğunu düşündürdü.
Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi "Tarih, tekerrür mü ediyor?", yoksa Mark Twain gülmecesiyle "Kafiye mi yapıyor?" siz karar verin:
Sadrazamlığı süresince -zamanın başkenti- İstanbul'un neredeyse yarısını üzerine geçiren Rüstem Paşa; Enderun'dan yetişme, Hırvat asıllı kurnaz biriydi. Kanuni, daha üçüncü vezirken Rüstem'deki cevheri görüp onu kızı Mihrimah'la evlendirmeye karar verdi. Bu nedenle bir yıllığına Diyarbakır Sancakbeyliğine atadı.
Sarayda ikbal peşinde olan birileri, Rüstem Paşa'nın cüzama yakalandığı söylentisi yaydılar. Bunun üzerine Hekimbaşı Mehmet Halife, Diyarbakır'a gönderildi. Bir yolunu bulup Rüstem Paşa ile birlikte hamama gitti. Hamam sefasının ardından da İstanbul'a dönüp Kanuni'ye müjdeyi verdi:
- Damat adayınız cüzamlı değil.
- Nasıl anladın?
- Donunda bit buldum, Sultanım!
Meğer cüzamlıya bit gitmezmiş. Durum, dönemin şairlerini harekete geçirdi. İşte, Rüstem Paşa için kaleme alınan bir beyit:
"Olacak bir kişinin bahtı kavî, talihi yar / Kehlesi dahi mahallinde anın işine yarar."
"Kehle", bit demek.
Beytin, günümüz Türkçesiyle anlamı:
Şansın varsa yeri geldiğinde bitten bile fayda görürsün…
'Bitin kanlandıktan' sonrasını ise düşünme, çorap söküğü gibi gelir; çünkü, günümüz egemenleri için varsıllaşmanın otomatiğe bağlanması da 'steryo hâller'dendir.
DİL YANLIŞLARIMIZ
Tv'deki bir ekonomi izlencesinin 27 Şubat 2024 günü yayımlanan bölümünde, tarım ve hayvancılığımızın içler acısı durumu ele alındı. Ata tohumunun yok edilmesi, İsrail'den 'kısır tohum' dışalımı yapılması tartışıldı; Tarım ve Orman Bakanı'nın 'üç yıl içinde canlı hayvan dışalımının sona erdirileceği' vaadinin gerçekçi olmadığı yorumu yapıldı.
Bu arada, çok değerli, deneyimli ekonomi gazetecilerinden birinin konuşmasındaki sesletim yanlışı dikkatimizi çekti.
Meslektaşımız, 'gerektiğinde kullanılmak için saklanan tahıl; aşlık' anlamındaki Arapça kökenli "zahire" sözcüğünü, ilk hecesini uzatarak sesletti:
"Zaahire"
Doğru sesletim, bu sözcüğün orta hecesinin uzatılmasıdır:
"Zahiire"
GRAM GRAM 'EPİGRAM'
Putin'in oyu olmuş bak, yüzde doksan
Ukrayna işgalcisinden neyin noksan?
Manda yoğurduna Medine hurması ban
Güçlen, tekeden süt sağalım, Erdoğan!