TÜZÜK VE PARTİLER
Siyasi partiler, birer tüzel kişilerdir. Var olma dayanakları, Anayasa ile Siyasi Partiler Kanunudur. Kimlik belgesi de; parti tüzüğüdür.
Anayasa’nın 68. maddesi; “siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vaz geçilmez unsurlarıdır” ve “… önceden izin almadan kurulurlar…” der. Var olma amaçları; iktidara gelmek ve ülkeyi yönetmektir.
Demokratik yoldan iktidara gelmek, yurttaşların oyu ile gerçekleşir. Bu nedenle programlarını halka anlatmak, beğendirmek zorundalar.
Yasal varlık olarak siyasi partiler, genel kurullarında seçilen yöneticiler tarafından temsil edilirler. O nedenle yöneticiler; herkesten daha çok yasalara uymak, saygı duymak zorundadır. Oysa Türkiye’de gerçek böyle midir?
Anayasayı açıkça çiğnemek, rahmetli Özal ile başlamıştı. Erdoğan ile tavan yaptı. Son örnek; Anayasa’nın 101. maddesinin alenen çiğnenmesi oldu.
Anayasa’nın 101\a maddesi; “Cumhurbaşkanı kırk yaşını doldurmuş, yüksek öğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından –doğrudan halk tarafından- seçilir diyor. Ama diploma tartışması, maddeye uyulmadığını gösteriyor.
101\b maddesi ise, “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” şeklindedir. Zorlama yorumlar ve YSK’nın itiraz edilemeyen kararıyla bu ilkeye de uyulmadı.
Anayasaya ve mahkeme kararlarına uymamak, “vaka-yı adliye” şeklini almıştır. Böylesi bir toplumda parti tüzüklerine uyup uymamak önemsenir mi?
*****
Türkiye’de yasa ve tüzüğü, en çok CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) ile solundaki partiler önemser görünüyor. Nitekim “devleti kuran parti” olarak bilinen CHP’sinde tüzük tartışmaları ve kavgaları eksik olmamıştır. Belediye ve İl Genel meclisleri ile TBMM için aday adayı olanlar; parti üyelerinin oylarıyla –ön seçim ile- belirlenirdi. Ancak 12 Eylül darbesinden sonra, rakiplerinin “sürekli kurultay partisi” şeklinde eleştirildiği CHP de “sağ” partilere benzemeye başladı. Bırakın “ön seçim” yapılması; “eğilim yoklaması” bile unutuldu. Gerekçesi de; ön seçimlerde “liyakatsız” kimseler ile “delege ağalarının” etkili olmaları gösterildi.
Türk halkının sosyolojik gerçeği olarak; din etkisi keşfedildi. Yüzde 25 oyla iktidar olan AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi); mutfak ve pazarları yangın yerine çevirmesine, ulusal devlet ile Atatürk kazanımlarını yok etmesine rağmen sürekli olarak oylarını arttırıyordu. Bunu acı bir gerçek olarak fark eden Baykal’lı CHP, sağa yönelmeye başladı.
Aslında strateji doğruydu. Çünkü demokrasiye inanan herkes, iktidara gelmenin ancak vatandaş oyu ile gerçekleşeceğini bilir. CHP de 15-20 yıldan beri, iktidara gelmek için gerekli olan oyların gökten değil, halktan geleceğini kabullenmeye başladı. Sağlaşma belirtileri göstermeye başladı. Sağ partilerin Cumhuriyet yasalarını çiğnemelerine; ortaçağ kavram ve kıyafetlerini kutsamaya başladı. Açıkça “Laiklk” ilkesinden ödün vermeye başladı.
Oysa kurtlar sürüsünde, zayıflığı sezilen kolay lokma olurdu! Camilerde siyasi miting yapacak kadar gözü kara olan iktidar partisi; zalimlik ölçüsünde bir yöntemle; tükenmiş olarak girdiği 2023 seçimini, burun farkıyla da olsa kazandı.
Taraftarlarını üzme pahasına CHP, sağ partilerle kurduğu ittifakla iktidarı salladı. Ene varki bu evrimleşme sürecine sabır göstermeyerek yeniden iç kavgalarına yönelmeye başladı. İktidar partisi ise, tüzük ve ön seçim kavramlarını her zamanki gibi anmadan, on ay sonraki yerel seçimlere bileniyor. CHP de, olağan yapılanmalar yerine kısır çekişmeler içine girerek iktidarı silkeleyen birliği tehlikeye sokuyor!
*****
“Kuruluş ayarlarına dönmek” amaçlı söylemler, ya da değişim istekleri; içeriği ifade edilemeyen sığ ve kronik çekişmeler halini almış görünüyor. Kurultay ve tüzük yenileme olgusuyla yetinilmiyor. Samimiyette gerçekçi olan, gündeme gelmiş olan tüzük değişikliğine odaklanmaktır.
Populizmi kabartanlar; sanki TBMM ve Cumhurbaşkanlık seçimlerini kaybedenlerden değilmiş gibi davranıyor. Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olan İBB Başkanı bile; on ay sonraki İBB seçimi yerine genel başkanlık için kolları sıvamış. Yeni bir M. İnce olayını mı yaşanacaktır?
Altılı Masa ittifak mensupları içinde sadece CHP, Genel Başkan istifası hariç radikal kararlar aldı. Seçim yenilgisini kabulle yeni strateljler uygulamaya yöneldi. Kurultay takvimini başlattı. Tüzük değişikliğini gündeme aldı.
Şimdiye kadar belli konularda tüzük değişikliği öne çıktı: 1- Parti meclisi, genel sekreter ve mali sekreter ile Merkez Yönetim kurullarının belirlenmesi ve sayısı. 2- Milletvekili adaylarının belirlenmesi için kayıtlı üyelerin oylarıyla gerçekleşmesi. 3- Genel Merkez kontejanının yüzde beşi geçmemesi. 4- Yerel seçimler ile ilgili 55. maddenin değiştirilmesi. 5- Değişen tüzük maddelerinin kurultay onayından sonra hemen uygulanması gibi maddeler öne çıkıyor.
Ancak asıl gerçek; Türkiye’nin kurucu ve çok partili rejime dönüştürücü olan bir parti veya tüzük temelinin “altı ok” olarak ifade edilen ilkeler olmasıdır.